Jump to content


duran

Recommended Posts

Ülkemizin içinde bulunduğu durumu değişik bir dille anlattım, yaşanmış gerçeklikleri anlattım, karşılaştırmalar ve gidişatı açıklamaya çalıştım.

-----

Rüyalar ve Gerçekler

Ben günün birinde iki rüya gördüm, rüya günlüğü tutuyorum, ilginç oluyor, hiç Bir şey anlamıyorum ya bu günlükten.

Rüyamı anlatmak istiyorum,

İşine gücüne gidip gelen insanları görüyorum; şalvarlı olanı var, mini etekli olanı var. Ben ise okula gidiyorum. Okulun bahçesinde egzersiz hareketleri yapıyoruz. Bir kızla oturuyorum sınıfımda. okulda konuştuğum dil ile evde konuştuğum dil farklı. 
Annem bana rüyamda bir şeyler anlatıyor, hatırladığım kadarıyla şöyle şeyler diyor, 
Seni çocukluğunda seni çok zor büyüttük, hep doktorlara götürüyorduk, Ülkesindeki doktorların benimle çok ilgilendiğini söylüyordu. Evimiz var dairemiz varmış, tarlarımız varmış, babam askere gitmiş.
Zamanın birinde bizim köye seçmeli olarak okutulmak üzere Türkçe getirildi, bu seçmeli Türkçe dersine o zamanın öğrencileri derse girmek istemedi. Bu dersin öğretmeni de bu derse girmeleri gerektiğini söylemiş. Bu çocuklar evlerinde hep Türkçe konuşuyorlar mış zaten. 
Annem şöyle devam etti,
Bir gün Türk köyünde hükümet işlerinde çalışanlara demişler ki herkes iki domuz bakacak bunu mecbur kılmışlar, annemde diyor ki bizim inancımıza göre domuz bakmak ters geliyordu bizde küçük bir domuz ahırı kurduk ve başına bakıcı verdik, bu bakıcıda domuzlara yem vermemiş ve domuzlar belli bir süre sonra ölmüşler. (ben gülüyordum). İşin ilgincide bu domuz bakmak istemeyenler lokantalarda domuz eti yiyorlarmış, kendi evinde pişirmiyorlarmış ama.
Bir gün benim görev yaptığım yere (Kütüphane ve hükümet binası) iki polis geldi gençecik iki çocuk, bu polisler benim görev yaptığım yerin bahçesinde kalmaya başladı dedi, Türkler soy isim değişikliğinden ve bazı olaylar yüzünden kalkışmasın imiş diye, Annem bir gün bu genç polislerden birinin telefon konuşmasına şahit olmuş, bu genç polis annesiyle konuşuyormuş annesine diyormuş ki bu Türk köyünde olan kişiler ne kadar iyi hiç bize gösterildiği gibi değil olaylar diyormuş.
Annem her gün işe etek ile gidermiş, etek giymekten de çok mutlu imiş. Bir gün tutmuş şalvar ile gitmeye çalışmış işe, tanklar geri döndürmüş annemi (rüya ya işte bu). Annem bir doktordan Türk politik kitaplar almaya başlamış onları okuyormuş ama Bir şey de anlamıyormuş (gülüyorum ben) bu kitap okumalarını gizli servisler takip etmiş sonradan öğrenmiş bu takipleri, annemi de tutuklayaçaklarmış ama son anda bir baloda Bulgarlarla iyi kaynaştığı için vazgeçmişler.

Sonra Rüyamda babam anlatmaya başlıyor, biz her hafta çevirme yapmaya gidiyoruz oğlum, yeriz içeriz oynarız diyordu. Okulunu uzak bir şehirde okudum güzel yıllardı diyor. İşimden memnunum istediğim şeyi yapıyorum diyordu. 
Babam şöle devam ediyor;
Nenen yıllardan beri tarlada çalışıyor, tarlaya hep şalvarla ve başörtüsü ile gider, bir gün tarlaya iki polis memuru gelmiş demişki artık şalvar giymek etek giyeceksiniz. Nenemlerde göstermelik buna uymaya başlamışlar, şalvarın üstüne etek giyiyorlarmış polisi görünce şalvarı üste doğru sıvıyorlarmış (gülüyoruz).
Sonra babam devam ediyor, Türklerin önde gelenlerini okumuşlarını birgün topladılar belene kampına götürdüler, burada yıllarca kaldılar. Benimde bir arkadaşım var bu günlerde yaşanan olayları yazmış ve dünya kamu oyuna taşımak istemiş bu olanları, toplu halde yurt dışı turuna çıkmışlar bu arkadaşları bu yurtdışına çıktığına bu yazdıklarını İsveç mi, İspanya mı ne o konsolosluğun binasından gizlice atmış. Bu olay etkili olmuş, bu adam tutuklanmış ve yıllarca eziyet görmüş. 

Şimdi ismini ve cinsiyetini hatırlamadığım biri bana diyor ki,
Bak genç senin anne ve babanın anlatıklarını bende dinledim (rüya bu işte ya) daha bu olanları anlamaya bilirsin, neden böyle oluyor diye bir anlam veremeyebilirsin, ben sana anlatayım kabaca, önce bende kendi yaşadıklarımı anlatayım biraz (benim rüyamda, kendi ülkesinde olmuş gerçekleri anlatıyor) benim ülkemde de Hiçbir ırk ayrımı yoktu, dil ayrımı yoktu, mezhepsel ayrılık yoktu, böle şeyler konuşulmazdı, çünkü herkes bunları istediği gibi serbestce kullanıyordu. insanı değerler, bilim gibi değerler ön planda tutulmaya çalışılırdı. En hakiki mürşit ilimdi, gibi yazılar asılıydı duvarlarda. Ülkemizde ekonomik istikrarsızlıklar baş göstermeye başladı, gelir dağılımındaki eşitsizlikler gün geçtikçe arttı. Devlet sayıflamaya başladı, kamu kurumları zarar ediyor diyerek kapattılar. Devletin işlevselliğini dini cemaatler almaya başladı. Ülkede azınlık mezhebindeki kişilerin olduğu yerde büyük olaylar çıkarıldı. Eğitim sistemiz ezberci bir sisteme kaydı, bilgi yüklü eşekler gibi oldu gençlerimiz. Bir gün adamın biri geldi ben kendi mezhebime göre adam yetiştirecem dedi, yeni nesilleri ıslah edecekti. Kendisine karşı çıkanları küçümsedi kin ve nefrete teşvik etti. Irk ayrımına gitti bilimsel amaçlı yapılan kafa tası incelemelerini, o zaman ki hükümetlerin kafa tascılığı yaptığını söyledi, Kürt sorunu var dedi daha ilk yıllarında, halbuki Kürt sorunu değil, sorunlar başkaydı, çözümler için uraşılıyordu. Benim ülkemin çevresinde rejim değişikliği oluyordu, dünyada düzenler yerinden oynuyordu, benim ülkemde bundan etkilenmemeliydi ama zordu. Aynı anne ve babanın anlattığı gibi aklı başında okumuş insanlar en çok bu değişime direnç gösterecek insanlar Belene kampına değilde bir başka cezaevine kondu. Sen bilmezsin ama Belene kampında kalanlardan yıllar sonra özür dilenmişti ve maddi tazminatlar verildi, ama rejim değişti işte. Senin anne ve babanın anlattığı gibi benim ülkemde de insanlar birlik ve beraberlik içinde yaşıyordu. Ama bazı insanlar küçücük yaşanmış olayları gerçeklikten haberi olmayan insanlara her yerde böyle oldu gibi anlatıldı, küçük olaylar o kadar çok genellendiler ki, halkta buna göre yetiştirilmişti, ekonomik düzenden ve sosyal ilişkilerdeki bozukluklardan halkta sıkılmıştı. Benim ülkemde birlikte yaşamakta olan halkta senin ülkendeki gibi aslında rahatsız olmayan durumundan rahatsızlık çıkarmaya çalışıyor. önemli olmayan şeyleri ön plana çıkarıyor. Senin ülkendeki hükümette ayrıyşma istediğinden son zamanlarda yapılan uygulamaları yaptı. Benim ülkemde bu tarz uygulamalar olmadığı halde varmış gibi gösterildi. Bunlardan başka bazı yerlerde kararlar alınmıştı değişim için niçin değişim isteniyordu bilemiyorum ama insanların yerlerinden ve yurtlarından ayrılması yeni düzen kurmasının zor olduğunu anne ve baban çok iyi bilir. 

Sonra rüyamda bir yerden uzak bir yere taşındığımızı görüyorum. 

Birgün gene başka bir rüya görüyorum, rüya işte ama bu iki rüyanın etkisinde kalıyorum. Şimdi bu ikinci rüya inş gerçekleşmez diyorum, neler diyorum ben ya Rüya hiç gerçekleşir mi. 

Bu rüyamda iki Afrikadayım (ne işim var Afrikada) Nijer mi Nijerya da mı yoksa başka bir yerdemiyim tama bilemiyorum, burada Hausalılar ve Fülanilermi ne (ilk defa duyuyorum rüyamda) iki etnik gruplar bunlar bunlar devamlı çatışma halinde, bir birlerine nufus üstünlüğü kurmaya çalışıyorlar, rüyamda diyorum ki içimden ulan ne kadarda boş şeyler için savaşıyorlar, ırk sanki bir üstünlük veya bir yarar mı sağlıyor, tamam çoğu insan kendini tanımlarken kökeninden başlıyor ama ben kendimi bir ırk üzerinden tanımlamıyorum, evrensel insanı değerler üzerinden tanımlıyorum da Bir şey olmuyorlar. Sonra burada irili ufaklı belli dilleri konuşan gruplar var bu gruplar birlikte büyük işler yapmaya kalktıklarında bir birlerinin dillerini anlayamıyorlar. Ben onların arasında geziniyorum, bana da tuhaf bakıyorlar ama gene bana bir kap yemek veriyorlar. Ülke yönetimi için ortak bir yolda bulamıyorlar, herkes benim mezhebim en iyisi diyor, benim atalarım en doğrusunu biliyordu diyor, ufacık şeylerden ayrışıyorlar. Herkes kendi yönteminin en iyi olduğunu söyleyerek benim yöntemim uygulanırsa kurtuluşa ereceksiniz diyorlar, bir tartışmalar yapıyorlar o kalabalığı görüyorum, bu kalabalıkta olanların çoğu da genç erkekler. Bazen bir taraf biraz güç topluyor, çok çocuk yapıyorlar, savaşmak için. Ülke de temel ihtiyaçları bile karşılamak zor, okul gibi kamu binaları bile derme catmalı ben diyorum içimden ne olmuş bu ülkeye, bu ülke bu etnik, mezhepsel dini çatışmalar yüzünden bu haldedir herhalde diyorum, sonra ülkenin birinden adamlar gelmeye başlıyor maddi olarak yardımlarda bulunuyorlar, kamu binaları yollar inşa ediyorlar koç koça baraşlar yapıyorlar, buradaki kişileri çalıştırıyorlar, kendi dillerini ve inançlarını buraya getiriyorlar. Bu halka kalıcı Bir şey vermiyorlar kendi çıkarları için olanları alıp gidiyorlar. (ne rüya be).

Duran Aydoğmuş

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...