Jump to content

benolabilmek

Members
  • İçerik sayısı

    10
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

Sitemizdeki itibarı

0 Neutral

Son profil ziyaretçileri

Son ziyaretçiler bloğu devre dışı bırakıldı ve diğer kullanıcılara gösterilmiyor.

  1. Soruları cevaplıyorum; anlaşılır mı olmadı? Siz, "Ayrica bir seyin de farkinda misiniz bilmem, sizde herkes gibi sadece benim adima yaziyorsunuz. Siz kendi adiniza yazdiklarinizin ve kendi varliginizin farkinda misiniz? " demişsiniz. Bende, "Evet, tabiki." demiş ve örneklendirmişim de; "Şimdi dönüp yazdığıma bakıyorum ve yönelttiğim eleştiriden ya da şöyle diyeyim sizde gördüğüm noktanın ne olduğundan eminim. Bu konuşmayı sürdürerek bunu ne tür yollarla dışarı çıkarmam gerektiğini ve bıraktığım etkiyi daha iyi analiz edebiliyorum. 3 ay sonra baktığımda aradan geçirdiğim zamanda farkına vardıklarım ile yine kendime dair bir tespitte bulunacağım." Bir -izm savunduğum falan yok. Bu tarz bir düşünme biçiminin içinden seslenmiyorum size. Kalıplaşmış, topluma mal edilmiş bir düşünme biçiminin içinden de yazmıyorum yazdıklarımı. İlgilendiğim kendimim. Kendim üzerinden kalkarak kafa yorup çözdüğüm şeylerin sonuçları ile konuşuyorum. Bu yüzden de yukarda kendimden alıntıladığım yerde sadece kendi açımdan -izm ler olmadan ya da bunu bir kalıba sokmaya çalışmadan basit bir örnek vermişim. Örnek zaten burdaki yazışmalarınız ve açtığınız bu başlık. Yukarda basitleştirdiğim bir örnek vermiştim. Hakaret ve küfüre kadar giden bir tartışmanın içindeyseniz ve bunu devam ettiriyorsanız -kayıtsız kalamıyorsanız- buna sizi iten bir şeyler vardır. Gördüğüm uzun uzun yazılar yazıp, şikayet içinde olduğunuz tutuma sahip üyeler ile ısrarla konuşup sonrasında da bundan şikayet ediyor oluşunuz. Eğer kayıtsız kalamıyorsanız cevaplar vermeye devam ediyorsanız -bunu gözlemledim- sizde o tür bir tartışmayı istediğiniz içindir. Bununsa farkında değilsinizdir.
  2. "Ayrica bir seyin de farkinda misiniz bilmem, sizde herkes gibi sadece benim adima yaziyorsunuz. Siz kendi adiniza yazdiklarinizin ve kendi varliginizin farkinda misiniz? " Evet, tabiki. Şimdi dönüp yazdığıma bakıyorum ve yönelttiğim eleştiriden ya da şöyle diyeyim sizde gördüğüm noktanın ne olduğundan eminim. Bu konuşmayı sürdürerek bunu ne tür yollarla dışarı çıkarmam gerektiğini ve bıraktığım etkiyi daha iyi analiz edebiliyorum. 3 ay sonra baktığımda aradan geçirdiğim zamanda farkına vardıklarım ile yine kendime dair bir tespitte bulunacağım. Yazımda koyulttuğunuz bölüme gelecek olursak; insanın bazı noktalarda kendine dair tespitlerinde ortaya çıkaramamış olduğu yani farkına varabilcek durumda olamadığı bilindışı, üzeri örtülmüş gerçekleri vardır. Biri ile karşılıklı konuşurken bu tür gerçekler örtük mesajlar olarak ortaya çıkabilir. O örtük mesajları anlayabilmek için de kişinin kendi içinde bu türden mesajlarla yüzleşebilmiş olması en azından bunları görebilmiş olması gerekir.
  3. Böyle dallanıp budaklandırıp asıl söylenmek istenenden uzak düşmeye gerek yok. Konunun nasıl bir üslubla tartışılmış ve ne türlü bir amaca yönelmiş olduğunun önemi kişinin kendi içinde bir hesaplaşmaya yol açar. Dönüp yazdığınıza baktığınızda bunu görebiliyor olmalısınız. Şunu demek istiyorum; hakaret ve küfüre kadar giden bir tartışmanın içindeyseniz ve bunu devam ettiriyorsanız -kayıtsız kalamıyorsanız- buna sizi iten bir şeyler vardır. Görmekten kaçtığınız üzeri örtülmüş gerçekler. Ya bu ihtimalle yüzleşirsiniz ya da hoşunuza gitmediğinizi söylediğiniz tüm o durumlar içinde olmaya devam edip bir yandan da yakınmaya devam edersiniz.
  4. Kimsenin kimseyi sorgulayamadığı, elit, cicili bicili, bol saygılı-sevgili bir alan arzunun insanın kişisel gelişimi için tek kıstas olduğunu düşünüyor olman büyük bir yanılgı. Hayatın kendisi böyle değil. Kendin için söylediğin onca güzel özelliğe bol saygılı-sevgili yollardan ulaştığını söylüyorsan -ki devamlı savunduğuna göre bunu ima ediyor olmalısın- eleştirilmek durumundasın. Dediğim gibi yaşamın hiç bir anı böyle değil. Bir dinsiz bir dinciyi sorgulayabilir haliyle. Hele ki böyle bir platformda. Sorgulama ve sorgulatma ayrımı için verdiğin çabanın içinde kaybolmaktansa bu ikisinin temelde karşılıklı konuşanlar için ortak bir paydayı içerdiğini görebilmelisin. Bana yönelttiğin sorulardan çıkardığım anlamı yazmıştım. Bu sorgulamaları yapan ve sendeki sorunu gören biri olarak sana tüm bunları yazıyorum.
  5. Sana yönelttiğim eleştireye net bir cevap vermiyorsun. Kendini tanımlamalara devam ediyorsun. Şimdi senin net olarak "hayır, ben bu tür bir hassasiyete sahip değilim" dediğini mi varsaymalıyım. Hayır, ne yazık ki gördüğüm durum böyle değil. Ben sende bu durumu görebilen kişiyim. Nasıl oluyor da görüyorum ve böyle söyleyebiliyorum diyosan; bunu kendi hayatında deneyimlemiş, görmüş ve bunlarla uğraşan biri olarak derim. Söyleyebileceğim bir diğer şey ise önceki mesajlarımda da söylediğim şey olur; kendine izin verebilmeyi denemen.
  6. Kendin hakkında sahip olduğun bu algılayışın ve bunun hayatına yayılmış olması zaten seni sınırlayan. Tam da bu yüzden dışardan gelen her türlü sese karşı fazla bir duyarlılık içindesin. Zihnin,kendini tanımladığın şey ve karşıtları arasında kendi savaşını veriyor. İşte bu yüzden kendine başka şeyler olabilmek için izin verebilmelisin. Gördüğüm bu.
  7. Bu konuda fazlaca duyarlısın; yapılan herşeyi müdahale olarak değerlendiriyosun. Hal böyle olunca söylenen ne olursa olsun seni kendi kendini sorgulama aşamasına götüremiyor. Eğer senin için yapılabilir durumda ise öncelikle bu konuda kendine biraz izin verebilmeyi dene.
  8. Kadının ikinci planda olduğunu kabul etmiyorum; bu toplumsal yapıda kadının da erkeğin de belli açılardan birbirleri ile dengede olduklarını söylüyorum. Bu yapı içinde rahatsız olduğumsa 'kadın ezilendir, itilendir, ötekidir' dili ile savunulanlar. Bu dil zaten sizin olduğuna inandığınız erkek egemenliğinin dili. Hala bu dilden konuşarak ama bu dile karşı çıktığınızı düşünerek sadece bu durumu besliyorsunuz. Erkeğin kafasındaki dişi çıkmazı; anneliğin sorgusuz yüceltilmesindendir. Anne de bir insan en nihayetinde. Kaçırılan bu. Eksikleri, sorunları,yanlışları ile. Anneler her koşulda şartları kabullenir ve çocuğunun iyiliğini ister demek işte bahsettiğim sorguya kapalılığa bir örnek. Çünkü annede bir kadın ve erkeğin çocuğudur; oda bir takım sorunların taşıyıcısı olmuştur ve o da tüm bunların sorumlusu değil, kurbanıdır vsvs . Bu döngüyü kırabilmek için yalnızca kendi adınıza düşünmeniz gerekiyor. İşte orda kendi kadınlığınızı da sorgulamak zorundasınız, anneliği de ve tabiki kendi annenizi de. Bu dediklerim hala bir anlam ifade etmiyorsa birşeyleri görmek istemiyorsunuzdur ya da göremiyorsunuzdur. Haliyle ne söylesem anlam veremiyeceksiniz. Şimdilik bu kadar.
  9. Öncelikle şunu söyleyeyim; bunları yazan bir erkek değil kadın ve mevcut olan düzenden rahatsız olan bir kadın.Dediklerimi anlayabilmeniz için daha geniş bir açıdan bakabilmeniz gerekiyor. Erkeğin egemen güç olduğunu söylediğimiz bir düzende yaşıyoruz. Bunu söylüyor iken bir durup düşünmek gerekiyor. Hem kadın hem erkeğin içinde yaşadığı bir düzenden bahsediyoruz. Haliyle her iki cinsinde bu düzen içinde kendini var edebilmiş olması gerekir. Erkeğin elinde bulundurduğu 'gücü' görüp buna eleştirel bir şekilde bakabiliyorken aynı şeyi kadın için yapamıyor olmak işin tuhaf tarafı. Bir kadının 'anne' olarak gücü yadsınılmıcak kadar büyük bir güç. Bir çocuğun kadına-erkeğe, ilişkilere bakışını belirleyen bir güç bu. Kız ya da erkek olsun farketmez bir insanın hayatına damgasını vuran ilk nesne annedir; yani bir kadındır. Ve bu şikayet edilen 'ataerkil' düzen içinde annelik yüceltilen ve sorguya kapalı bir kurum olmuştur. Kadın, anne olunca sanki boyut değiştiriyormuş, her şeyin en iyisini bilen kişi oluyormuş gibi bir algı herkes tarafından sindirilmiş bir durumda. 'Ataerkillik' denilen algının değişebilmesi için bakılmayan yerlere bakılması gerekiyor. Haliyle hep üzerine basa basa söylenenin birşey değiştirmediğini görüp bakmadığımız neresi var demek ile yola çıkılabilir. Kadın bugünki 'kadın olma algısından' memnun değilse kendi adına birşeyler yapmak durumunda. Öncelikle kişi kendine şunu sorabilir; kafamdaki kadın algısının temelinde kim-(ne) yatıyor? Sonra dönüp kendi annesi ile yüzleşsin. Yoksa bir anda dünyayı değiştirmek gibi bir şey mümkün değil. Ancak böyle bireysel girişimlerin hakkı iyi bir şekilde verilebilinirse bugünkü egemen düşünceyi değiştirmek mümkün. Ayrıca bu düzen içinde kadın yalnızca 'anne'lik ile kendine bir yer edinmiş değil. Bunun dışında kadın görüntüsü üzerinden yarattığı etki ve bunun zihinlerde bıraktığı algı ile bir yer edinmiş durumda. Bu da ayrıca sorgulanması gereken bir durum.
  10. Erkeğin kafasındaki dişilik çıkmazı, anneliğin manasızca fazla yüceltilmesinden ve anne-kadının da bu durumu kendi lehine -anneliği bu zannediyor olmasından- kullanıyor olmasındandır. Haliyle bu bir tür güce dönüşmüştür ve sorgulanamaz bir şey olmuştur. Aslında bu ayrım kız ya da erkek çocuk için de geçerli. Kız çocuk 'bu güce' potansiyel olarak sahip olduğundan bu ayrım bir erkeğin kafasında daha güçlü bir şekilde ifade bulur. Bu haliyle 'kadının ezilmişliği, 2.plana itilmişliği' bu düzen içinde ezilmişlik-itilmişlik olarak değerlendirilemez. Çünkü kadın bu düzen içinde kendine bir yer ediniyor ve ediğindiği bu yer üzerinden bir tatmin sağlıyor. Aldığı bu tatmin basit bir tatmin olmamalı ki bu düzen sürüp gidebilsin.
×
×
  • Create New...