Jump to content

Mantılı

Members
  • İçerik sayısı

    262
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    3

Mantılı last won the day on 6 Ocak

Mantılı had the most liked content!

Sitemizdeki itibarı

97 Excellent

1 Takipçi

Son profil ziyaretçileri

552 profil görütülenme
  1. Abandonware candır, gerisi heyecandır...
  2. @kavak Teistin sözlerine inanmıyorum. Teizmi reddediyorum.
  3. Diyelim ki "kanıtlayamam abi ama sen bana güven, bana inan" dedim. Bana inanmayı reddediyorsun. "Bana inanıyor musun" sorusundan kaçmaya gerek yok ki. Ben her şeyi sadece bilirim, asla ama asla "inanmam" demek mantıksız. Bildiğimizi söylediğimiz her şeyin deneyini yapmıyoruz sonuçta. Mesela "abi koş, evde bir durum var, yardımın lazım" dedim ama elimde kesin delil yok. Bana yardıma gelmeden önce "kanıtla" mı diyeceksin? Hayır, beni tanıyorsan, güvendiğin bir insansam sözüme inanacaksın ve geleceksin. Neyse, beni anlıyorsan sıkıntı yok. Senin özelinden örnek versem de mesele seninle veya X kişisiyle ilgili değil. Mesele kelimelere yüklediğimiz anlamlar ve bu anlamların günlük hayatımızdaki etkileri. Sözüm meclisten dışarı. İnanmak kelimesini sırf "körü körüne inancı" çağrıştırıyor diye hayatlarından çıkarmaya çalışmak yersiz, mantık dışı ve uygulanabilir değil.
  4. Ben böyle çok insan gördüm. Adem ve Havva'nın gerçekte var olmadığını, olamayacağını biliyorum ama buna inanmaya devam edeceğim çünkü kutsal kitabımda öyle yazıyor derler mesela. Dünyanın şekli ve gökyüzünün ne olduğu konusunda da bildiğimiz gerçeklerle çelişkili ayetler var. (İncil'de bu tür ayetler çok daha fazla var hatta) Dünyanın, gökyüzünün ve canlıların yaradılışı konusunda da bilime aykırı pek çok şey var. Bunları bilen ve doğrusunu kabul eden insanlar ateist olmuyor ki. Biliyorum ama inancımı muhafaza etmek istiyorum diyor. Bu cümleyi şöyle değiştirebilir miyiz? İnsanların birçoğu günlük hayatta rasyonel kararlar vermeye çalışsa veya verdiğini sansa da rasyonel hareket etmez. Çünkü bu düşündüğümüz insanlar rasyonel olmaya karşı değiller. Bir araba alacaksa rasyonel bir insanın dikkat edeceği süreçleri onlar da işletiyor mesela. Hangi arabayı alacağına karar verirken gökten vahiy inmesini beklemiyorlar. Çoğu en azından.
  5. Abi çok basit. Diyelim ki ben sana şöyle bir soru sordum: "Bence tanrı var. Bana inanıyor musun?" Buna vereceğin cevap "bu soruyu reddediyorum" dersen aslında cevap vermemiş olursun. Neye inandığını veya inanmadığını bilmemen de saçma. Dolayısıyla bana vereceğin cevap "hayır, sana inanmıyorum" olmak zorunda. Şu inanmak lafının yarattığı kargaşadan bıktım abi artık. Derdimi anlatabilmek için önce farklı nüansları izah etmek zorunda kalıyorum. İngilizcede çözmüşler olayı. Belief ve faith farklı şeyler. Ne yazık ki Türkçede de "inanç". Türkçe gerçekten de tartışmalarda yetersiz kalıyor bazen. Toplumsal ortalamada tartışmadan anladığımız şey "kavga etmek, karşı tarafı dinlemeden kendi fikrinde ısrar etmek" olduğu için dilimiz de o yönde bir ingilizce kadar gelişmemiş. Adamlar ifade etmek istediği her spesifik durum için farklı kelimeler kullanıp geçebiliyor. Bizim gibi parantez açıp öyle derken neyi kastettiğini açıklamak zorunda kalmıyor çoğu zaman. Birileri Türkçe bilim ve felsefe için yetersiz mi ne demişti bir aralar... Linç etmişlerdi hemen tabii. O kişi kimdi, o lafı gerçekten söyledi mi, söylediyse tam olarak neyi kastederek söyledi bilmiyorum ama yüzde yüz haksız da değil bence.
  6. Şu inanmak, inanış, inanç, dini inanç, iman, itikat... Bu kavramları dilimizde ifade edip karşı tarafa doğru şekilde aktarmak ne kadar da zor... Her inanıyorum diyeni aynı kefeye koymaya itiyor insanları. Farklı nüanslar söz konusu olduğu zaman farklı kelimelerle anlatmak isterdim ama elimizde sadece bunlar var. Ateist bilir Hayır, ateistte her şeyi bilemez ve bazı şeylere inanmak zorundadır. İnancı seviyelere ayıralım: 1-İnanmak/inanç: Bir duruma duyulan güven. Örnek: "Eşimin beni sevdiğine inanıyorum." Elimde bu yönde çok kuvvetli göstergeler var bu fikrimde büyük ölçüde eminim. Eşimin beni sevdiğini "biliyorum" gibi kesin bir ifade de kullanabilirim günlük hayatta. Ama gerçekten bildiğim anlamına gelmez çünkü gerçekten bilmem mümkün değil. Örnek: "Silahlı kuvvetlerimizin bu görevi de başaracağına olan inancım tamdır." Ordunun tecrübesi belli, donanımı belli, rakamlar belli. Ayrıca düşmanın durumu da belli. Böyle bir inanç ifade etmek aynı zamanda bir temenni de olabilir. Her halükarda bu cümleyi sarf eden kişinin ateist olması ordunun başarılı olacağını "bildiği" anlamına gelmez. Ateist bir kişi illa "ordumuzun başarılı olup olmayacağını bilmiyorum" demek zorunda değil. 2-Samimi bir insanın dini inancı: Bu kişi aslında günlük hayatında rasyonel biridir. Belki dini inançları üzerine fazla eğilmemiştir, belki fazla sorgulamamıştır. Sorguladığı zaman veya sorgulamak zorunda kalıp aklındaki tüm şüpheleri silecek kadar araştırma yaptıktan sonra vereceği karar bu kişinin dürüst ve samimi birisi olup olmadığını gösterir. Dindar olup daha sonra ateist olan insanlar genelde bu kategoriye girer. (Bazı ateistler yanlış nedenlerden ötürü ateist oldukları için sonra ateizmden de vazgeçip yeniden dindar olabiliyorlar.) 3-Dini inanç/iman/itikat: Samimi olmayan inanç dediğim bu işte. Çoğu zaman bir inanç sistemi içinde gelişmiş, hiçbir delile gerek duymadan, hatta aksi yöndeki delillere rağmen bir duruma duyulan sarsılmaz güven. Bu konuda çok örnek verilebilir. Hepsinin de ortak noktası bu inancın sarsılmaz olmasıdır. Mesela zaman makinesi olsa, bu kişi Muhammed'in yaşadığı döneme gidip adamla tanışsa ve aktarılanların doğru olmadığını kendi gözleriyle görse bile bu kişi inancından vazgeçmez. Şimdi gelelim bilmek - inanmak tabirlerine. Bu ikisi birbirinin zıttı değil. "Ben inanmam, bilirim" diyemezsin. Mantık hatası. Doğru bir ikilem değil bu. "Bilmek - Bilmemek" ve "İnanmak - İnanmamak" diyebilirsin. Ama yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi inanmanın da farklı seviyeleri var. Mesela ben Einstein'ın görecelilik kuramını biliyorum diyemem. Çünkü dürüst olayım, defalarca okumama rağmen net anlamıyorum, bilmiyorum. Peki bilmiyorsam bu konuda bir fikir sahibi olamaz mıyım? Bence olabilirim. Bu kurama ilişkin yapılan çalışmalara bakarım ve güven duyduğum kişilerin ifadelerini tartarak bir fikir sahibi olabilirim. Ondan sonra görecelilik kuramının doğru olduğuna olan güvenim yüksek, dolayısıyla inanıyorum diyebilirim. Bunun aksi şöyle olur. Görecelilik kuramını bilmiyorum, fikir sahibi de değilim, o halde inanmıyorum. Biliyorum ifadesi pozitif bir önermedir. Dolasıyla bu ifadeyi kullanacaksan "o zaman göster bakalım" dediklerinde bildiğini göstermeye hazır olmak zorundasın. Biliyorum lafını arkasını getiremeyeceksen, içini dolduramayacaksan kullanmamalısın. Ayrıca "ateist bilir" lafı tam da teistlerin duymak istediği şey. Çünkü onlar ateist için "tanrı yoktur diyen kişi" derler. Hayır, ateist, teistin doğaüstü iddialarına inanmaz. Genellikle "gösterdiğiniz deliller yetersiz, ikna edici değil" gibi cümleler kurar ve iddialarını kanıtlamayı karşı tarafa bırakır. Kavramları karıştırmayalım. Tanrının olmadığına inanan güçlü ateist türü de yok değil tabii. Ama bu insanlar olayı çok detaylı ele alırlar. Bu kişilere "sence tanrı var mı" diye sorduğun zaman "hangi tanrıyı kastediyorsun" der önce. Hristiyanların birbirinden farklı tanımlanan binlerce tanrı inancı var şu anda. Yahudilerin ve müslümanların tanrı kavramları da birbirinden farklı. Hinduları da katalım bu denkleme, hala devam eden en eski din hinduizm nihayetinde. Dolayısıyla "hangi tanrı" diye sorar. Ardından da o spesifik tanrının neden var olamayacağı üzerine gider. Bu kişilere bazen deistler şöyle der: "Tamam, dünyadaki kitaplara veya kültürel aktarmalara dayalı tanrıları çürüttün ama evreni yarattıktan sonra bir daha hiç karışmayan dinsiz tanrı inancını nasıl çürüteceksin?" Bunun da cevabı var: "Evrenin illa bir yaratıcısı olmak zorunda iddiasını destekliyor diye sunulan delilleri incelediğimde böyle bir zorunluluk olduğuna ikna olmadım. Benim incelemediğim bir delil sunmaya hazırsan, ben de açık fikirli bir şekilde dinlemeye hazırım." Bunu yapmaya hazırsan "tanrının olmadığını biliyorum" demene lafım yok. Yoo, her türlü tartışmaya hazır değilsen "ikna olmadım, inanmıyorum" veya "bu konuyu derinlemesine incelemiş şu şu şu kişileri okudum ve tanrının var olmadığına ikna oldum" diyebilirsin. Bunda doğruluk payı var. Gerçekten kolay olmadığını anlıyorum. Çünkü dinlerin uyuşturucu etkisi var. Eroin bağımlısını birkaç gün mahrum bıraktığı zaman eroine gerçekten ihtiyacı olduğunu, eroinin onun için faydalı olduğunu, öyle daha mutlu olduğunu, bazen daha rahat düşünebildiğini duyarsın. Din de aynı onun gibi. Bir ara dinin uyuşturucu etkileri üzerine de bir şeyler yazarım. Ama şimdilik şu kadarını söyleyeyim. Dini bırakmanın kolay olmadığını biliyorum ama hakikate önem veren bir insan, dürüst bir insan, özellikle de yetişkinse bu ekstra çabayı gösterir. Benim derdim samimi olmayanlarla. Dini iddiaların "yanlış olduğunu" bilmesine rağmen "biliyorum ama ben inanmaya devam etmek istiyorum" diyenlerle. İşte bu noktada, kendine yalan söyleyen o kişiye samimi veya dürüst diyemem.
  7. Ateistin reddettiği şey "teizm"dir. Tanrının varlığını reddetmek de onun bir alt kategorisidir. Ama ne için reddeder? İkna olmadığı, inanmadığı için reddeder.
  8. İnanç kelimesini kullandığım bağlama dikkat et. İnsanlar hatalı olabilir. Dinde anlatılan şeyleri gerçeklerle kıyasladıktan sonra inancını değiştiren insanlara samimi diyorum. Samimi olmayanlar ise dinlerinin doğru olmadığını delillere rağmen kabul etmeyen, hatta yanlış olduğunu bilmesine rağmen inanmakta ısrar eden kişiler. Özünde insan ya samimidir ya da değildir diyorum. Samimi insan gerçeklere inanmayı tercih eder sonunda. Bu kelimeyi yanlış kullanıyoruz ne yazık ki. Samimiyet kelimesi "körü körüne" ile eş anlamlı değildir. Dinde objektif bir hakikat yoktur, sadece dini hakikat vardır ki bu da subjektiftir. Bir insan inandığı şeyin objektif olduğunu sanıyorsa ve bu yüzden inanıyorsa daha sonra gerçeği görebilir. Bu kişi samimidir. @Bre Zındık mesela sen eskiden inanıyordun, değil mi? İnançların nasıl değişti? Dine inanmayı neden bıraktın? Gerçek olmadığını anlayınca mı mesela? Çoğu kişi için böyle. Samimi bir insan bırakır o noktada. Ama samimi değilse inanmaya, kendine yalan söylemeye devam eder.
  9. Bu başlıkta ateist ve agnostik tabirleri çok sık kullanılıyor. Bu kavramları tam olarak bilmeyen kişiler için şakayla karışık ifade etmeye çalışayım. Ateist tanrının varlığına "inanmayan" kişidir. Agnostik ise aslında ateist olduğunu "bilmeyen" kişidir.
  10. İnancında samimi ve dürüst olan insanlarla hiçbir sıkıntım yok. Bunu baştan söyleyeyim. Hepimiz birtakım konularda inanmak zorundayız. İnancında samimi olmak benim için şu demek: Bir şeye onu yeterince destekleyen bilgi olduktan sonra inanmak. Bunu samimi ve dürüst bir yaklaşım olarak görüyorum. Ki, bu tür insanlar dini inançları konusunda bu yaklaşımı uyguladıkları zaman inanmaktan vazgeçebiliyor. Ateist olanların çoğuna bakın, böyle insanlardır. Öte yandan dini inanç denen şey sizden samimi ve dürüst olmamanızı ister. Nedenini dilim döndüğü ölçüde kısaca anlatmaya çalışayım. Eskiden samimi bir şekilde inandığını ama inançlarını gerçeklerle kıyasladıktan sonra inanmaktan vazgeçtiğini söyleyen insanlara dindar/dinci insanlar ne der biliyor musunuz? "Sen aslında inanmıyormuşsun. Gerçek inanç yokmuş sende meğer." Halbuki bir zamanlar dindar olan yeni ateist eskiden samimi, içten ve dürüst bir şekilde inanıyordur. Bu kelimelerin anlamlarına bakalım: Samimi: İçten, açık yürekli, yapmacıksız İçten: Her türlü çıkar düşüncesinden uzak; ılım ılım, içtenlikli, kalpten, yürekten, kalbî Dürüst: Sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan, doğru (kimse) Böyle insanlar inançlarını destekleyen yeterli delil olduğunu düşünürler. Ta ki o delilleri de samimi ve dürüst bir şekilde gözden geçirene dek. Yetersiz kaldığını hissettiği noktada da iş işten geçmiş olur. Oysa bu tür insanları inançsızlıkla suçlayan insanlar çoğu zaman yeterli delil olmamasına rağmen inanmayı "tercih ederler". Diğer bir deyişle, "yalancıktan inanırlar." Bundan kastım ne? Gördüğüm kadarıyla dini bağlamda inanç şu anlama geliyor: Delillerden bağımsız olarak ve hatta aksi yöndeki delillere rağmen benimsenmiş, akıl ve mantıkla bağdaşmayan her türlü bir kanaat. Bu tür bir inanç sabittir ve hakikatin karşısında bile değişmez. Samimi bir inanca sahip insanlar er ya da geç "samimi olmak" ve "inançlı olmak" arasında bir seçim yapmak zorunda kalırlar. Kısacası zamanı gelince fikirlerini değiştirirler.
  11. Liyakati sevmezler bizim ülkemizde. İşini iyi yaparsın, patron işten kovar bu fazla akıllı diye. Kanunlara uygun şekilde, şirketi zor duruma düşürmeyecek bir çalışma hazırlarsın, tek namuslu sen misin lan deyip işten kovarlar yine. Bu çekememezlik biraz da bunun gibi. Tam olarak değil ama biraz öyle. Neyse, bu konuyu ilerlettiğim zaman elitistsin diyorlar bana. Oysa tek istediğim şey her işi, işin ehli yapsın, en iyi yapabilen yapsın.
  12. Mantılı

    Müzik Köşesi

  13. Şu dünyadan iberya domuzunun tadına bakmadan gitmek istemezsiniz. İspanyol bir arkadaş getirmişti birkaç ay önce. İlk defa o zaman yedim. Şimdi bir dahaki gelişine sipariş verdim.
  14. Göbek deliği konusu hangi ayette geçiyor? Veya hangi hadiste? Merak ettim. Öyle bir şey hatırlayamadım da...
  15. Öyle yaparsa özeleştiri yapmış olur. Bir çıkarı yoksa asla yapmaz. Yoo, onun yapacağı şey bakanları, danışmanları ve bu durumda sporcuları harcamak olur.
×
×
  • Create New...