Jump to content

hegel

Members
  • İçerik sayısı

    126
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

Everything posted by hegel

  1. hegel

    Stalker

    Önce bir zelzele vurdu, yeri göğü inleten. Güneş karalar giydi, şavkını yitirdi. Ay kızgın bir kor oldu, kızıla kesti. Hırçın bir yelde, ham meyvelerini döken incir ağacı gibi semaya meftun yıldızlar da öyle döküldüler yere. Gök yırtıldı da yarıldı, ince bir kağıt gibi. Dağlar ve ovalar sökülüp atıldı taze bir fidan gibi. Ve bu viran dünyanın kralları, tüm o büyük adamlar, zenginleri, güçlüleri, varlıklıları mağaralara, kayaların ardına saklandılar, kaçacak delik aradılar ve çaresizce seslendiler: "Ey dağlar ve kayalar düşün üzerimize! koruyun bizi tahtta oturandan ve masumların gazabından" Çünkü gazap günü geldi, o halde kim durabilir karşısında?"
  2. Carl Gustav Jung, Paris'te psikanaliz çalışmaları yaparken bir hastayla ilgili yaptığı görüşmede hastanın şöyle bir şeyden bahsettiğini not eder: - "hasta dışarda dolaşırken gökyüzüne bakıp sürekli güneşin penisini sağa sola salladığını ve bunun rüzgara sebep olduğunu gördüğünü anlatıyordu." Jung bu duruma o sıralar Freud'dan da öğrendiği metodlarla, psikanaliz çalışmalarla anlamlar vermeye çalıştığından ama doğrusu çok ciddi bir olarak üstünde durmadan sanrı olarak ele aldığından bahseder. Jung yazısında bu hastasıyla olan çalışmalarından yıllar sonra bir arkeolog arkadaşının Irak'ta yaptığı antik dönemler ve mitolojik kayıtlarla araştırmayla ilgili bir okumada bulundu (bu arkeolojik çalışma ve metinler ilk kez o yılda arkeologlar tarafından çözülmüş ve ortaya çıkarılmıştı) hastasının söylediği güneş fallusu sanrısına rastlar. Bu onu çok şaşaırtır çünkü bu mitolojik yazıtta "güneşin fallusunu sağa ve sola sallamasıyla rüzgar oluşturduğu" şeklinde bir mitolojik anlatı geçer. Jung bu arkeolojik kaydın o hasta tarafından okunmasının imkansız olduğunu çünkü hastayla görüşmesinden yıllar sonra bu arkeolojik çalışmaların yapıldığını ve kayıtlanıp ilk kez basılarak hatta arkadaşı tarafından kendisine de bir kopya gönderildiğinden bahseder. Bu olaydan sonra Jung insanlık tarihinin ortak bilinç altı şeklinde hepimizde belli seviyelerde kayıt altında tutulduğuyla ilgili tezler oluşturmaya başlar. Jung'a göre insanların bilinçaltı uzak geçmişteki yaşantıların ve mitlerin etkisi altındadır. Sadece fiziksel olarak değil, mitler, kültürler ve sosyolojik olarak da aktarmalar devam etmektedir.
  3. Elektriğin olmadığı bir yerde bilgisayarın göze zararından bahsetmek ahlaksızlık mıdır?
  4. Birde iç ses yorucu olmaya başladığında; kitap okumak, sanatla edebiyatla ilgilenmek çok faydalı oluyor
  5. Maddeci, evrim ağacı bir site ve tıp-bilim merkezi falan değil. Yani söylediği iddia ettiği herşey doğru olmayabilir. Bende de iç ses var, benim düşünceme göre iç ses her zaman akıl hastalığı belirtisi değildir. İç ses yaratıcılığın dışavurumlarından biridir.
  6. Ben de tam olarak katılmıyorum Maslow'a ama şu tespiti doğrusu beni etkiliyor: en temel insani ihtiyaçlarımı karşılamadan bir sonraki aşamadaki ihtiyaçlarımla ilgili gelişme sağlayamıyorum. Şu an dünyadaki büyük çoğunluk açlık ve yoksulluk sınırlarında sadece hayatta kalmaya çalışıyor, bu sebeple çocuklar, gençler gelecek ile ilgili hayal bile kuramaz oldular. Karnı doymayan, güvenliği sağlanamayan bir çocuk matematik, fizik vs bilim ile ilgilenemiyor. Kapitalist sermaye sınıfının istediğine de uyan bir yaklaşım bu. Sermaye zaten insanların sürekli yaşam ile ölüm arasındaki sınırda koşturmacayla ömürlerini köleliklerini tüketsinler diye uğraşıyor. Sürekli bir çatışma ve savaş, rekabet (insan insanın kurdudur gibi tam kapitalist ahlakı) ile aslında açlığa, barınmaya güvenliğe erişmeye çalışmakla insanın ömrü bitiyor, bu esnada kapitalizmin istediği şekilde bu aşamada hayatta kalmaya çalışarak ve sermayenin kölesi olarak ömrümüzü tamamlıyoruz. Tam kapitalizmin neo liberalizmin sistem çarklarının işleyişine uygun. Sürekli tehlike altında yaşayan bireyler artık psikolojik ve fiziksel hastalıklarla boğuşmaya başlar. Yeni yeni hastalıklar türer. Halbuki insanların özü sosyalizm ile beraber tüm bu temel ihtiyaçlar tam bir güvence altına alındığında; çocuklar, gençler bilim ile sanat ile ilgilenir, gelecek hayalleri planları oluştururlar.
  7. hegel

    Devrim

    Devrimler evrimi geliştirir, evrimler de devrime yol açar. Yanlış bir koşullanma, bir tür önyargı. Bu önyargıları aşamadan kendi devrimini de evrimini de gerçekleştiremez insan.
  8. Üsttekiler aşama aşama insanlaşmayı gerçekleştiriyor. Henüz en alttakileri halletmeden zaten üsttekileri benimseyemiyorsun. Alttaki ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktan üsttekilerle ilgili bir fikrin, amacın olmuyor. Maslow bunu söylemeye çalışıyor.
  9. hegel

    Devrim

    Atatürk en büyük devrimcilerden biridir. Ancak yaptığı büyük devrimler yaşatılmalı ve ıleri götürülmeliydi. diyalektik ve tarihsel materyalizm sürekli gelişir, ilerler yerinde durmaz. Atatürk'ün yaptığı devrimler malesef yaşatilmadı. Şu anda da zaten gerici yobazlar tarafından geriye doğru götürülüyor. Robespierre Fransız devriminde "bana rahiplerin kafalarından oluşan büyük bir tepe yapin" demiştir Atatürk de öyleydi dinci yobazları hiç sevmezdi. Ama ondan sonra gelenler dincileri besledi.
  10. hegel

    Devrim

    Aynen öyle, neyseki yenildik, gerçeklere dönme zamanı
  11. hegel

    Devrim

  12. Maslow teorisi, insanların belirli kategorilerdeki ihtiyaçlarını karşılamalarıyla, kendi içlerinde bir hiyerarşi oluşturan daha 'üst ihtiyaçlar'ı tatmin etme arayışına girdiklerini ve bireyin kişilik gelişiminin, o an için baskın olan ihtiyaç kategorisinin niteliği tarafından belirlendiğini söz konusu etmektedir. Maslow'un kişilik kategorileri kendi aralarında bir dizilim oluştururlar ve her ihtiyaç kategorisine bir kişilik gelişme düzeyi karşılık gelir. Birey, bir kategorideki ihtiyaçları tam olarak gideremeden bir üst düzeydeki ihtiyaç kategorisine, dolayısıyla kişilik gelişme düzeyine geçemez. (Wikipedia) Bu piramide göre ülkemizde temel gıda malzemelerine ulaşamayan milyonlarca insan, en alt seviyelerde bocalayıp hayatta kalmaya çalışarak ömrünü bitiriyor. Diğer seviyeleri gerçekleştirmek hak getire.
  13. hegel

    Devrim

    Kapitalist neo liberal sistemin sermaye sınıfı kendisine bağımlı lümpen bir sınıf oluşturuyor, bunun için çok gayret ediyor, bunu çoğaltmayı başarmak için insanları bilinçsizleştiriyor, ben merkezci olmalarını sağlıyor, yapay mikro bölünmelerle örgütlenmeyi engelliyor.
  14. hegel

    Devrim

    Devrim kurtuluş demektir, emekçinin, ezilenin, garibanın, masumların (proleterya) hakkını almak için emek hırsızlarını yerle yeksan etmesi demektir,, devrim; "gün olur devran döner mazlumun hesabı zalimden sorulur" demektir, devrim altüst oluştur. Tersine çevrilen düzen, devrimle beraber ayakları üstüne oturtulur, hak yerini bulur. Devrim zamanı geldiğinde devrime en çok zarar verebilecek olan güruh, burjuvanın kullandığı lümpen sınıfıdır; bunlar tüketim alışkanlıklarının esir aldığı; tüketme dışında, başkasının üretimini mirasyedi misali tüketen; varlıklarının hiçbir anlamı olmayan, iradelerinin üzerine yatarak münzevileşmeyi tercih eden; hiçbir duruşu, tavrı, projesi olmayan insanlardan oluşmaktadır. Bunlar varlıkları herşeyleriyle burjuvaya ve sermayenin gücüne bağımlı kesimdir.
  15. İnşaat işçisi iyi maaş alıyor demiyorum, dikkat edersen o inşaat işçisinin aldığı maaş 60 bin ve bu bile aslında ülkemiz koşullarında yoksulluk sınırında. Ama başka bir emekçi (bu memur olabilir de olmaya da bilir, ofiste çalışan bir özel şirket personeli de olabilir) kendi aldığı düşük maaşın eleştirisi, sebebi ve hedefi olarak o kendisinden biraz yüksek olan maaşlı ama yine emeği çalınan bir emekçiyle uğraşıyor. Gerçek sorun esas hedef burnunun dibinde, kendi emeğini çalan patronu.
  16. Adam çalıştığı yerde düşük maaşa çalışıyor. Başka yerde inşaat işinde vs. çalışan ve 60 bin lira maaş alan bir emekçi için neden bizden daha fazla maaş alıyor ne iş yapıyor ki diye eleştiriyor. Kendisinin sömürülmesinin sebebi ve hesap sorulacak hedef olarak kendi sınıfındaki emekçileri görüyor. "Ben neden bu kadar düşük maaş alıyorum, neden işveren tarafından köle gibi sömürülüyorum" diyerek patronu hedef göstermiyor, hedef olarak kendi sınıfdaşı işçiyi emekçiyi görüyor. Bu sistemde 60 bin lira bile yoksulluk sınırıyken onun aldığı maaşı çok görebiliyor patrona ise sesi çıkmıyor. Bir karikatürde; patron, işçi ve mülteci aynı sofrada oturmuşlar pasta yiyecekler. Patron pastadan bir dilim kesip masada bırakıyor, geri kalan bütün pastayı alıp giderken işçiye diyor ki: "dikkat et de mülteci senin payın olanı almasın". İşte bu karikatür esas sorunu çok güzel şekilde anlatıyor: Emek hırsızlarının, burjuvanın planı tıkır tıkır işliyor; yapay gündemler, yapay çatışmalar. Gündemi bunlarla meşgul et, sınıf bilincinden yoksun kalsın emekçiler ve birbirleriyle uğraşsınlar. Esas hedef sermaye, esas sorun sermaye, ama sınıf bilincinden yoksun kitleler örgütlü olamayan emekçiler birbiriyle uğraşmaktan esas mücadeleyi savaşı veremiyor.
  17. hegel

    İntihar

    YAŞAMAYA DAİR YASAMAK SAKAYA GELMEZ, BÜYÜK BİR CİDDİYETLE YASAYACAKSIN BİR SİNCAP GİBİ MESELA, YANI, YASAMIN DIŞINDA VE ÖTESİNDE HİÇBİR ŞEY BEKLEMEDEN YANI, BÜTÜN İŞİN GÜCÜN YASAMAK OLACAK. YAŞAMAYI CİDDİYE ALACAKSIN, YANI, O DERECEDE, ÖYLESİNE Kİ, MESELA, KOLLARIN BAĞLI ARKADAN, SIRTIN DUVARDA, YAHUT, KOCAMAN GÖZLÜKLERİN, BEYAZ GÖMLEĞİNLE BİR LABORATUARDA İNSANLAR İÇİN ÖLEBİLECEKSİN, HEM DE YÜZÜNÜ BİLE GÖRMEDİĞİN İNSANLAR İÇİN, HEM DE HİÇ KİMSE SENİ BUNA ZORLAMAMIŞKEN, HEM DE EN GÜZEL, EN GERÇEK ŞEYİN YASAMAK OLDUĞUNU BİLDİĞİN HALDE. YANI, ÖYLESİNE CİDDİYE ALACAKSIN Kİ YASAMAYI, YETMİŞİNDE BİLE, MESELA, ZEYTİN DİKECEKSİN, HEM DE ÖYLE ÇOCUKLARA FALAN KALIR DİYE DEĞİL, ÖLMEKTEN KORKTUĞUN HALDE ÖLÜME İNANMADIĞIN İÇİN, YASAMAK, YANİ AĞIR BASTIĞINDAN. 1947 (2) DİYELİM Kİ, AĞIR AMELİYATLIK HASTAYIZ, YANI, BEYAZ MASADAN BİR DAHA KALKMAMAK İHTİMALİ DE VAR DUYMAMAK MÜMKÜN DEĞİLSE DE BİRAZ ERKEN GİTMENİN KEDERİNİ BİZ YİNE DE GÜLECEĞİZ ANLATMAN BEKTAŞİ FIKRASINA, HAVA YAĞMURLU MU, DİYE BAKACAĞIZ PENCEREDEN, YAHUT DA YİNE SABIRSIZLIKLA BEKLEYECEĞİZ EN SON AJANS HABERLERİNİ. DİYELİM Kİ, DÖVÜŞÜLMEYE DEĞER BİR ŞEYLER İÇİN, DİYELİM Kİ, CEPHEDEYİZ. DAHA ORDA İLK HÜCUMDA, DAHA O GÜN YÜZÜKOYUN KAPAKLANIP ÖLMEK DE MÜMKÜN. TUHAF BİR HINÇLA BİLECEĞİZ BUNU, FAKAT YİNE DE ÇILDIRASIYA MERAK EDECEĞİZ BELKİ YILLARCA SÜRECEK OLAN SAVASIN SONUNU DİYELİM Kİ, HAPİSTEYİZ, YASIMIZ DA ELLİYE YAKIN, DAHA DA ON SEKİZ SENE OLSUN AÇILMASINA DEMİR KAPININ. YİNE DE DIŞARIYLA BERABER YASAYACAĞIZ, İNSANLARI, HAYVANLARI, KAVGASI VE RÜZGARIYLA YANI, DUVARIN ARKASINDAKİ DIŞARIYLA. YANİ, NASIL VE NERDE OLURSAK OLALIM HİÇ ÖLÜNMEYECEKMİŞ GİBİ YAŞANACAK... 1948 (3) BU DÜNYA SOĞUYACAK, YILDIZLARIN ARASINDA BİR YILDIZ, HEM DE EN UFACIKLARINDAN, MAVİ KADİFEDE BİR YILDIZ ZERRESİ YANI, YANI, BU KOSKOCAMAN DÜNYAMIZ. BU DÜNYA SOĞUYACAK GÜNÜN BİRİNDE, HATTA BİR BUZ YIĞINI YAHUT ÖLÜ BİR BULUT GİBİ DE DEĞİL, BOŞ BİR CEVİZ GİBİ YUVARLANACAK ZİFİRİ KARANLIKTA UÇSUZ BUCAKSIZ. ŞİMDİDEN ÇEKİLECEK ACISI BUNUN, DUYULACAK MAHZUNLUĞU ŞİMDİDEN. BÖYLESİNE SEVİLECEK BU DÜNYA "YAŞADIM" DİYEBİLMEN İÇİN... Nazım Hikmet NAZIM HİKMET Dizeler--Ana Sayfa - Dr. SSS-- Ana Sayfa
  18. hegel

    İntihar

    Arkadaşlar intihar meydan okuma değildir bence. İntihar tam tersi ümitsizliğin yüceltilmesidir. Kapitalist sermaye sınıfı intiharı yüceltir, sebebi ise emekçinin, proleterya sınıfının dünyadaki bu kapitalist düzenin hep böyle gideceğine başka bir alternatif olmadığına, beyhude bir mücadeleye gerek olmadığına ve bu sebeple ya bu sisteme uyup zincirleriyle yaşamasını ya da intihar etmesini seçenek olarak sunar. Devrimci içinde heran mücadele ve ümit barındırır, devrimci şartların ve koşulların diyalektik materyalizm kuralları çerçevesinde değişeceğini ve düzeni alt-üst etme gücünü kendinde görür. Devrim için umut herzaman vardır. tıpkı kaldırım taşlarının arasından fışkıran bir çiçek gibi yaşamda hep bir umut ve dirençle heryerden fışkırır ve devrimciye umut ve direnç sağlar.
  19. Bundan yıllar önce 2 temmuz 1993'te Sivas'ta dinci faşist bir güruh tarafından Turkiye'nin aydınları ve sanatçıları yakıldı.
  20. Öyle bakarsak bana göre de varoşturlar ama genel kabul kelime anlamına göre soldakiler ters duruyor.
  21. Teşekkür ederim okuyacağım
  22. Somebody, birincisi yukardaki resimde soldaki "medeniler güruhu" varoşa benziyor mu? İkinci olarak burdaki sorum medeniyeti karalamak değil, hangisi daha medeni hangisi daha ilkel ve ileri teknolojik gelişim ile medeniyetin ilişkisi üzerine. yani yukardaki resimler ironi amaçlı koydum, genel kanı soldakilerin medeni olduğu sağdakilerin ise ilkel olduğudur ancak medeniyetin ana kriterleri nedir?(medeniyeti yüceltme sorusu) Soldakilerin (yine tırnak içinde "medenilerin") taşıdığı değerler mi? Soldakilerin mi yoksa sağdakilerin mi taşıdığı, yaşadığı değerler daha çok ilkellik barındırır?
  23. Kesinlikle esas ilkellik bu tip davranışlar ve zihin yapısı. Birde bunların büyükbaşları var tabi
×
×
  • Create New...