Jump to content

Güçlü devlet için gerekenler


reichminister

Recommended Posts

Modern küresel sistemde herhangi bir devletin güçlü bir konumda olması için neler gerekir? benim şahsi düşünceme göre belirli bazı maddeler şunlar :

1) okyanuslara erişim

2) dengeye ulaşmış nüfus ( belli bir seviyenin üzerinde ve artış hızı düşük)

3) komşu devletlerle olan ilişkisinde her konuda baskın taraf olmalı, bariz şekilde.

4) diasporası ve uluslararası sosyal kuruluşları güçlü.

5) nüfus/okul oranı olabildiğince düşük, yükseköğretim kurumları bütçesi yüksek.

6) oturmuş idari sistem. bu, yolsuzluğun önüne geçmede başarılı bir sistem olmalı.

düşündüğümde benim aklıma gelenler bunlar. dikkatimden kaçan noktalardan dolayı içerik değişebilir ama tahminimce evrenin başka köşesinde bizimkine benzer bir organizasyon varsa o da bizimkini etkileyen aynı faktörlerle şekillenmiştir.

 

Link to comment
Share on other sites

  • 4 hafta sonra...

Uzun yazacağım.

Öncelikle ortada bir "devlet" kavramı olması lazım.

Devlet=Toplumun belli bir kesimi tarafından kurulmuş (bu kurucu kesim halk olabilir aristokratlar olabilir askerler olabilir oligarklar vs. farketmez) ve toplumun (en azından yarısından çoğunun) güvenlik ve refahını sağlamakla yükümlü mekanizma.

Mesela Türkiye'yi askerler kurdu ama aynı devlet sadece askerlerin değil avam kitlenin de güvenliğini ve refahını sağlamakla yükümlü.

Dananın kuyruğu şurada kopuyor ki güvenlik>refah çünkü güvenliğin olmadığı bir yerde ne devlet ne özel teşebbüs ne başkası kalkıp yatırım yapmaz orası gelişmez orada refah olmaz. Güvenlik refahtan daha öncelikli. [Refah=temel hizmetler ve üstü diyebiliriz (eğitim/sağlık/barınma/beslenme/ucuz temel gıda ürünleri/yüksek alım gücü vs.)]

a)Eğer güçlü bir devlet istiyorsak önce güçlü bir ordu gerekir (devleti orta vadede ayakta tutabilmek için) çünkü askerî güç olmazsa/çok az olursa ülke işgal edilir.

b)Sonra devletin kendini halka kabul ettirmesi lazım. Bunun için meşru dayanak gerekli. Şundan bahsediyorum mesela hakkâri türkiye'nin bir parçası. Eğer türkiye devleti kendini hakkâri halkına kabul ettirmezse ve halkla kendini bütünleştiremezse o hakkâri halkı devleti ilk fırsatta arkadan vurur (arap isyanı gibi olur). bu "halkla bütünleşme" halkın ihtiyaçlarını karşılamak demek değildir. Sen oraya okul hastane yol fabrika yapınca hakkâri halkı senin devletinin eline avuncuna bakmak zorunda değil. Bu meşruiyet dayanağı genelde din ve milliyetçilik olur (yerine göre maddi değerler=refah olabilir ama ilk ikisi %100 vardır refah her zaman doğru çalışmaz) örnek vereyim Türkiye ak parti iktidara gelene kadar gayet sert laik ve türkçü bir kadro tarafından yönetildi. E hakkari'nin muhafazakâr kürt halkına devlet kendini meşru gösteremedi oralara okullar yollar hastaneler vs. Açmasına rağmen ama PKK ortaya çıktığında sadece milliyetçilik dayanağıyla oranın halkının çoğunun desteğini alabildi zamanında. Demek istediğim devlet olarak kendi halkına (en azından yarısından çoğunluğuna) karşı kendini meşru göstermelisin. (İstisnalar olabilir ama %90 böyle)

Bu ikisi olmadan güçlü ya da güçsüz farketmeksizin hiçbir devlet var olmaz. Olursa da kaos olur ve devlet çöker. Güçlü devletin iki temeli budur Güvenliği sağlayacak ordu ve halkın en azından %50'sinden çoğuna kendi meşru gösterecek bir araç.

Eğer güçlü bir devlet istiyorsak bu ikisine binaen:

1)Güçlü bir bürokrasi gerekir. Bürokrasi ve elit kesim yolsuzluk yapıyorsa yolsuzluk yapan/devletin parasını lüzumsuz çarçur eden kangrenli ayağı ameliyatla koparmak gerekebilir. Ülkenin istihbarat teşkilatı veya emniyet teşkilatı veya head of the state'in şahsına bağlı bir yapılanma bu yolsuz bürokratları head of the state'e deşifre etmeli ve bu adamların bütün devlet kademelerinden el çektirilmesini sağlamaldır. Bununla eşgüdümlü olarak devletin meşruluğunu azaltan birileri varsa onların da susturulması lazım devlet tarafından. Liyakatsız tayfayı da ortadan kaldırmak esastır.

2)Dış devletlere karşı bağımsız kalabilmek. Eğer devlet gerçekten "güçlü" ise diğer güçlü devletlerle ortak hereket etmelidir ve ortak bir askeri/ekonomik işbirliği platromuna katılmalıdır. Devlet "güçlü" değilse güçlü olana kadar ucu kendine dokunmadığı sürece tarafsız veya minimum düzeyde taraflı olmalıdır. Yabancı ülkelerle papaz olmayı kimse istemez herhalde. Ayrıca diğer devletlerin bizim devleti işgal edebilecek meşru dayanağı varsa onu da itibarsızlaştırmak gerekebilir. Allah muhafaza savaş çıkar sonra

3)Devlet kendi iç sorunlarına odaklanmalıdır. Eğer devlet "güçlü" değilse ve güçlü olmak istiyorsa yurtiçinde makro plan yapmalı, ülkenin en önemli sorunları neyse bunları tespit etmeli ve tez elden bunları çözebilecek kişileri gerekli yetkilerle görevlendirmelidir. Bu sorunlar ülkeden ülkeye değişebilir. Yemen'in sorunlarıyla Portekiz'in sorunları bir değil. Bahsettiğim iç sorunlar genelde ekonomik,sosyal ve hukuki sorunlardır bu arada.

3.1)Ekonomiyi istikrarlı ve gelişken bir hâle getirmek. Bu çok önemlidir çünkü güçlü devlet=güçlü ordu(çok para)+refah ortamı(daha çok para)=Çok çok para lazım olduğundan ekonomik durgunluk ya da kriz ortamı varsa hele ki dış borçlardan dolayı ekonomik darboğaz varsa o devlet abd/ab ülkesi dahi olsa ne kadar güçlü olduğu tartışmaya açık derin bir konudur. 

3.2)Sosyal sorunlar daha derindir ve milletin içinde yüzyıllar içinde kökleşerek normalleşmişse yapacak çok bir şey yoktur. Afganistan'daki adama kadına şiddetin yanlışlığı refah ortamı yaratıp (eğitimle vs.) anlatabilmen çok ama çok zor. Eğer birşeyler yapabiliyorsa devlet şansını deneyebilir. Yani ben devletin bir kayserili şark kurnazına ticaret ahlakını öğretebileceğini pek sanmıyorum 

3.3)Hukuki sorunları çözmek ise çok daha kolaydır çünkü hukuki bir reform devletin yasama organından çıkaracağın kapsamlı bir kanun/anayasa değişikliğine bakar. Önemli olan yaptığın hukuki değişikliğin devletin meşruluğuna ve devletin askeri/ekonomik/sosyal gücüne zarar vermemesidir. Onun için bu işlerin sınırlarını yolsuz ve liyakatsızlarla değil işini bilen hukukçularla çizilmesi gerekir.

Not:3. Maddedeki sorunlar devlet eliyle çözülür ve normal işleyiş sağlanabilirse orta vadede halkın refahının büyük ölçüde artması muhtemeldir.

4)İç sorunlar bittikten sonra devletin dış sorunlarına odaklanması gerekir. Bunlar içişleri gibi ketenpereli işler değildir zira devletlerin dışarıya karşı bakışı bellidir. Devlet bu yukarıda saydıklarımı yapabilirse zaten dışarıya karşı olan saygısı kat kat artar ama burada da içeride olduğu gibi sorunları tespit edip ona göre eğilim almak önemlidir. Bulunduğu bölgede askeri ve ekonomik olarak ne kadar güçlüysen dışarıda o kadar sözün geçer. (Eğer devletin kendi topraklarını büyütmek için savaş çıkarmak amacı varsa dış ülkelerdeki diasporası üzerinden milliyetçi propaganda yapabilir ve başka ülkeleri işgal edebileceği meşru dayanaklardan milliyetçiliği kullanabilir) 

5)Artık güçlü bir bürokrasiye, güçlü bir ekonomiye, güçlü bir yargıya, güçlü bir orduya ve dış politikada etkinliğe sahip "meşru" devletin sürekliliği için gereken tek şey iyi giden gidişatı korumak ve Osmanlı gibi yükselişten duraklamaya gidilmesini önlemektir. Devletin uzun vadeli (25-50 yıl gibi) makro ekonomik plan yaparak devlete ve halka uygun şekilde ekonominin gelişmesini sağlaması devletin gücünü katmerler. Eğer ekonomin gelişmişse refahı öyle ya da böyle sağlarsın zaten. 

Eyyorlamam bu kadar.

Düzenlenme: Şecim abi tarafından
İmlâ
  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

3 saat önce, Şecim abi yazdı:

Uzun yazacağım.

Öncelikle ortada bir "devlet" kavramı olması lazım.

Devlet=Toplumun belli bir kesimi tarafından kurulmuş (bu kurucu kesim halk olabilir aristokratlar olabilir askerler olabilir oligarklar vs. farketmez) ve toplumun (en azından yarısından çoğunun) güvenlik ve refahını sağlamakla yükümlü mekanizma.

Mesela Türkiye'yi askerler kurdu ama aynı devlet sadece askerlerin değil avam kitlenin de güvenliğini ve refahını sağlamakla yükümlü.

Dananın kuyruğu şurada kopuyor ki güvenlik>refah çünkü güvenliğin olmadığı bir yerde ne devlet ne özel teşebbüs ne başkası kalkıp yatırım yapmaz orası gelişmez orada refah olmaz. Güvenlik refahtan daha öncelikli. [Refah=temel hizmetler ve üstü diyebiliriz (eğitim/sağlık/barınma/beslenme/ucuz temel gıda ürünleri/yüksek alım gücü vs.)]

a)Eğer güçlü bir devlet istiyorsak önce güçlü bir ordu gerekir (devleti orta vadede ayakta tutabilmek için) çünkü askerî güç olmazsa/çok az olursa ülke işgal edilir.

b)Sonra devletin kendini halka kabul ettirmesi lazım. Bunun için meşru dayanak gerekli. Şundan bahsediyorum mesela hakkâri türkiye'nin bir parçası. Eğer türkiye devleti kendini hakkâri halkına kabul ettirmezse ve halkla kendini bütünleştiremezse o hakkâri halkı devleti ilk fırsatta arkadan vurur (arap isyanı gibi olur). bu "halkla bütünleşme" halkın ihtiyaçlarını karşılamak demek değildir. Sen oraya okul hastane yol fabrika yapınca hakkâri halkı senin devletinin eline avuncuna bakmak zorunda değil. Bu meşruiyet dayanağı genelde din ve milliyetçilik olur (yerine göre maddi değerler=refah olabilir ama ilk ikisi %100 vardır refah her zaman doğru çalışmaz) örnek vereyim Türkiye ak parti iktidara gelene kadar gayet sert laik ve türkçü bir kadro tarafından yönetildi. E hakkari'nin muhafazakâr kürt halkına devlet kendini meşru gösteremedi oralara okullar yollar hastaneler vs. Açmasına rağmen ama PKK ortaya çıktığında sadece milliyetçilik dayanağıyla oranın halkının çoğunun desteğini alabildi zamanında. Demek istediğim devlet olarak kendi halkına (en azından yarısından çoğunluğuna) karşı kendini meşru göstermelisin. (İstisnalar olabilir ama %90 böyle)

Bu ikisi olmadan güçlü ya da güçsüz farketmeksizin hiçbir devlet var olmaz. Olursa da kaos olur ve devlet çöker. Güçlü devletin iki temeli budur Güvenliği sağlayacak ordu ve halkın en azından %50'sinden çoğuna kendi meşru gösterecek bir araç.

Eğer güçlü bir devlet istiyorsak bu ikisine binaen:

1)Güçlü bir bürokrasi gerekir. Bürokrasi ve elit kesim yolsuzluk yapıyorsa yolsuzluk yapan/devletin parasını lüzumsuz çarçur eden kangrenli ayağı ameliyatla koparmak gerekebilir. Ülkenin istihbarat teşkilatı veya emniyet teşkilatı veya head of the state'in şahsına bağlı bir yapılanma bu yolsuz bürokratları head of the state'e deşifre etmeli ve bu adamların bütün devlet kademelerinden el çektirilmesini sağlamaldır. Bununla eşgüdümlü olarak devletin meşruluğunu azaltan birileri varsa onların da susturulması lazım devlet tarafından. Liyakatsız tayfayı da ortadan kaldırmak esastır.

2)Dış devletlere karşı bağımsız kalabilmek. Eğer devlet gerçekten "güçlü" ise diğer güçlü devletlerle ortak hereket etmelidir ve ortak bir askeri/ekonomik işbirliği platromuna katılmalıdır. Devlet "güçlü" değilse güçlü olana kadar ucu kendine dokunmadığı sürece tarafsız veya minimum düzeyde taraflı olmalıdır. Yabancı ülkelerle papaz olmayı kimse istemez herhalde. Ayrıca diğer devletlerin bizim devleti işgal edebilecek meşru dayanağı varsa onu da itibarsızlaştırmak gerekebilir. Allah muhafaza savaş çıkar sonra

3)Devlet kendi iç sorunlarına odaklanmalıdır. Eğer devlet "güçlü" değilse ve güçlü olmak istiyorsa yurtiçinde makro plan yapmalı, ülkenin en önemli sorunları neyse bunları tespit etmeli ve tez elden bunları çözebilecek kişileri gerekli yetkilerle görevlendirmelidir. Bu sorunlar ülkeden ülkeye değişebilir. Yemen'in sorunlarıyla Portekiz'in sorunları bir değil. Bahsettiğim iç sorunlar genelde ekonomik,sosyal ve hukuki sorunlardır bu arada.

3.1)Ekonomiyi istikrarlı ve gelişken bir hâle getirmek. Bu çok önemlidir çünkü güçlü devlet=güçlü ordu(çok para)+refah ortamı(daha çok para)=Çok çok para lazım olduğundan ekonomik durgunluk ya da kriz ortamı varsa hele ki dış borçlardan dolayı ekonomik darboğaz varsa o devlet abd/ab ülkesi dahi olsa ne kadar güçlü olduğu tartışmaya açık derin bir konudur. 

3.2)Sosyal sorunlar daha derindir ve milletin içinde yüzyıllar içinde kökleşerek normalleşmişse yapacak çok bir şey yoktur. Afganistan'daki adama kadına şiddetin yanlışlığı refah ortamı yaratıp (eğitimle vs.) anlatabilmen çok ama çok zor. Eğer birşeyler yapabiliyorsa devlet şansını deneyebilir. Yani ben devletin bir kayserili şark kurnazına ticaret ahlakını öğretebileceğini pek sanmıyorum 

3.3)Hukuki sorunları çözmek ise çok daha kolaydır çünkü hukuki bir reform devletin yasama organından çıkaracağın kapsamlı bir kanun/anayasa değişikliğine bakar. Önemli olan yaptığın hukuki değişikliğin devletin meşruluğuna ve devletin askeri/ekonomik/sosyal gücüne zarar vermemesidir. Onun için bu işlerin sınırlarını yolsuz ve liyakatsızlarla değil işini bilen hukukçularla çizilmesi gerekir.

Not:3. Maddedeki sorunlar devlet eliyle çözülür ve normal işleyiş sağlanabilirse orta vadede halkın refahının büyük ölçüde artması muhtemeldir.

4)İç sorunlar bittikten sonra devletin dış sorunlarına odaklanması gerekir. Bunlar içişleri gibi ketenpereli işler değildir zira devletlerin dışarıya karşı bakışı bellidir. Devlet bu yukarıda saydıklarımı yapabilirse zaten dışarıya karşı olan saygısı kat kat artar ama burada da içeride olduğu gibi sorunları tespit edip ona göre eğilim almak önemlidir. Bulunduğu bölgede askeri ve ekonomik olarak ne kadar güçlüysen dışarıda o kadar sözün geçer. (Eğer devletin kendi topraklarını büyütmek için savaş çıkarmak amacı varsa dış ülkelerdeki diasporası üzerinden milliyetçi propaganda yapabilir ve başka ülkeleri işgal edebileceği meşru dayanaklardan milliyetçiliği kullanabilir) 

5)Artık güçlü bir bürokrasiye, güçlü bir ekonomiye, güçlü bir yargıya, güçlü bir orduya ve dış politikada etkinliğe sahip "meşru" devletin sürekliliği için gereken tek şey iyi giden gidişatı korumak ve Osmanlı gibi yükselişten duraklamaya gidilmesini önlemektir. Devletin uzun vadeli (25-50 yıl gibi) makro ekonomik plan yaparak devlete ve halka uygun şekilde ekonominin gelişmesini sağlaması devletin gücünü katmerler. Eğer ekonomin gelişmişse refahı öyle ya da böyle sağlarsın zaten. 

Eyyorlamam bu kadar.

Her şey güzelde devleti kim/kimler denetleyecek?

Seçimler ile olmuyor.Beş sene için dokunulmazlık kazanıp bütün pis işlerini yapıyorlar.

 

Link to comment
Share on other sites

Evet bizim milletçe böyle bir sıkıntımız var. Bizde torpil, adam kayırma, yolsuzluk falan 1000 yıllık devlet geleneği olduğu için devletin başındakiler genelde kendi adamlarını koyuyorlar ve denetleme mekanizması oluşmuyor. Yaptırtmazlar yani çare yok. O yüzden en iyimser ihtimalle şu olabilir ki bu bana daha mantıklı geliyor bilmiyorum:

Devletin 3 tane gücü var yasama yürütme yargı. Eğer yasama ve yürütme biri tarafından tek elde toplanırsa yargı da o kişinin eline geçiyor kendi adamlarını koyuyor falan.

Devlette söz sahibi 2 kişi olabilir (Devlet başkanı+Cumhurbaşkanı gibi, isimler farklı olabilir önemli değil) malum durumun olmaması için. Bunun için 2 meclis gerekiyor bir millet meclisi (alt meclis/tbmm) bir de üst meclis olacak. Alt meclisin vekillerini millet seçimle seçecek Cumhurbaşkanını da millet seçimle meşru şekilde seçecek ama cumhurbaşkanı öyle eski cumhurbaşkanı gibi değil. Benim kafamdaki Cumhurbaşkanı=milletin iradesi.(cumhur=halk) Cumhurbaşkanı valileri atar adamı 81 ilin vali ve belediye başkanları ile muhattap edersin (millet seçiyor ya belediyeleri falan millet yanlış adamı seçerse kendi uğraşır durur belediyelerin çöp toplamadığını görürse millet akıllanır sonraki seçimde başka partiye oy verir başka Cumhurbaşkanı gelir gibi gibi) Asıl iş devlet başkanında ama. Devlet başkanı daha çok devlet mekanizmasının kendisini temsil edecek bir adam mesela TSK+MİT+Bütün bakanlıklarda devlet başkanı söz sahibi ama bu devlet başkanı partisiz olacak+siyasetçi olmayacak. Üst meclisten bahsetmiştim başta. O üst meclisteki adamlar aydın kesim olacak mesela üst mecliste 500 adam var atıyorum 50'si asker 50'si akademisyen 50'si bilim adamı 50'si mühendis falan... (bu adamların hepsi alanlarında en iyi kişiler olacak ama ne bileyim ilber ortaylı, celal şengör, aziz sancar, osman pamukoğlu vs.) hepsi bağımsız partisiz bu adamların. Bunlar üst mecliste kendi aralarında seçim yaparlar atıyorum 7 tane adam dedi ki ben devlet başkanı olmak istiyorum, aday oldular bu aydın tayfa da kıyaslayacak kim daha iyiyse onu devlet başkanı seçecekler. Tabi bu sistem anayasaya değiştirilemez madde olarak işlenirse o zaman kafa rahat olur. Normal şartlarda Teknokrasi gelişmekte olan ülkelerin gelişme hızını uçurabilecek bir şey ama bize bakınca arada dağlar kadar fark var ne diyeyim. Yüzde yüz işler bir adil düzeni dünyanın hiçbir yerinde bulamayız ama Türkiye şartlarına göre tarafsız, aydın, partisiz ve aşağı yukarı kendisi gibi olan diğer üst meclis vekilleri tarafından denetlenen bir teknokratın ülkesini sömürmesi ihtimali taraflı, partili ve otokrat birinin ülkesini sömürmesi ihtimalinden çok daha düşük olduğu için olasılıkların arasında en iyi ihtimal bu bence bilmiyorum. Yargının yetkileri de kağıt üzerinde bağımsız mahkemeler fiilen de Cumhurbaşkanı ve devlet başkanı arasında paylaştırılır belki yetkiyi bir kişiye vermemek için.

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Güçlü devlet ile medeniyeti karıştırmamak lazım. Örneğin bir devlette akademisyen, okumuş insan sayısının fazlalığı devleti güçlü hale getirmez ama medeni yapar. 

Örneğin, roma ile Mısır mücadelesinde roma mısıra hükmetmiştir. Mısır medeniyeti romadan çok daha estetik ve bilgili bir toplumdu, ama roma güçlüydü. 

Güçlü bir devlet için bağnazlık, otorite, hukuksuzluk gibi temel gereksinimlere ihtiyaç vardır. Estetik, sanat, özgürlük gibi meseleler devletleri güçlü hale getirmez. 

Link to comment
Share on other sites

 

Alıntı
11 saat önce, Rhodium yazdı:

Güçlü bir devlet için bağnazlık, otorite, hukuksuzluk gibi temel gereksinimlere ihtiyaç vardır. Estetik, sanat, özgürlük gibi meseleler devletleri güçlü hale getirmez. 

 

Ben modern dünyada etik olanı söylemiştim. Benim devlet tanımım=halkın güvenlik ve refahını sağlamakla yükümlü organ. Eğer devlet halk içinse halkı boğmaması gerekir halk için çalışması gerekir. Halk devlet içinse (Faşizm, komünizm ve tarihteki imparatorluklar gibi) benim üstte o kadar yazdığım şeye gerek kalmaz. Üst kesimden halka doğru inen bir baskı aracı oluşturulur, bu da meşru gösterilir olur biter. Veya bahsettiğimiz devlet sömürgeci bir devlettir, içeride kendi halkına hizmet eder ama asyalıların, afrikalıların, zencilerin, müslümanların topraklarını işgal edip sömürüp fütursuzca katletmekten çekinmiyordur Avrupa gibi bu şekilde de güçlenmiş olabilir. Ben etik olanını yazdım yoksa dediğin gibi zorbalıkla da güçlendirirsin devleti ama etik olmaz

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...