
hegel
Members-
İçerik sayısı
126 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by hegel
-
Tacikistanda yeni bir kararla yabancı kıyafetler, islami kıyafetler, aşırı uzun sakal, başörtüsü ve dini bayramlar yasaklandı. Ayrıca çocuklara dini şeyler satışı da yasaklanıyormuş.
- 2 yanıt
-
- 2
-
-
Aynen öyle halbuki asıl görünen tek şey Chp'nin acizliği ve çaresizliğidir. İsmet İnönü'nün dediği gibi: "Bir memlekette namuslular da en az namussuzlar kadar cesur olmazsa o memlekette kurtuluş yoktur."
- 4 yanıt
-
- 1
-
-
Arkadaşlar Franz Kafka Çek asıllı bir yazar. Erken yaşta hayatını kaybetmiş ve hastalıklarla boğuşmuş. Çok güzel kitapları var, romanlarında genelde dönemin kapitalist sistemlerinde boğulan mücadele eden karakterlere ve bunların gerilimlerine yer vermiştir. Dönüşümü belki çoğumuz okumuşuzdur. Ama yine çok güzel kitaplarından okumadıysanız, dava, şato, amerika kitapları da aynı güzelliktedir, tavsiye ederim.
-
Kayseri Pınarbaşı Chp parti üyesini önce darp edip sonrada kurşunladılar. Durumunun ağır olduğu söyleniyor. Faillerin daha önce tehdit eden Mhp'liler olduğu sanılıyor. Acaba Mhp aldığı ağır seçim yenilgisi sonrası illegal hareketlere girecekmi, Sinan Ateş davasındaki duruşlarına da bakarak bu söylenebilir
-
Kapitalizm insanlar arasında genetik özellikleri, zeka seviyelerini, ırksal özellikleri, dinleri, mezhepleri, cinsiyetleri önemli olarak görür, bunların belirleyici faktörler olduğuna sürekli vurgu yapar. Bunlarla insanları sınıflandırır bunlar üzerinden politikalar oluşturulmasını teşvik eder. Görünüşte bunları eşit gördüğü üzerinde algı yapar, ama oluşturdukları sistemlerde bu ayrımlar üzerinden toplumu böler ve birbirine bu şekilde kategorize edilmesini sağlar. Halbuki toplumda iki belirleyici faktör vardır; ezilenler ve ezenler, kamu malının %90'ını iç eden %10'luk hırsız kesim ve kamu malının %10'uyla hayatta kalmaya çalışan %90'lık ezilen halk
-
Evet ve sınıflar arasındaki eşitsizliği de (ki bu unsurlar mevcutken de eşit bir yaşam olabilir yeterki insanlar bunlar üzerinden birbirlerine üstünlük taslamasın ve dayatmalara girmesin bunları toplumu yönetme siyasetine ve politikaya malzeme yapmasın. Örnek; sovyetler birliği, çok dilli çok milliyetli çok dinli bir ülkeydi ama kimse bu özellikleri diğerlerine dayatmadı yada yönetim şekline sokmadı) Böylece bilim teknoloji ve sanata her çeşit insanın ulaşabileceği bir toplum yaratmış oluruz.
-
İbni Haldun'un Mukaddime'sinde kullandığı söylenen meşhur söz. Bunu söylemesinin sebebi neydi, içinde doğduğumuz coğrafya, toplumun sosyolojik etkileri yaşamımız üzerinde belirgin etkiler mi bırakıyor? kendi kişisel tarihimizi oluşturmada bilinç altımızda bile olsa kemikleşmiş yargılar oluşturuyor mu?
-
Eski filmler daha güzel geliyor bana, 2000'li yıllardan önce yapılmış filmleri daha çok seviyorum.
-
Bu faydalı tartışma için teşekkür ederim. Uzaylıların olduğuna inanıyorum derken şahsen kastettiğim; bu konudaki verileri kendimce araştırıp bunun sonucu uzayda bizden başka yaşam olduğunun kuvvetle muhtemel olmasına inanmak yani güvenmek gibi. Aslında yukarda kavak arkadaşımızın dediği gibi hepimiz birer uzaylıyız ama soru genelde bilimsel mecralarda bu şekilde konuşuluyor. Bunların yanında eğer insanlar her hayal ettiği ve inandığı şeylerin üzerine tutkuyla gitmeseydi şimdi hiçbir bilimsel teknolojik gelişme olmamış olurdu.
-
Üstü kapalı sistem eleştirileri, edebiyat içindeki felsefe gibi sanatsal yayınları daha güzel buluyorum. Bu sanki erotizm ya da pornografi arasındaki fark gibi yani dolaylı yoldan sanatsal üretim ile direk anlatım gibi. Dolaylı örtük anlatım, aklı kullanmayı sorgulamayı gerektirir. Bjung chul han'ın dediği gibi; sanatın önemi de buradadır, sanat dolaylı olarak anlatır. Ancak günümüzde sanatı yani dolaylı anlatımı bitirip şeffaf yani pornografik bir toplum yaratmaya çalışıyorlar.
-
Film uzaylılarla ilgili gibi gözükse de gerçekte dönemin çok güzel bir kapitalizm eleştirisiydi. Yönetmen Carpenter sinema tarihinin en uzun kavga sahnesini çektiği sahnede; elinde olanıyla yetinen ve düşük de olsa rahatını bozmak istemeyen insanların sistemin gerçeklerini görüp huzurlarının (kurulu düzenlerinin) bozulmaması için ne kadar inatçı, dirençli olabileceklerini göstermek istemişti. John Nada arkadaşı Frank'e içinde oldukları sistemin gerçeklerini göstermek için bir yerden bulduğu özellikleri olan siyah gözlüğü takıp etrafa bakmasını ister. Frank bir ailesi ve işi olduğunu ve hiçbir şey görmek istemediğini söyleyip ona direnir ancak John onun da gerçekleri görmesinde ısrar eder ve zorla gözlükleri ona takmaya çalışırken aralarında kavga başlar. Burda Frank'in direnci aslında gözlüklere inanmamasından değil, gözlüklerin gerçekleri göstermesi sonucu kurulu düzeninin bozulması ihtimalinden dolayıdır, yani kapitalizm karşısındaki ezilen halkların durumu gibi. Frank ile Nada arasındaki şu diyalog efsane: Frank: Ben her zaman beyaz bir çizgide gidiyorum. Kimseyi rahatsız etmiyorum. Kimse de beni rahatsız etmiyor. Sen de aynısını yapmaya başlasan iyi olur! Nada: Beyaz çizgi yolun ortasında. Araba sürmek için en kötü yer.
-
Bu filmi tavsiye ederim arkadaşlar
-
Uyuşturucu pazarı dünya sermayesinde kapitalist neo liberal politikalarda önemli bir yer tutuyor. 3. dünya ülkelerinin bilinçlenmemesi lazım. Mazlum ezilen halkın, yönetimlerinin uyguladığı zulümlerine katlanması lazım. bunun direk yolu uyuşturucu maddeler. dolaylı yolları; fado, fiesta, futbol yani medya diziler, diriliş ertuğrul, muhteşem yüzyıl ve akıl sağlığını bozan programlar vs...
-
Evet uzayda yaşam olduğuna inanıyorum. Eldeki bilimsel verilere göre bu evrende hatta bazı bilim adamlarının iddia ettiği paralel evrenlerde yalnız olmamız ihtimali yalnız olmadığımız ihtimaline göre çok daha düşük. İnsan aklının sayılara sığdıramadığı bu koca evrende mutlaka başka yaşam formaları olmalı. ilginç olan kısım bu yaşam formları dünyamızla iletişime geçebilir mi? Benimle geçmediler ama iletişime geçmeye çalışan ileri medeniyet uzaylılar olduğuna inanıyorum. Ama bizden daha geri bir medeniyet uzayda mevcutsa bile zaten bizimle iletişime geçmesi imkansız. Bizden çok daha ileri medeniyetler olduğunu düşünüyorum. Bizden çok daha ileri bir medeniyetin bizimle iletişime geçmesi için de bazı astro fiziksel engelleri aşabilmeleri gerekiyor, ışık hızı yada solucan delikleri, kara delik gibi. Biz şuanki bilimsel ilerlememizle bile araştırmalara göre ne kadar uzak gelecekte olursa olsun bu formumuzla ışık hızında bile yolculuk yapabilmemiz imkansız. Fermi paradoksundaki gibi; uzaydaki diğer yaşam formlarının bizimle iletişime geçebilmesi yani ışık hızında yolculuk vs diğer yollarla yapabilmeleri için bizim dünya yaşam formumuzdan daha üst düzeyde bir formda olmaları ön şartı gerekiyor. Evrende bu şekilde bir üst düzey form olması ihtimali bilimsel olarak araştırılmış mıdır bilmiyorum (4 boyutlu 5 boyutlu yaşam formları? Michio Kaku sanırım ihtimal veriyordu) Bu şekilde bir form olsun, peki bu şekilde bir üst düzey form (4,5 veya 6 boyutlu yaşam formu yada başka birşey aklımıza getirebiliriz hayal gücümüze bağlı) dünyaya geldiğinde bizim onları mevcut formumuzla farketmemiz mümkün olabilir mi? bizler görüntü ve ses ile iletişim kuruyoruz, onlarda farklı bir iletişim olabilir mi? Telepatik veya düşünce gücü farklı dalgalar kulanıyor olabilirler? (mesela bu zamandan geri gidip ilk çağlardaki insanlarla iletişim kurmaya kalksak ne olurdu? Şu anki teknolojimizle mesela mobil telefonlarımızla konuştuğumuzu görseler bu bile onları çok şaşırtırdı, belkide uzaydan geldiğimizi düşünürlerdi.) Bunların hepsi sağlanıp dünya dışı ileri üst düzey bir medeniyet kendi formlarında bizimle iletişim kurmak isteseler belki de bunu başaramayacaklar yada kısmi olarak başaracaklar. 3 cisim problemindeki gibi bizi farkeden bir ileri uzaylı medeniyet bizimle yakın temas kurmak için geçen yüzyılda yola çıkmış olsa ışık hızına yaklaşık hızla buraya gelmesi 400 sene alıyordu.
-
Uzayda yaşam var mı? Dünya ile iletişime geçen uzay medeniyetleri olabilir mi?
-
Sanırım islamın ilk zamanlarında bir sorgulama hakim oluyor toplumda. Sanki islam dini (burda inanç olarak) dinciliği toplumdan çıkarıyor ve aklı, sorgulamayı ön plana getiriyor gibi bir durum oluşuyor toplumda. (Bunun için iyi bir araştırma lazım acaba bize öğretilen tarihte çok fazla yönlendirme ve yalan mı var? Çünkü bir süre sonra saltanatın istediği tarihçiler tarih yazmaya başlar. Aksi yönde birşey yazılamamaya başlar tüm iktidar hele ki o zamanlar saltanatın elinde. muhalif yazılar yazıp yaymak bu zamankinden daha zor. Vatikanda orta çağda onay verilmeyen yakılan kitapları düşünün. Peki o zamana kadar yazılan felsefe ve bilim kitapları nasıl günümüze ulaştı? sanırım bunda da avrupadaki aydınlanmaya katkısı olan islam filozoflarının avrupada kitaplarının korunmuş olması. Ki bu durum yunan fiozoflarının kitaplarının avrupada yasak olduğu dönemlerde arabistan yarımadasında ve mısırda saklanıp okutulması gibi.) dolayısıyla sorgulamak zamanla saltanata ve hakim yönetime zarar vermeye başladığında din toplumun elinden tekrar saltanat ve siyaset için kullanıma geçiyor. Sorgulama yönetim tarafından tekfirlikle karşılanıyor doğal olarak toplum biat toplumu haline geldikçe içinden filozoflar ve bilim adamları çıkaramamaya başlıyor. Burdaki birde şu önemli soru var; acaba bizlere okutulan ve basımda olan geleneksel tarih dezenforme edilen tarih mi?
-
Günümüz modern dünyasında medya, bilim çevreleri neden vejeteryan, vegan vs birçok mikro sınıflama ile insanları bu çeşit beslenme tarzlarına teşvik ediyorlar. Vejeteryanlıkla başlayan beslenme çılgınlığı bugün daha küçük alt parçalarla ayrılmaya devam ediyor. Bunların sebebi nedir? Böceklerdeki protein ve mineralleri öven yazılar popüler dergilerde ve bilim çevrelerinde yayınlanmaya başladı. Ayrıca etinden faydalandığımız çiftlik hayvanlarının dünyada sera etkisinin ana sebebi olması ve bu sebeple küresel ısınmanın artması üzerine bilimsel yayınlar çıkmaktadır. Küresel ısınma ve sera etkisi dediğimiz felaketlerin ana sebebi gerçektende çiftlik hayvanları mıdır?
-
Acaba başka sebepler olabilir mi bence bunları düşünmeliyiz, tarihi ve siyasi sebepler olabilir mi?
-
Hepimizin bildiği gibi islam dünyası günümüz dünyasında gerilerde kalıyor. Ancak akla şöyle bir soru geliyor; islamın ilan edilmesinden sonraki ilk 500 yıl içinde öyle bilim adamları ve filozoflar çıkmıştır (ki o çağlarda avrupanın nasıl bir engizisyon çağı yaşadığı bilinmekte) avrupa bilim ve felsefe dünyasına yön vermiştir. İbni rüşd, ibni sina, harezmi el kindi, ibni haldun vs. O halde bu zamanki bu geri kalmışlığın sebebini nedir?
-
Ancak benim okuduğum yazıda (bu arada "herkese bilim teknoloji dergisi"nde okumuştum bu yazıyı) zaten islam ülkeleri bu zamanda bilim ve teknolojik olarak en gelişmiş ülkeler arasında değil, yazıda bu zamanda ülkelerin bilim ve teknolojiye verdikleri önem ve ilerleme hızı ile beraber sanırım 2050 yılında idi (50 sene sonra diye yanlış hatırladım) en gelişmiş ilk 50 ülke sıralamasında saydığım ülkeler (mısır, arabistan endoneyza) baya önlerdeydi. Şu zamanda bile malesef bu saydığım ülkeler bizim ülkemizdeki bilimsel gelişmelerden çok daha fazla önem veriyorlar bilimsel teknolojik araştırma ve geliştirmelere.
-
Ama şöyle bir durum da aklıma takılıyor; Evet müslümanlar bu zamanlarda bilim teknoloji üretemeyen bir toplum halinde gözüküyorlar (Ancak şerh olarak şunu da ortaya koyayım ki: bir bilim teknik dergisindeki yazıda rastladığım kadarıyla yapılan bir araştırmaya göre; bundan 50 yıl sonraki dünyanın bilim teknoloji olarak en gelişmiş ilk 50 ülkesi arasında suudi arabistan, mısır ve endonezya yer alıyordu ve pekçok avrupa ülkesi ile türkiye malesef yoktu) bunun yanında islamın ilan edilmesinden sonraki ilk 500 yıl içinde öyle bilim adamları ve filozoflar çıkmıştır (ki o çağlarda avrupanın nasıl bir engizisyon çağı yaşadığı bilinmekte) avrupa bilim ve felsefe dünyasına yön vermiştir. İbni rüşd, ibni sina, harezmi el kindi, ibni haldun vs. O hade bu zamanki bu geri kalmışlığın sebebini dinde aramakta bir mantık yanlışı olmazmı?
-
Bu noktada vejeteryanlarınki de bana tuhaf bir davranış şekli geliyor arkadaşlar, dikkat ederseniz dünyanın heryerinde vejeteryanlık teşvik ediliyor. Et yememeyi teşvik ediyorlar, ve işte gezegenimizin küresel ısınmasında belli başlı hayvanların olması sanki bunun esas müsebbibiymiş gibi göstermeye çalışılıyor. Yani sanki nerdeyse bundan 50 yıl sonra insanların inek eti koyun eti yemesi yasaklanıp, sentetik et yada böcek yemek zorunda kalacakmışız gibi geliyor. Bazı ünlü bilim dergilerinde böceklerdeki faydalı proteinlerden falan bahsediliyor. Saçma bir yere doğru gidiyor bu durum
- 3 yanıt
-
- 1
-
-
Diyalektik materyalizm de çok önemli
-
Burjuvazi içerisine bütün öğretmen, hakim, doktor vs'yi katmak yanlış bence. Evet bu zamanda bu mesleklerin çoğu tüccar oldu ama yine de tüm olarak bu meslek gruplarını o şekilde nitelemek bence yanlış olur. Bütün bu ırkçı-milliyetçi zihniyetler malesef ülkemizdeki faşist eğitim sistemi ve medya sayesinde oldu. Bütün tv ve internet mecrasını etnik milliyetçi ve dini öğelerle dolu diziler ve yayınlarla doldurdular. Sanatsal bir üretim yer bulamaz oldu. Neo liberal kapitalist sistemin istediği gibi bir nesil yetişmeye başladı. Bir yanda bu milliyetçi dini unsurlar ve bunların karşısında da tepki olarak onlardan bıkan gençlerden oluşan karşıtlık adına yine aşırılıklarla dolu unsurlar
-
Tüm bu yabancılaşma, bunalma, yorgunluk bunlar hep kapitalizm hastalığının belirtileri. Bjung Chul Han'ın bugünün özellikle vahşi kapitalist toplumlarındaki bu yorgunluk ve bitmişlik sendromları üzerine güzel tespitleri var tavsiye ederim