Arkadaşlar öncelikle selamlar... Yıllar evvel ateistforumda bolca zaman geçirirdim. Üstelik yaşım oldukça gençti, şimdiki gençlere bakıyorum da benim o yaşlarımda ateistforumda o kadar zaman geçirmem bayağı olağan dışı bir durummuş. O günlerden bu günlere hala burada olan var mı bilmiyorum ama benim hayatımda çok şey değişti bunu anlatmaya geldim.
Yıllarca kendimi ateist olarak gördüm. Daha sonra pandeist olduğumu farkettim. Ancak son bir kaç yıldır da panteizmde demir attım(ya da öyle zannediyorum diyelim)
Sürecin neden bu şekilde ilerlediğini dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım. Dilim döndüğünce diyorum çünkü insan okudukça aslında kendisinin ne kadar yeteneksiz olduğunu da görüyor. Biraz okudum ve başka insanların anlatımda ne kadar yetenekli olduğunu benim de ne kadar yeteneksiz olduğumu gördüm bu yüzden şimdiden anlayışınıza sığınıyorum.
O yıllarda bir sloganım vardı; "leyleklerle gelmedim azraille gitmeyeceğim" diyordum. aslında hala böyle düşünüyorum. o yıllarda bilmediğim şey tarih boyunca birden fazla filozofun aynı minvalde görüşlerinin olduğuydu. mesela arthur schopenhauer de ölümden sonrası ve doğumdan öncesinin aynı olduğunu söylüyordu "After your death you will be what you were before your birth"
ama ben schopenhauer okumazdım ki... aklıma fikirler gelirdi ve sonradan aslında bu fikirleri beden daha önce bir çok insanın çoktan düşünmüş hatta dillendirmiş/kayıt altına almış olduğunu tesadüfen öğrenirdim. schopenhauer bunlardan sadece biriydi.
ateistforuma başladığımda lisedeydim, daha sonra üniversiteye başladım ancak ünivesiteden mezun olurken forumdan çoktan uzaklaşmıştım bile. askere gittim, 10 yılı aşkın süredir de iş hayatındayım ama forum bugün aklıma geldi.
foruma sormam lazım bugün ben neyim?
tahlil edebilmeniz için gerekli olan şeyleri kısaca nasıl anlatabilirim bilemiyorum ama deneyeceğim
her şey rüyalarımın çıktığını görmemle başladı. sürecin özeti aslında bu. rüyalarımın çıkması ile o güne kadar farkında olmadığım bir mekanizmanın var olduğunu gördüm. konu ile alakalı okumaya/düşünmeye başladım.
antik mısır ve carl gustav jung ile alakalı okumalarım konu ile ilgili oldukça faydalı oldu. mesela bu süreçte 1 dolarının üzerindeki piramidin tepesindeki gözün aslında gerçek anlamda göz olmadığını, bu gözün aslında beynimizin ortasında yer alan bölgeyi temsil ettiğini farkettim çünkü bu bölge bir göze benziyordu. antik mısırlılar bunu görmüştü adına da horusun gözü demişlerdi.
öte taraftan carl gustav jung okurken kollektif bilinçdışı kavramı ile tanıştım. junga göre gördüğümüz tüm rüyalar aslında insanın iyiliği içindi hatta kabuslar bile. milyarlarca yıllık genetik bir mirasın üzerinde oturduğumuzu ve evrimsel açıdan kodlarımızda yazan tecrübenin rüyalarımız vasıtası ile bize yardım ettiğini düşünüyordu. kollektif bilinçdışı kavramı ise bugün kripto paraların sırtını yasladığı block chain sistemi gibiydi. block chain sisteminde birbirinden bağımsız farklı bilgisayarlar tek bir işlemci gücü gibi çalışıyordu. jungun bahsettiği kollektif bilinçdışı kavramında ise beyinlerimiz aslında tek bir işlemci gücü gibi çalışıyordu. ezoterik yazılarda geçen vicdanın kapanmayan gözü bence buydu.
hala evrime inanıyorum
hala cennet ve cehenneme inanmıyorum
ama artık tanrıya inanıyorum
sadece fark şu benim inandığım tanrı aklınızda çizdiğiniz tanrı değil... 1 doların üzerinde de bu minvalde bir yazı var "in god we trust" bunun manası bence tanrıya inanırız değil manası bizim inandığımız tanrı...
konudan konuya atlıyorum ama anlatımımın iyi olmadığından bahsetmiştim
rüyalar ikiye ayrılır
1) haberci rüyalar
2) haber niteliği taşımayan psikolojik rüyalar
haberci rüyalar da kendi içinde ikiye ayrılır
1) sembol vasıtası ile haber veren rüyalar
2) olayı doğrudan göstererek haber veren rüyalar
tanrının(kollektif bilinçdışının) lisanının ağırlıklı olarak semboller olduğunu düşünüyorum... tanrı dinler tarihi boyunca aslında semboller vasıtası ile bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. yani peygamberler yalancı değildi ancak anlattıkları doğru da değildi semboldü...
yine jung diyor ki aslında insanın içinde 2 benlik var biri ölümlü olan zayıf olan arzuları olan diğeri ise yaşlı adam milyarlarca yıllık tecrübesi ile her zaman orada olan... bu yaşlı adam rüyalarda ortaya çıkıyor ve semboller vasıtası ile bize yardımcı oluyor.
şeytan içimizdeki arzularımız bencil duygularımız hayatta kalma arzumuz vs
tanrı figürü ise içimizdeki yaşlı adamdı
gençken hep düşünürdüm tanrı şeytanın şeytanlık yapacağını bile bile onu neden yarattı diye
bu hikayenin sembolizm içerdiğini farkettiğimden beri
şeytanın bir gereklilik olduğunu gördüm
çünkü bizim içimizi yakıp kavuran arzularımız ve korkularımız olmasa hayata tutunma gibi bir içgüdümüz de olmayacaktı...
bizi yakıp kavuran bu şey ayrıca bizi hayatta da tutan şeydi
ama bunun peşine takılanlar dünyada cehennemi yaşarken
yaşlı adamı takip edenler dünyada cenneti yaşıyordu
tanrı aslında şah damarımızdan daha yakın (beyin-eye of horus-epifiz bezi)
ve evet gönülden gönüle de bir bağ var elbet(kollektif bilinçdışı)
morifik rezonansla tanıştım limbik rezonansla tanıştım
ve artık eminim bu dünyada tam olarak anlayamadığım farklı mekanizmalar var
işin komplo teorisi kısmına gelirsek illuminati denen örgütün bu mekanizmalara hakim olduğunu gücünü de buradan aldığına bile inanmaya başladım diyebilirim. onlar ne satanist ne şeytana tapıyor... her şey sadece sembol...
bize gerçek tanrıyı bile anlatmıyorlar çünkü bu cevherden faydalanmamızı istemiyorlar.
son olarak junga göre fikirler ormandaki hayvanlara benzer sırf onları gördüğümüz için bizim olamazlar veya onları biz yaratmış olamayız sadece görürüz der. yani jung fikirlerin kaynağının biz olmadığımızı söyler. bunu şöyle izah edebilirim; ciğerlerimiz oksijenin kaynağı değildir oksijeni kullanır junga göre beynimiz de zekanın kaynağı değildir beynimiz bir süzgece benzer o sadece kainattaki zekayı sentezler tıpkı ciğerlerimizin oksijeni sentezlediği gibi. biz fikirleri bizim zannediyoruz ama fikirler büyük işlemci gücünden geliyor; kollektifbilinç dışından biz bu gücü cenneti cehennemi olan tanrı zannediyoruz... halbuki tamamen farklı bir şey...
rüyalarda bize geleceği gösterebiliyor bu davranışlarımızı etkileyebildiği için olduğu kadar aşırı büyük bir işlemci kapasitesine sahip olduğu için de oluyor. hepimizi biliyor çünkü onu zaten biz oluşturuyoruz. davranışlarımızı etkileyebiliyor ve ayrıca büyük hesaplamaları yapabiliyor.
allaha inanan insanlar gözü örnek gösterip bu kadar mucizevi bir organ bir tasarımcı olmadan nasıl olabiliyor derler ya
o tasarımcı işte kollektif bilinçdışı ben buna inanıyorum.
okuyabilenlere teşekkür ederim umarım delirdiğimi düşünmezsiniz aklıma geldikçe bi şeyler ekleyebilirim...