Jump to content

Neden ceza verilir ?


Nihilist

Recommended Posts

Ceza, kendi basina bir olgu degildir. Herseyden once sucu icerir. Sucta, kanuna yasaya goredir.

 

Neyin suc olacagi ve o suca paralel nasil bir ceza icerecegi, insanoglu tarafindan ortaya konur.

 

Fakat, isin ilginci; mesela her oldurme bir suc degildir. Sokakta bir kisiyi oldurerek suc islerken, bir savasta birini oldurdugunuzde, ya da hakim olarak birinin olum kararini verdiginizde suc islemezsiniz. Dolayisi ile ceza da almazsiniz.

 

Iste bu temelde, neyin suc oldugu, ayni islem bile olsa, sartlara baglanmistir.

 

Ayrica, dunya genelinde de, bir yerde yaptiginiz bir sey suc teskil ederken, ayni sey baska bir yerde suc teskil etmiyebilir.

 

Birisini suclamak ve ona cezavermek, guc, otorite ve iktidar temelli yetkiyi gerektirir.

 

Mesela, eskiden insanoglu bir kisinin cezasini, kendisi verirdi. Asmak, linc etmek v.s. gibi.

 

Aslinda ceza anlayisi, aileden baslar. Ebeveyn, cocuguna kendi algisina gore, "onu yola getirmek icin" ceza verir.

 

 

Butun bu temelde bakildiginda, uygulama olarak; bir seyin suc oldugunun ve cezaya tabi tutulacaginin, evrensel bir onayi yoktur.

 

Bu temelde de, suc ve ceza; etik yonlendirim ve yaptirimlarin bir urunudur.

 

evrensel-insan

  • Like 1
  • Thanks 1
Link to comment
Share on other sites

Butun bu temelde bakildiginda, uygulama olarak; bir seyin suc oldugunun ve cezaya tabi tutulacaginin, evrensel bir onayi yoktur.

 

Bu temelde de, suc ve ceza; etik yonlendirim ve yaptirimlarin bir urunudur.

 

Eğer ceza ahlakla paralel ise,

Size göre ceza , ahlakı dikta haline getiren bir araçtır.

İnsanlara herangi bir ahlaksal yargının dikta edilmesi doğrumudur ?

Bunun toplumsal açıdan etkileri nelerdir ?

Link to comment
Share on other sites

Eğer ceza ahlakla paralel ise,

Size göre ceza , ahlakı dikta haline getiren bir araçtır.

İnsanlara herangi bir ahlaksal yargının dikta edilmesi doğrumudur ?

Bunun toplumsal açıdan etkileri nelerdir ? -nihilist-

 

Sadece ahlak degil; etigin, toplumlari bir arada yasatan her turlu deger, veri ve tabulari. Bunlar arasinda, her turlu ideolojik, inancsal yapilasma ve sistemlesme, duzen haline gelme, her turlu milli koken, dini inanc, sosyal, siyasal, toplumsal yapilanma dahildir.

 

Bu temelde kimsenin kimseye "bu toplum ancak bu sekilde bir arada yasar" temelli bir dikta haline getiren etik yonlendirim ve yaptirimlari guc, otorite ve iktidar olarak ve zorla kabul ettirmeye hakki yoktur.

 

Dogruluk ta, gorecelidir. Dolayisiyle, dogru bir ideolojik inanc icerir ve bir aklin dogruladigini baska bir akil yanlislar.

 

Boyle bir yonlendirim ve yaptirimin en buyuk etkisi, birey ve birey bilincini oldurmek, toplumu belirli kalipta sabitlemek ve bu degerlerin sahiplenmesi temelinde, bu degerler ugruna savastirmak ve toplum icinde karsitlik ve biz/oteki yaratmak.

 

Dusuncenin onunu kesmek, hak ve ozgurlukleri, yandas etik yonlendirim ve yaptirimina tabi kilmak.

 

Diger bir yonu de, etki/tepki prensibidir. Yani ceza alanlarin, ceza verenlere "dis bilemesi" ve uygun bir zamanda, her turlu misilleme ve intikama ofke ve kizginliga yonelmesidir.

 

Sonucta, hangi guc, otorite ve iktidar; toplum uzerinde bir etik yonlendirim ve yaptirim uyguluyorsa, bundan bir cikar gozetiyor demektir. Ayrica, bu yonlendirim ve yaptirimlar, toplumun ve farkli haklarinin hak ve ozgurluklerini aramamalari icin ortaya atilmis onleyici engellerdir.

 

Sonucta, ahlak ta, her turlu etik deger, veri, tabu da; insanoglu yapilandirilmisligidir.

 

evrensel-insan

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

ceza karşılık demektir...

 

yapılan bir davranışa karşılık olarak yapılan davranış...

 

gülümsedin karşılık olarak gülümsedim...

 

sana yumruk attım ve burnunu kırdım...

 

karşılığnda yaptığın her şey bu davranışın cezası olur...

 

hiç bir şey yapmayabilirsin sövebilirsin yada sende benim burnuma bir yumruk atıp kırabilirsin...

 

yahut egemen güce şikayet edip karşılığını ondan vermesini isteyebilirsin...

Link to comment
Share on other sites

cezakellahu hayran...

 

allah senin cezanı daha hayırlısını versin...

 

böyle bir laf var araplarda...

 

yani bir iyiliğin karşılığında allah sana bunun daha iyisini versin demek gibi bir şey...

 

yani teşekkür ederimin başka bir şekli...

 

demem o ki ceza kelimesi bizde sadece suça karşılık verilen şeye kullanılır...

 

ama arapça da hem iyiliğe hemde kötülüğe karşı ceza vardır...

 

iyilğin cezası iyilik yahut hoşnutluk huzur güzellik...

 

kötülüğün yani suçun cezası da artık durma göre beliriyor...

Link to comment
Share on other sites

Saygideger kirec;

 

Iyiligin ve de kotulugun goreceli ve degisken oldugunu ve birinin iyi dedigine, baskasinin kotu diyebilecegini soylemistim.

 

Suc'un karsiti ise, odullendirmektir. Mesela, ebeveyn cocugunu yetistirirken, sadece ceza vermez, odullendirir de.

 

Aslinda, algi olarak ceza da, odul de, bir cesit; verileni yonlendirmek icin kullanilir. Ceza, bir cesit terbiye ve "aklini basina alma" icerigi tasirken, odul "aferim" icerigi tasir. Ceza alanda, aldigi cezadan dolayi yaptiginin yanlis oldugunu, odul alanda odulden dolayi yaptiginin dogru oldugunu bilincalti olarak algilar.

 

Bu arada, benim algimda; ceza insanliga ters bir uygulamadir. Ceza yerine, kisinin egitilmesi ve yaptiginin neden yanlis oldugunun kendisine izah edilmesi gerekir.

 

Konu kisasa kisas degil; kisiyi yonlendirmek temelli, yapilan uygulamalardir. Bu uygulamalar, ayni zamanda uzerine uygulanan kisinin, dusunce ve davranisina da mudahele, karisma anlamina gelir.

 

evrensel-insan

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Saygidegerdeger kirec;

 

Hic kendine sordun mu, bir kisi boyle bir dusunce ve davranisa neden gerek duyar diye?

 

Ayrica sence kisinin bu davranisina verilen ceza, kisiye ayni dusunce ve davranisi uygulamamasi acisindan bir sey saglar mi?

 

Son olarakta,bu kisiye yapilanin insanlikdisi bir uygulama oldugu anlatilmadikca ve gereken egitim ve terapi verilmedikce, bu kisinin ayni dusunce ve davranisi uygulamayacagini, kim/ne garanti edebilir?

 

Sonucta, o kisinin ceza almasi, ona bir bilinc vermek yerine; aksine ofke, ve intikam duygusu verir.

 

Soyle dusun, yanlis yapti diye; evladina tokat atan bir babanin, attigi tokati neden attigini tokati yiyen cocugun algilama olanagi var midir?

 

Bir baba bunu yapacagina, cocuguna ona neden kizdigini ya da ceza verdigini anlatmasi ve cocugun yaptigi ne ise, onu neden yaptigini sormasi, yani; cocugu ile diyalogagirmesi ve olayi cozmeye yonelmesi, daha mantikli degil mi?

 

Oyuzden egitim, diyalog ve olanin neden oldugunun algilanmasi ve olayi uygulayana da, bunu algilatmaya calisilmasi; en uygun yontemdir.

 

Sonucta konu, guc ve otoritedir. Yoksa, kimsenin kimseye ne ceza verme, ne de baskasini kendi aklinin inandigi dogrulari ile yargilama hakki yoktur.

 

evrensel-insan

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Saygideger kirec;

 

Konuyu kisisellestirmenin kimseye bir yarari olmaz. Cunku kisisel olabilecek bir olgu, olan sartlar, zaman, yer ve olayin vukuati temelinde degerlendirilir.

 

Benim burada sana vermek istedigim, insanlik temelli bir oneridir.

 

Izah ettigim gibi, ceza ne tecavuzu geri getirir, ne de oleni. Ustelik bu davranisi uygulayana da, gelecegi adina bir sey kazandirmaz ve ceza, onun bu davranisi bir daha yapmayacaginin uygulamasi degildir.

 

evrensel-insan

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

sayın evrensel insan...

 

insanların insanca davranışlar içinde olması için eğitime terapiye karşı değiliz ki...

 

bunlar ayrı konular...

 

konu ceza neden verilir...

 

bende çok basit bir örneklemeyle konuyu tartışıyorum...

 

siz cezaya karşı olduğunuzu belirtiyorsunuz...

 

ama allah korusun çocuğunuza karşı yapılacak bir suç içincezaya karşı o kadar da net cevap veremiyorsunuz...

 

kişilleştirmek değil ki bu...

 

suça maruz kalan kişi yada yakınlarıyla empati sağlamanıza yardımcı olmak...

 

tutarlı düşünceler üretebilmek için bazen bunun yapılması gerekiyor...

Link to comment
Share on other sites

suç nedir...

 

ve ceza ...

 

bu konuyla ilgili okurken hoşuma giden bir yazıyı paylşayım belki konunun akışına katkısı olur...

 

 

suç hukuki anlamda, cezanin öngördügü davranis bicimidir. ceza hukukunun en cetrefilli konularindan birini teskil eder. sucun tanimlamasindaki zorluk öznel algi ile nesnel durumun birbiriyle catismasindan kaynaklanmaktadir. yasakoyucu, nesnel yasalar koyarak kimi davranis bicimlerine ceza getirmekte ve bunlarin yasanin objesini olusturan yurttaslarinca adeta ezbere bilindiginden yola cikmaktadir. oysa ki öznel algiya sahip bir yasa nesnesi olan insan, kimi durumlari kendisinden beklendigi gibi degil, düsünsel gelisiminin vardigi asama ölceginde algilayabilmektedir.

 

burada durup, hukuki anlamda sucun tanimini yapmak gerekirse: suc islenen fiilin kinanabilmesini gerektirir. bu da ancak, failin hukuka uygun davranabilmesi olanakli iken yasadisiligi sectigi durumlarda mümkündür. her insan, suc kokan bir durumla karsilastiginda vicdaniyla hesaplasmak ve hukuka uygun olan ile yasadisilik arasinda bir secim yapmak zorunda kalinca, hukuka uygun olani secmek durumundadir. cünkü, dünyanin tüm hukuk sistemleri, eger ortada düsünsel yargiyi safdisi etmis bir hastalik veya gecici bir durum mevcut degil ise, insanlarin özgür iradesiyle en dogru karari alabilecek yetkin bir usa sahip oldugunu farz eder. suc, tam da bu noktada, özgür iradenin ve bagimsiz vicdanin kötüye kullanilarak, bilerek hukuka aykiri davranis biciminin secilmesinde yatmaktadir.

 

kanunun bilinmemesi de buna engel olusturmamakta, özgür iradeye sahip yetiskin bir insanin nasil davranacagini kestiremedigi durumlarda dahi vicdanini zorlayarak ve en azindan tanidigi yasaklardan yola cikarak ona kosut bir degerlendirmede bulunmasi beklenmektedir. nasil ki her insan sobada elinin yanmasinin ardindan diger tüm ates barindiran cisimlerin onu yakacagini, zihni bir özürü yoksa, ögrenebiliyorsa, adam yaralamanin, nefs-i müdafaa disinda suc oldugunu bilen bir kisinin, mesela bunun bir ileri asamasi olan linc etmenin de suc oldugunu bilmesi gerekmektedir.

 

suc, ceza hukuku anlaminda evrensel bir olgudur. sadece, bu kavramin teraziye vuruldugu kanunlar dünyanin farkli ülkelerinde degisik icerikler tasimaktadir. bunca agir laftan sonra, gayet hafif fakat bir o kadar da akilda kalici bir tanimlama ile: suc, hak yolu dururken, bile bile bok yolundan gitmektir.

 

 

ekşiden alıntı...

Link to comment
Share on other sites

Neden ceza verilir?

- Suç yüzünden

Suç neden vardır?

- Yasa yüzünden.

Neden yasa vardır?

- Devlet yüzünden ya da daha ilkel bir çeşit hiyerarşik düzen yüzünden.

 

Yani?

Yanisi suç yaratılan ve var olmayan bir kavramdır. Buna bağlı olarak ceza verilmesine de gerek görülür.

Doğal ortamda suç nedir? Buna ahlaki değerlerini işin içine katmadan hiçbir insan evladı cevap veremez.

Çünkü suç diye bir şey yoktur.

Bunlar insanların toplu yaşama isteğinden sonra uydurdukları kavramlardır.

 

Madem bu kavramların hepsi uyduruk ve kısa vadede ortadan kaldırma gibi bir seçeneğimiz yok; öyleyse tartışma konusu şu olmalı:

Ceza var olmasına vardır ama ceza pratikte bir işe yarar mı, caydırıcı mıdır, insanı nihayetinde yapacağı şeyden alıkoyar mı?

Mesela onca tehdide rağmen dinler asla alıkoyamaz insanı yapacağı şeyden.

Tanrılar bile insanı ıslah etme konusunda zorlanırken, insanların uydurdukları yasalar insanlar üzerinde ne kadar etkilidir? :)

Link to comment
Share on other sites

  • 2 hafta sonra...

Insanoglu Soyutlamasi, Yonlendirim ve Yaptirimlar

Daha onceleri, insanoglu zihninin disinda kalan birgercegin oldugunu, fakat bu gercegin bilgi, anlam ve icerigini yine insanoglunun verdigini soylemistik. Yani, insanoglu dahil; herseyin bir yapilandirilmislik oldugunu.

 

Simdi bu konudaki YONLENDIRIM ve YAPTIRIMLARI dile getirelim.

 

Insanoglunun kendi turune, yonlendirim ve yaptirim uygulayabilmesi icin bazi kavramlari dusunce ve davranis olarak yaratmaya ihtiyaci ve gereksinimi vardir.

 

Insanogluna gecmeden bu konuyu hayvanlar aleminden verebiliriz.

 

Mesela bir aslan diger aslanlar arasindaki kendi yonlendirim ve yaptirimini GUCU ile ortaya koyar. Diger aslanlar, buna karsi gelecekse, bu aslanin gucune karsi gelmek durumundadirlar.

 

Tekrar insanoglunas donersek; insanoglu yonlendirim ve yaptirim olarak, once "buna uylmasi gerekir" icerikli, soyutlar ortaya atar. Bunlara, kural, kaide, kanun, yasa v.s. temelli "uyulmasi gerekenler" olarak bakilir.

 

Bu kurallarin, iki yonu vardir. Buna ihtiyac duyanlar (yani kuralin duzenleyicileri ve ortaya koyuculari) ve uzerine kural uygulanacak olanlar.

 

Insanoglu neden kurala ihtiyac duyar?

 

Bunun dogal zihniyet temelindeki ilk nedeni, bu kurali koyanin, kuralin ona oyle veya boyle saglayacagi, cikar, yarar ve ustunluktur.

 

Kurali koyabilmek icin, digerlerine aslanda oldugu gibi, ustunlugunu gucun ve otoriten ile kabul ettirebilmen gerekir. Bu da iktidar demektir.

 

Peki bu kural kendi basina yeterli mi?, hayir bu kurallari besleyecek olan ve insanoglunun bu kurallara uymasini saglayan yan yaratimlar ve yaptirilmisliklara da gereksinim vardir.

 

Bu kurallara uymayanlara uygulanacak ceza, ve bu kurallara uymuyanlara verilen suc kavrami.

 

Bu suc ve cezayi saglayacak olan hukuk. Yani bir yerde hukuk, uzerinde kural uygulanacak olana taninmis haktir.

 

Buradan bu hukukun verilen hak temelindeki gerekcesi, adalet ve esitlik.

 

Iste kisaca insanoglunu bir arada yasatacak olan duzen ve sistem bu temeller uzerine tarihler boyu, icerikleri, anlamlari ve uygulamalari degiserek uygulanagelmistir. Bu uygulanagelmislikte de sistemler cesitli iceriklerle sekillendirilerek cesitli adlar almislardir.

 

Gunumuzde bunun adi, her algilayanin nasil olmasi gerektigi farkli anlam ve icerikle degerlendirilse de, demokrasidir.

 

Yonlendirim ve yaptirim icin bu kavramlarimizi siralayalim. Kural, guc, otorite, iktidar, suc, ceza, hukuk, hak, adalet ve esitlik.

 

Iste akla gelen ve algi olarak nasil bir anlam ve icerikle degerlendirilirse degerlendirilsin, bir demokrasi bu kavramlardan bagimsiz olamaz.

 

Ayni zamanda, bu demokrasi; sadece bu kurallari koyanin cikarina, yararina v.s. nin olacagida aciktir.

 

Bu algi, toplumsal kisilik temelinde hangi izmi savunursa savunsun, ortada bir DEMOKRATIK CIKAR VE YARAR saglayan iktidar olmak durumundadir.

 

Yine, bu algi, toplumsal kisilik olarak hangi izmi savunursa savunsun, ortada bir DEMOKRATIK ZARAR goren uzerinde iktidar uygulanan bir kesim olacaktir.

 

Dolayisiyle, bir toplumsal kisiligin, kendi aklinin inandigi dogrusu olarak bir izm savunusu ve bu savunuya taraftar kazanmasi mucadelesi, onun ayni zamanda, baska izme karsi actigi savas ve onun taraftarini karsiya alma algisidir.

 

O yuzden toplumsal bir kisiligin, doger toplumsal kisilikler ile verdigi bu izm mucadelesi, hic bir zaman ne butun toplumu, ne de tum insanligi kapsamayacaktir.

 

Insanoglu yonlendirimsiz ve yaptirimsiz kendi bunyesinde bir yasam surebilir mi?

 

Bu sorunun cevabi, gene soruda gizlidir. Yani bu yonlendirim ve yaptirima her yonuyle ihtiyac ve gereksinim duyan insanoglu, demekki bu yonlendirim ve yaptirima ihtiyac ve gereksinim de duymayabilir.

 

Peki bu nasil mumkun olur?, bunun mumkunlugu, birey bilinc vefarkindaligi, bu bilinc ve farkindaligin tursel butunlugu ve bu bilinc ve farkindaligin insanoglunu kendi bunyesinde ayristirmayan ve farklarinin her birini butunun bir parcasi olarak degerlendiren bilinc ve farkindalik.

 

Sonucta, insanoglu iradesi disinda kalan hic bir fenomende, bir kural,guc, otorite, iktidar, suc ve ceza, hukuk, hak adalet, esitlik ve bunlarin olusturdugu bir yasam ve duzeni sistemi yoktur.

 

Butun bunlari hem kendi turune, hem de herturlu fenomene veren, ekleyen insanogludur.

 

Insanoglunun soyutlamasi, kural ile sinirlanmis yonlendirim ve yaptirimlar butunudur. Her bir kural da, insanoglu zihninin ufkunu sinirlayan bir isleve sahiptir.

 

Bu arada kural denince, akla; sabitlik, sahiplik, degismezlik, ideoloji, inanc v.s. temelli kurali besleyen tabanlari eklemeyi de unutmayalim.

 

evrensel-insan

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Arkadaşlar hepinize yorumlarınız için teşekkür ediyorum.

 

Burada ceza kavramı basit olarak görünsede göründüğünden çok daha karmaşık bir kavramdır. Sürekli aynı felsefi tartışmalar yapmayalım istedim. Birde bu ceza konusunda herkesin söyleyebilecegi birşeyler var diye düşündüm.

Şimdi bende birşeyler söylemek istiyorum ceza hakkında. Konumu unutmadım :)

 

Burada oldukça az ve rasgele malzemelerden derlenmiş örnekler sunulacak.

 

Daha fazla zararı önleyen, zararsız olmayı sağlama aracı olarak ceza.Herhangi bir biçimde duyguların incinmesini ödeme biçiminde bile) zarara uğrayanın zararını ödeme olarak ceza, daha fazla bozukluga yol açmasını önmelemek için.Denge bozuklugunu yalıtma olarak ceza.Cezayı belirleyip uygulayan kişilerin korku yaratma aracı olarak ceza.Cezalandırılanın şimdiye dek hoşlandıgı kazançları ödeme olarak (örnegin madenlerde bir köle olarak çalıştırıldıgında) ceza. Soysuzlaşmış bir öğenin elenmesi olarak ceza (Kimi durumlarda, Çin yasalarında oldugu gibi bütün bir soyagacının bir dalı:Böylece bir ırkın saflıgını koruma ya da bir toplumsal tipi elde tutmanın aracı olarak.)Sonunda yenilgiye ugratılmış düşmanın ırzına geçme onunla alay etme olarak, yani bir şölen olarak ceza. Ceza çeken için "iyileştirme" diye adlandırılan, ya da cezaya tanık olanlar için, bir bellek oluşturma olarak ceza. Kusuru işleyeni intikamının aşırılıgından koruyan gücün biçtiği ücretin ödenmesi olarak ceza. Doğal durumunda hala güçlü ırk tarafından bir ayrıcalık olarak korunup ileri sürülen intikamla biten bir uzlaşma olarak ceza. Toplum için tehlikeli, bir asi , bir hain , biir barış ihlalcisi , savaşa karşı çıkan bir barış, yasa, düzen, otorite düşmanına karşı alınan bir önlem olarak , savaş ilanı olarak ceza.Mutluluga ulaşmak için ceza. (insanın kendisine verdiği ceza)

 

 

Peki bir tanrı düşünülürse tanrı niye ceza verir ?

 

Tanrılar bile insanı ıslah etme konusunda zorlanırken, insanların uydurdukları yasalar insanlar üzerinde ne kadar etkilidir? :)

 

Sen başla o zaman cevaplamaya :)

 

 

Bana öyle geliyorki ceza ahlakı uygulamak için ortaya çıkmamıştır. Ceza ilk önce çıkmış ve ahlakı doğurmuştur.Çünkü ceza olgusu bir tek bireyi etkilememekte toplumun kollektif bilincinide etkilemektedir. Avrupanın bu günlere gelmesindeki en büyük sebeplerden birisi eski orta çağın bulutlara yükselen ceza sisteminin toplumun bilinç altında oluşturdugu etki ve diger cezaların etkileridir.

 

Ben ceza ile ahlak arasındaki derin ilişkiyi merak ediyorum işin doğrusu.

Link to comment
Share on other sites

Cezanin tek bir ortaya cikma sebebi vardir,o da bir kisinin kendi bakis acisinin dusunce ve davranisina uymayana uyguladigi, guc ve otorite temelli yonlendirim ve yaptirimdir.

 

Suc ve ceza, kisinin kendi kendi ile olan iliskisinden degil; kisinin kendi disindaki baskasi ile olan iliskisinden ve onun kendiyle ve kendince uyumsuzlugadusmesinden dogar.

 

Bu da iliskiler arasi, guc ve otorite konusudur.

 

Buradaki olmayan bilinc ve farkindalik kisinin kendi kendini sorgulayamamasi, kendi kendine kendi yaptiginin suc oldugunu ve bunun bir ceza gerektirdigini kabullenememesidir. Cunku ego temelli akil, hic bir zaman kendisini degerlendirmez ve sorgulamaz. Ustelik her akil kendi egoist cikari icin, hareket eder ve kendi akli ile degil; kendi akli temelindeki sabitlik ve sahiplikle, baska akillarla kendi aklini kabul ettirme mucadelesi verir. Bu da akli otorite ve guc demektir.

 

evrensel-insan

Link to comment
Share on other sites

Cezanin tek bir ortaya cikma sebebi vardir,o da bir kisinin kendi bakis acisinin dusunce ve davranisina uymayana uyguladigi, guc ve otorite temelli yonlendirim ve yaptirimdir.

 

Ceza sadece kişiye verilmez.

 

Örneğin soykırım olarak ceza. Bir toplumun tümüne verilir ve bir kişi tarafından değil bir yada birkaç millet tarafından verilir.

 

 

Suc ve ceza, kisinin kendi kendi ile olan iliskisinden degil; kisinin kendi disindaki baskasi ile olan iliskisinden ve onun kendiyle ve kendince uyumsuzlugadusmesinden dogar.

 

Bu da iliskiler arasi, guc ve otorite konusudur.

Buradaki olmayan bilinc ve farkindalik kisinin kendi kendini sorgulayamamasi, kendi kendine kendi yaptiginin suc oldugunu ve bunun bir ceza gerektirdigini kabullenememesidir. Cunku ego temelli akil, hic bir zaman kendisini degerlendirmez ve sorgulamaz. Ustelik her akil kendi egoist cikari icin, hareket eder ve kendi akli ile degil; kendi akli temelindeki sabitlik ve sahiplikle, baska akillarla kendi aklini kabul ettirme mucadelesi verir. Bu da akli otorite ve guc demektir.

 

Suç ve Ceza kitabındaki raskolnikovu ele alalım. Bu karakter kendi bencil duyguları için iki kadına ceza veriyor ( Öldürüyor.) Daha sonra vicdan azabına dayanamayarak kendisine ceza veriyor (Teslim oluyor ve kürek mahkumu oluyor.)

 

Evrensel bir örnek olması sebebi ile bunu gösterdim.Buradaki olay sence senin söylediğin düşünceleri çürütmez mi ?

Link to comment
Share on other sites

Ceza sadece kişiye verilmez.

 

Örneğin soykırım olarak ceza. Bir toplumun tümüne verilir ve bir kişi tarafından değil bir yada birkaç millet tarafından verilir.

 

Bu neyi degistirir? Onemli olan cezanin kime neye verilecegi degil; neden verildiginin dusunce ve davranisidir. Bu da ister kisi, ister toplum olsun ve cezanin icerigi ne olursa olsun, fark etmez.

 

Suç ve Ceza kitabındaki raskolnikovu ele alalım. Bu karakter kendi bencil duyguları için iki kadına ceza veriyor ( Öldürüyor.) Daha sonra vicdan azabına dayanamayarak kendisine ceza veriyor (Teslim oluyor ve kürek mahkumu oluyor.)

 

Evrensel bir örnek olması sebebi ile bunu gösterdim.Buradaki olay sence senin söylediğin düşünceleri çürütmez mi ?

 

Aksine, tam da benim dedidigimdir. Yapilanin sorgulamasi, degerlendirmesi ve vicdan (kendine ve baskasina zarar vermemek) temelli uygulamasidir.

 

Ayni uygulama, intihar da ve/veya toplu katliam sonrasi intiharda da gorulebilir.

 

Sonucta ceza, bir kisinin baska biri veya karsisindaki kitle uzerinde uyguladigi guc ve otoritenin getirdigi yonlendirim ve yaptirimdir. Zaten bu sorgulandigi icin, kisi vicdan azabi ceker, aksi zaten sorgulama yoksa vicdan azabi da yoktur.

 

Iste bu da dogan insanoglunun insan ozunun sorgulama ile one cikmasi ve kendi yaptigi uygulamadan kendisini sorumlu tutarak, kendini cezalandirmasidir.

 

Buna bir ornek te soyle verilebilir. Bir baba cocugunu tokatladiktan sonra, sorgular ya da bilinc alti bir rahatsizlik duyarsa, iste burada yapilanin pismanligi devreye girer. Bu pismanligin da o baba tarafindan nasil telaffi edilecegi, o babanin kendine yonelik bir uygulamasi olacaktir, yani kendini cezalandirmasi.

evrensel-insan

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

 

Bana öyle geliyorki ceza ahlakı uygulamak için ortaya çıkmamıştır. Ceza ilk önce çıkmış ve ahlakı doğurmuştur.Çünkü ceza olgusu bir tek bireyi etkilememekte toplumun kollektif bilincinide etkilemektedir. Avrupanın bu günlere gelmesindeki en büyük sebeplerden birisi eski orta çağın bulutlara yükselen ceza sisteminin toplumun bilinç altında oluşturdugu etki ve diger cezaların etkileridir.

 

Ben ceza ile ahlak arasındaki derin ilişkiyi merak ediyorum işin doğrusu.

 

 

Ahlakın ortaya çıktığı noktada cezadan da sözedilecektir, kaçınılmazdır. Fakat önce ceza değil, ahlaki yargılar oluşmuştur insanda.

Gruplar, kabileler halinde yaşarken oluşmuş olan ahlaki yargılar, gruplar ve kabilelerin şefliklere, sonra da minik devletlere dönüşmesiyle etik ilkeler halini almış. Ahlaki yargılar dediğimiz, burada, utanma, çekinme, güven duyma gibi temel duygulardan kaynak alıyor. Bunlar birçok primat türlerinde de var.

 

Dedikodu yapıyorlarmış mesela..

Grup içindeki biri, diğerlerini rahatsız edecek kötü bir şey yaptığında hemen kendi aralarında onun hakkında konuşmaya başlıyor ve utanmasına neden oluyorlarmış. Bir sonraki adımda onu dışlıyorlarmış. Topluluk halinde yaşandığı için herkes birbirinin hakkına saygı duymalı, gasp etmemeli tabii..

 

Dışlamak ve hakkında konuşarak kişiyi utandırmak yöntemi ve tabii diğer tüm resmi olmayan yöntemler, büyük toplumlarda işe yaramamış. Kontrol etmek ve ulaşmak zor..

Resmi etik yasalar ve din, işte bu dönemlerde ortaya çıkmış ve çok daha fazla işe yaradığı görülmüş.

 

Ahlak, biyolojik altyapımızın ve kültürel tarihimizin mirasıdır. Cezalandırmak da.

Pekçok ahlaki duyarlık evrensel hukuki yasalara dönüşmüştür ve değişmezler. Hırsızlık, gasp, tecavüz vb.

Link to comment
Share on other sites

Saygideger IFeelGood;

 

Pekçok ahlaki duyarlık evrensel hukuki yasalara dönüşmüştür ve değişmezler. Hırsızlık, gasp, tecavüz vb.-IFG-

 

Kelimeler ayni kalsa da, anlam ve icerigi caglar, teknik, bilim ve bilinc degistikce de degisir. Ayrica, her toplumun kendi algisinca neyin o oldugu da degisir.

 

Bunun yaninda, yukaridaki kelimelerin, kitabina uydurularak uygulanmasi da, farkli bir konudur.

 

Mesela, hirsizlik nedir?

 

Bugun hirsizlik bir suc ve ceza olsa, "buyuk hirsizlar/yolsuzluklar" olmazdi. Yani, kendi kanunlarinca cebini dolduranlar, kose donenler.

 

Bugun UBL' cezalandirildi. Bush'un yaptiklarinin farki neydi de, cezalandirilmadi?

 

Sonucta neyin ne oldugu, neye kime gore mesru mu/suc mu oldugu, kimin ona ne anlam ve icerik verdigi ve kendi bakis acisiyla degerlendirmesiyle paraleldir.

 

evrensel-insan

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Dedikodu yapıyorlarmış mesela..

Grup içindeki biri, diğerlerini rahatsız edecek kötü bir şey yaptığında hemen kendi aralarında onun hakkında konuşmaya başlıyor ve utanmasına neden oluyorlarmış. Bir sonraki adımda onu dışlıyorlarmış. Topluluk halinde yaşandığı için herkes birbirinin hakkına saygı duymalı, gasp etmemeli tabii..

 

Benim buradaki çıkarımım şu -biri diğerine kötü birşey yapıyor ?- -Neden yapıyor ?- Bir şekilde kendince ceza veriyor. Hayvanlarda ceza verebilir ısırmak gibi :) Diger grup üyeleride cezaya karşı ceza veriyorlar ve bunun bütününe ahlak diyoruz?

Yani yine dediğime dönüyoruz cezadan doğuyor ahlak ? Yanlışsam düzelt dahada detaylandır açıkla temellendir kaynaklandır vs.

 

evrensel-insan

 

Benden sana bir alkış gelsin. Güzel bir açıdan baktın. :)

Link to comment
Share on other sites

Tanrı-Ceza hakkında sesli düşünmek istiyorum.

 

 

Atatürkü ele alalım.Toplumun gözünün önünde olan bir idol.(Bunun ne kadar böyle olduğu tartışılsada) Toplumsal açıdan bir lider.

 

 

Eski ilkel kabilelerdede buna benzer liderler vardı. Bunlar öldükten sonra ruhlarının kabileler ile birlikte olduguna inanılırdı. Zamanla kabilenin başına gelen kötü olaylarda -ölü olan- liderlerinin onları cezalandırıldıgı düşünüldü.Herşeyin iyi gittiği güçlü kabilelerde ise aynı şekilde liderlerinin onları ödüllendirdigi düşünüldü. Zaman içerisinde güçlenen bu lider motifleri tanrı motifini oluşturmuş olab(ilir).Tanrının ceza vermesi/ödül vermeside bu şekilde oluşmuş olabilir.Tuhaf bi şekilde kabilelerde eski ölü olan liderlerine kurban verme gelenegide vardı ve ölü olan liderin ruhunu temsil edecek put gelenegi.

 

Yani tanrı fikri cezadan dogmuş olabilir demek istiyorum.

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...