Jump to content

Bilim Felsefesi Makaleleri - Lakatos


site_admin

spacer.png

Imre Lakatos Popper'in ogrencisidir. Onun yanlislamaciligini, yapilan elestirilerden de yararlanarak daha rafine hale getirerek, Kuhn'cu bazi temalarla yeniden uretmeyi denemektedir.

Lakatos'a gore asirlar boyu bilgi deyince, ya zeka gucu ya da duyularla elde edilen deliller yoluyla ispatlanan, ispat edilmis bilgi kastedilmistir. Bu durumda onemli bir sorun ortaya cikmaktadir. Yerlesik bilgi ile spekulasyon arasindaki mesafe nasil minimize edilecek, meydana gelen degisikliklerin mevcut kurulu yapiyi tamamen degistirecek nitelikte olmasi durumunda bu degisim nasil aciklanacaktir?

Popper, bilimdeki bu degisimin surekli devrime benzer bir seyir izledigini fakat bu devrimler arasinda bir surekliligin ve rasyonalitenin varligini savunurken, Kuhn, devrimlerin bilimin tarihinde sureklilikten cok karsilastirilamaz bir sicramalara isaret ettigini savunmaktaydi. Paradigmalar arasinda dogru-yanlis, daha dogru, daha yanlis kiyaslamasi yapilamayacagindan, ust bir teoriye gecisin rasyonel bir olcusu olamazdi. Yani ne dogrulama, ne de yanlislama, paradigmalar ustu bir olcut olarak gorulemezdi. Bu nedenle Kuhn hem mantiksal pozitivistleri, hem de Popper'i elestirmekteydi.

Lakatos ise Kuhn'un elestirdigi ve "metodolojik yanlislamacilik" dedigi seyi kendisinin de elestirdigini, fakat Kuhn'un daha sofistike bir rasyonalite sunan "sofistike yanlislamacilik"i anlamadigini soylemistir.

Popper'dan sonra one cikmaya baslayan yanlislamaciligi Lakatos uce ayirir.

1. Dogmatik Yanlislamacilik

Dogmatik yanlislamacilik, bilimin hic bir kurami dogrulayamamakla beraber bazi teorilerin yanlisligini tam bir kesinlikle ortaya koyabilecegini savunmaktadir. Lakatos'a gore, bu tur bir yanlislamacilik iki yanlis varsayima dayanmaktadir. Birincisi, teorik veya spekulatif onermelerle olgusal veya gozlemsel onermeleri birbirinden ayiran dogal ve psikolojik bir sinirin oldugunu varsaymasidir. Ikinci varsayim, bir onermenin, olgusal yahut gozlemsel (veya temel) olmanin psikolojik olcutunu yerine getirmesi durumunda onun dogru oldugunun, yani, olgularla ispatlandiginin kabul edilmesidir. Lakatos buna gozlemsel ispat doktrini demektedir.

Lakatos'a gore, psikoloji birinci varsayimin, mantik ikinci varsayimin, metodolojik yargi da bu sinir cizme olcutunun aleyhine sahitlik etmektedir. Cunku, "beklentiyle dollenmemis" hicbir algi sozkonusu degildir ve "gozlem kuram yukludur". Bu nedenle gozlem onermeleriyle teorik onermeler arasinda dogal bir ayrim yoktur.

Dogmatik yanlislamaciligin bu birinci varsayimi dogru olsa bile mantik ikinci varsayimin karsisindadir: hicbir olgusal onerme bir deneyle ispatlanamaz. Cunku onermeler ancak diger onermelerden cikarsanabilir, olgulardan cikarsanamaz.

Tahayyul gucumuz teorilerin formule edilmesinde olgusal onermelerinkinden daha buyuk rol oynayabilir fakat sonucta her ikisi de yanilabilirdirler. Dolayisiyla teorilerin dogrulugunu ispatlayamayacagimiz gibi, yanlisliklarini da ispatlayamayiz.

Lakatos'a gore, bilimsel olanla olmayan arasinda sinir cizme olcutu de bilim metodolojisiyle uyusmamaktadir. Deney sonuclari, her ne kadar deneysel kanitlarla ispatlaniyorsa da reddetme gucleri oldukca sinirli olacaktir.

Sonuc olarak, Lakatos'a gore butun bilimsel teoriler sadece esit bicimde dogrulugu ispatlanamayan ve ihtimal dehilinde olmayan degil, ayni zamanda esit sekilde yanlisliklari da ispatlanamazdirlar.

2. Metodolojik Yanlislamacilik

Lakatos devam eder, eger butun bilimsel ifadeler yanilabilir teorilere dayaniyorsa, o zaman bunlarin elestirisi ancak tutarsizlik acisindan yapilabilir. Peki bu durumda hangi anlamda bilim deneyseldir? Eger bilimsel teoriler hem dogrulugu ispatlanamaz, ihtimal disi ve yanlisligi da ispatlanamazsa bilim, suphecilerin soyledigi gibi, bos bir spekulasyondan ibaret birsey midir? Bilimsel gelisme diye birsey yok mudur?

Lakatos, bu sorulara en ilgi cekici cevabi metolojik yanlislamaciligin verdigini soylemektedir. Metodolojik yanlislamaciliga gore, bilim adamlari olgulari yorumlarken, deneysel teknikleri kullanirken, bu isi yanilabilir teorilerin isiginda yaparlar. Bu teorileri belirli baglamlarda kullaniyor olmalarina ragmenonlari sinanan teoriler olarak degil sorunsal olusturmayan arkaplan bilgisi olarak gorurler.

Ote yandan, dogmatik yanlislamaci ile metodolojik yanlislamaci arasinda onemli farklardan birisi de neyin dogru oldugu konusundaki olcutte yatmaktadir. Belirli bir baglamda olusan deneysel temelin teoriyle uyusmamasi durumunda teorinin yanlislandigi soylenebilir; fakat bu sozkonusu teorinin yalisliginin ispatlandigi anlaminda degildir. Bu durumda bile sozkonusu teori dogru olabilir. Yani, dogru olani eleyip yanlis olani kabul etmemiz pekala mumkundur; bu risk goze alinmalidir. Eger bir teori yanlislanmissa, belki hala dogru olmasi durumunda dogruyu elemis olma riskine ragmen o tasviye edilmelidir.

Kisaca, metodolojik yanlislamacilikta bir teoriyi reddetmek ile onun yanlisligini ispat etmek birbirinden ayrilmaktadir. Bilimsel olanla olmayana iliskin yeni bir ayristirici olcut one surulmektedir. Ancak belirli "gozlemlenebilir" durumlari yansitan ve bu yuzden "yanlislanabilen" ve reddedilebilen teoriler "bilimsel"dir; veya bir teori eger bir deneysel temel tasiyorsa bilimseldir (yahut kabul edilebilirdir).

3. Sofistike Yanlislamacilik

Sofistike yanlislamaciliga gore, bir teori eger oncekinden (ya da rakibinden) farkli olarak artan deneysel icerikle destekleniyorsa, yani, eger yeni olgularin kesfine goturuyorsa ancak o zaman bilimsel veya kabul edilebilir bir teoridir.

Dogmatik yanlislamaciliga gore, bir teori kendisiyle celisen bir gozlem onermesiyle yanlislanir. Sofistike yanlislamaciliga gore ise bir A teorisi, sadece ve sadece asagidaki ozellikleri tasiyan bir B teorisinin one surulmesiyle yanlislanir:

- B, A'dan daha fazla deneysel icerige sahip olmalidir.

- B, A'nin onceki tum basarilarini aciklamalidir, yani A'nin reddedilmeyen tum icerigi, B'de de icerilmelidir.

- B'nin fazladan olan iceriginin bir kismi deneysel olarak desteklenmektedir.

Eger bir teori, bu ozellikleri yerine getiren bir problem kaymasi meydana getiriyorsa o teori "ileri gorutucu"dur. Eger problem kaymasi bu ozellikleri yerine getiremiyorsa o zaman o teori yozlastiricidir ve bu yuzden sahte bilim olarak gorulmeli ve reddedilmelidir.

Boylece sofistike yanlislamacilik, sorunu bir teorinin degerlendirilmesinden bir dizi teorinin degerlendirilmesine kaydirmaktadir. Yalniz basina hicbir deney, deneysel rapor, gozlem ifadesi veya cok iyi desteklenmis alt seviyeli yanlislayici bir hipotez yanlislamaya neden olmaz. Cunku daha iyi bir teori olmadan yanlislama olmaz.

Bilimsel Arastirma Programlari

Lakatos'un arastirma programlari, sofistike yanlislamaciligin Kuhn'un paradigmalarina uyarlanisidir.

Gozlem veya deneyle ortaya cikan durumla program arasinda bir uyumsuzluk ortaya cikinca bunun oncelikle kati cekirdekten degil baska nedenlerden kaynaklandigi dusunulur ve ad hoc hipotezlerle celiski giredilmeye calisilir. Bilimsel gelisimi saglamak icin bilim adamlari, kati cekirdege dokunmamak kaydiyla, yeni sinama imkanlari ortaya cikaracak, yeni olgularin kesfini mumkun kilacak her turlu yontemle koruyucu kusagi gelistirebilirler. Dolayisiyla, Lakatos metodolojisinde iki sey programi dejenere eder, yahut cokertir. Birincisi yeni test imkani yaratmayan ad hoc hipotezler. Ikincisi kati cekirdegi sorgulamaya yonelen etkinlikler.

Birinci durumda karsit ornekler yahut kuraldisiliklarin aciklanabilmesi cin programin koruyucu kusagina eklenen yahut eskisiyle degistirilen yardimci hipotezler, yeni test imkanlari yaratmadiklari, dolayisiyla programa olumlu katkida bulunmadiklari gibi programin gelismesini de engelleyerek onu dejenere edecekleri icin hemen terkedilmeleri gerekir. Bir teorinin terkedilip edilmemesi gerektigine deneysel sinamalar sonunda karar verilir. Neyin kalici neyin ise gidici olduguna bilim adamlari bu deneylerin esliginde karar verirler.

Ikinci durumun gerceklesebilmesi icin sozkonusu programa rakip, onun acikladigi olgularin yanisira, aciklayamadiklarini da aciklayabilen, hatta eski programda hic gundeme gelmeyen yeni olgularin kesfine de imkan saglayan yeni bir programin ortaya cikmasi zorunludur. Baska turlusu, bilim adami icin bindigi dali kesmeye kalkmak olacaktir.

Lakatos, Kuhn'un naiv yanlislamaciligi reddetmekte hakli oldugunu, fakat bunu yaparken sofistike metodolojik yanlislamaciligin da icinde yer aldigi her turlu yanlislamaciligi reddetme yanlisina dustugunu belirtir.

Kuhn'a gore bilindigi gibi bilimsel devrimler tum standartlarin degismesiyle sonuclanan koklu degisiklikler icermekteydi, cunku her paradigma kendi standardina sahipti ve paradigmalar ustu rasyonel standartlardan bahsetmek anlamsizdi. Lakatos, Kuhn'un bu konuda yanildigini iddia ederek, benzer yanilgilarin daha onceleri de yasandigina dikkat ceker. Yegane bilimsel rasyonalitenin dogrulanabilirlik oldugunu kabul edenlerin dogrulanabilirligin cokmesinden sonra umutsuzluga kapilip, bilimsel rasyonalitenin umutsuz bir caba olduguna inanarak tum gayretlerin bilimsel etkinliklerin organize edildigi zihne yonlendirildigini belirtir.

Lakatos, Popper ile ilgili karisikliklari onlemek icin, piyasada uc Popper bulundugundan bahseder. Popper-0, Popper-1 ve Popper-2.

Popper-0, Lakatos'a gore, bir kelime dahi yayinlamayan, Ayer tarafindan icat edilen ve elestirilen bir dogmatik yanlislamacidir.

Popper-1, bir naiv, Popper-2 de bir sofistike yanlislamacidir. Gercek Popper ise 1920'lerde dogmatikten naiv metodolojik yanlislamaciligi gelistiren, 1950'lerde sofistike yanlislamaciligin kabul kurallarina ulasan kisidir. Fakat yanlislama kurallarindan hicbir zaman vagecmemistir.


User Feedback

Recommended Comments

There are no comments to display.



Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now

×
×
  • Create New...