Jump to content

Tüm aktivite

This stream auto-updates

  1. Today
  2. Dün
  3. kavak

    Mutluluk

    Şimdi yazacaklarım biraz ağır olabilir... Bu lafları bir yerden tanıyor gibiyim. Neyse; bana kalırsa kendini acındırmak istiyor gibisin. Senin sorunun yok demiyorum, da, forumlarda ne tür çözüm bekliyorsun ki? Şimdi sana "Beterin beteri var," desem, yine de dertlerin son bulmayacak. Halbuki harbiden senden daha kötü durumda olanlar var ancak bu yalın gerçek sana yaramıyor. Hayat dedikleri bu işte. Gaddar ama gerçek. Hep böyleydi zaten. Yine de şanslı sayılırsın, çünkü kendi kıçını silemeyen insanlar var. Hasılı sosyalleşmek senin elinde olan bir durum, ki bana "Yapamıyorum, edemiyorum" falan deme. Öyle insanlar var ki, hayatta o kadar darbe almalarına rağmen hiç pes etmemişlerdir. "Demesi kolay," dediğini duyar gibiyim. Haklısın, laf etmek kolaydır. Zor olan onu icraate geçirmektir.
  4. İslam inancına göre öldüğünde vaya aklını kaybettiğinde amel defteri kapanır. Yalnız bunun bir kaç istisnası vardır; 1- İnsanlığın faydasına eser bırakmış olmak. 2- Hayırlı evlat bırakmış olmak. Cenaze törenleri ölen için değil kalanlar içindir. Cesedi gömmek veya yakmak temizlik ve sağlık gereğidir. Yine ölen için değil kalanlar içindir. Tören ise sosyal bir faaliyettir. Dinen ölen kişiye herhangi bir faydası veya zararı yoktur.
  5. Çok doğru bir yorum yapmışsın. İslamcıların aklına gelmedi mi acaba? Ölüye ayet okuyorlar, sevap yazılıyormuş sözde.
  6. Din bilim midir? Evet. En az felsefe veya tarih kadar bilimdir. Sosyal bilim türüdür. "Dinin şartı iman etmektir." Aynı şart pozitif bilimde de vardır. Pozitif bilimin de amentüsü vardır. Hatta Evrim ağacında bununla ilgili yani bilimin 6 varsayımı başlıklı bir yazı da mevcuttur. Daha da ileri gideyim; nedensellik bile iman gerektirir. Bkz: Gazzali... Gazzali teist idi o sayılmaz derseniz... David Hume ve Francis Bacon'a da bakabilirsiniz. "Dinciler bilim üretemez mi?" Bugüne kadar üretilen bilimin büyük çoğunluğu teist bilim adamlarından gelmiştir. Direk islamın altın yüzyılındaki bilim adamlarını dışarıda bırakıyorum... Bilimin en büyük isimlerinden bazıları; Newton - Papazdır Kopernik - Papazdır Galileo - Din adamıdır. Einstein - En kötü ihtimalle deisttir. Max Planck - Son derece inançlı bir bilim adamı idi. Leibniz - İnançlı idi. Maxwell - İnançlı idi. Niels Bohr - Yahudi Daha yüzlerce sayabilirim... Hatta ateist bir bilim adamı bulmak daha zordur. Neresinden tutsam elimde kalan talihsiz bir yazı olmuş.
  7. Saturn

    Mutluluk

    İlaçları ne kadar süre kullandığın önemli. En az 6 ay kullanmadan en ufak bir faydasını göremezsin. Şu sıralar benim de yok. Mutsuz değilim. Yalnızlığı seviyorum. Ailem olsun yeter. Ailen varsa sıkıntı yok. Benim oldu. Cinsellik hakikaten de psikolojiyi etkiliyor ama tek etken değil. Çok önemli görülmesi yanlış. Şu şizofren halimle bile sevgili yapabiliyorum. Garip gelebilir. Sevgili yapabilmek dış görünüşle alakalı. Bende aynı durumdayım. Misafir gelince yanlarına gitmiyorum. Son 3-4 senedir ailem dışından arayan soran neredeyse olmadı. Sormamda sakınca yoksa, ne gibi fiziksel sorunların var? Ağır engellilik & benzeri durumun varsa sevgili yapmayı zaten bekleme. Ben beklemezdim. Gerçek bu. Ne durumda insanlar var intihar etmiyorlar. Sabırlı olmaya çalış.
  8. aFikir

    Mutluluk

    Psikiyatr falan işe yaramıyor. Kaç kere gittim ilaç kullandım bir faydası olmadı. Napıcam bilmiyorum intihar etmek istedim ama yapamadım. Yaşamak işkence gibi geliyor bazen. Kimsem yok ne arkadaş nede karşı cinsten konuştuğum biri. Hiç sevgilimde olmadı. Artık bunlar umrumda değil sadece bu sosyal fobiden kurtulmak istiyorum. İnsanlardan kaçıyorum eve misafir gelse onlardan kaçıyorum telefonları bile açamıyorum. Fiziksel sorunlarım da var. Zaten o fiziksel sorunlarım olmasa ben bu kadar kötü halde olmazdım. Kısacası napıcam bilmiyorum. İntiharı çok düşündüm ama cesaret edemedim. Bir çıkış yolu arıyorum ama bulamıyorum. İşkence gibi geliyor hergün.
  9. Bu mâlum kitap aynı zamanda apaçık olduğunu iddia eder, ki anlamamak için art niyetli olmak gerek. O kadar açık ki, daha ne desin bu tanrı?! Yine de iddiası tam olarak doğru değil, çünkü mesela huruf-u mukatta mevzusu var. Da, Islam dünyası bu zımbırtının ne olduğu hakkında hemfikir değil. Her kafadan farklı bir ses çıkıyor. İşin özü; tam olarak ne olduğunu hiçkimse bilmiyor. Lafa gelince papuc kadar dilleri olanlar, huruf-u mukatta mevzusunda süt içmiş kediye dönüyorlar.
  10. @Deadanddark, sayende salınmak kelimesini öğrenmiş oldum. Bu kelimeyi tanımıyor/bilmiyordum. Teşekkürler. "Uzay dokusu çarşaf gibi salınıyor..." cümlesi harbiden tüm mevzuyu özetliyor.
  11. Şeytanların yıldızlarla taşlanması olayı, ilk olarak Zerdüştlük mitolojisinde anlatılır. Bu anlatı, daha sonra Babil Sürgünü ile birlikte Yahudi kaynaklarında da görülmeye başlanır. Zerdüştlükte evrenin iyilik tanrısı Ahura Mazda ile kötülüğün ruhu Angra Mainyu (Ahriman) arasında geçen mücadele anlatılır. Bu mitolojide: Gökler, Ahura Mazda’nın düzeninin ve ışığın hâkim olduğu kutsal alanlardır. Yıldızlar ve gökcisimleri, Tanrı’nın askerleri gibidir. Gökyüzü, Ahura Mazda’nın iyilik güçleri tarafından “korunan” bir bölgedir. Ahriman’ın cinleri (drujlar), bu düzeni bozmak ve bilgiyi çalmak için göğe yaklaşmaya çalışırlar. Bu kötü varlıklar, yıldızlar ve göksel varlıklar tarafından alevle, ışıkla, taşlarla kovalanır ya da vurulur. Tanıdık geldi değil mi? Bunun Kuran'da örneklerine baktığımız zaman; Göğün süslenmiş bir yapı olduğu (örneğin, 67:5; 37:6). Göğe çıkan cinlerin ya da şeytanların Allah’ın emirlerini duymaya çalıştığı (örneğin, 15:17–18; 72:8–9). Bu varlıkların alevli taşlarla (rujum) kovalandığı. Göklerin korunmuş bir tavan gibi anlatılması (21:32). Mülk Suresi 5. ayette geçen şeytanların yıldızlarla taşlanması olayı, aslında Muhammed'in "eskilerin masallarını" yeni gibi anlatmasından başka bir şey değildir. Yine Kuran'da bununla ilgili ayetlerde vardır. Muhammed, Mekke'den kovulmadan önce sağda solda bu Kuran ayetlerini okur. Bu ayetleri duyan Mekkeli paganlarda Ey Muhammed sen bize "eskilerin masallarını" anlatıyorsun diye tepki gösterir. Enam 25, Kalem 15 ve Nahl 24'de bu durum açıkça görülebilir.
  12. Zaten "bu kitap siz anlayasiniz.diye Arapçadır" şeklinde ayet var. Zuhruf 3: "Anlayıp düşünesiniz diye onu Arapça Kur’an olarak indirdik.". Burada Allah kime hitap ediyor? Şimdi bunu onlara söylediğim zaman "herkese" diyor. "Sen Arapça biliyor musun ki düşünüp anlayacaksın" diye sorduğum zaman kem küm ediyorlar. İşte efendim, öğrenelim diye. Ama ayet öğren demiyor. "Bunlar apaçık kitabın ayetleridir". (Şuara-2) Şimdi ben apaçık kitabın ayetlerini anlamak için ayrıca bir dil mi öğrenmek zorundayım?. Yada elin sahtekarının çevirisine mi inanmak zorundayım? Zaten ayette sen anlayasın diye Arapça gönderdim diyor. Sen önce dil öğren sonra anla demiyor. Açıkça ayet Araplara, biraz daha teknik anlamda Arapça konuşan toplumlara hitap ediyor. Bize hitap etmiyor, bizi muhatap almıyor. Zaten asıl derdi çevresinde Muhammed'in gücünü artırmak olduğu için, geri kalan milletler çok da umurunda. Diğer milletler çok da tın, çok da fifi. 😁 Bir de en komiği, Muhammed aslında habire Yahudilere çakarken asıl amacı dünürleri baskılamak. Ama sahabe mevzuyu anlamadığı için gerçekten İsrail'e düşmanız sanıyorlar. 🤣🤣🤣 Onların motivasyonuna uygun şekilde Kudüs'e kadar gidiyor. İslam ordularının muzaffer lideri. Kudüs'e kadar gidiyor. Teslim olun diye mektup gönderiyor. Kudüs, teslim olmuyoruz alabiliyorsan gel al diye rest cekiyor. Göt kadar İsrail'i alamadan geri dönüyor. Kimse bir şey anlamıyor bu işten. Çünkü oradaki Yahudilerle derdi yok ki. Ha biraz oralarda takılsaydı bir iki genç yahudi kız tanisaydi belki İsrail'e bakışı değişirdi.
  13. Bir ayetin hükmünü değiştirir, yahut geri bırakırsak ya ondan hayırlısını getiririz, yahut onun eşidini. Bilmez misin ki Allah'ın her şeye gücü yeter. (2/106) "O ayetten hayırlısını getiririz" aslında bir itiraf. Demek ki bazı ayetler yeterince hayırlı değil ki, onu kaldırıp yerine başka ayet getiriyor. Burada doğruyu bulamayan, bilemeyen, kafası karışık, zamanla daha iyisini öğrenip bizimle ona göre konuşan bir Allah profili olarak karşımıza çıkıyor. Tabi aslında mevzu şu: Muhammed zamanla yeni bilgiler öğreniyor ve eski yanlışlarını düzeltiyor, "koşun koşun daha iyi ayet geldi Allah diyor ki" şeklinde kendini düzeltiyor ama gel de bunu vakvaklara anlat. 😁
  14. Last week
  15. Kütle çekim dalgası zaten uzay dokusunun çarşaf gibi salinmasidir. Farklı birşey degil. Karadelik ile karadelik ve nötron yildizi ile nötron yıldızı birleşmelerinde cisimler birbiri etrafında çok hızlı dönerken uzay dokusunu çırparlar. Bu en güçlü çırpmadır ve onu yakalamayı zar zor başardı bilim dünyası. Ay ve dünya arasındaki ilişki de kütle çekim dalgasına sebep olur , yakalayamazsin çünkü çok düşük bir etkidir. Çok uzakta iki büyük kütlenin birleşmesi sonucu uzay dokusunda bir santim genişliğe sahip dalga yakalamışsın öyle düşün.
  16. Işık mevzusunu hallettiğimizi düşünüyorum. Hatta gravitasyon merceğinden de bahsetmiştim. Tekrarlamaya gerek yok. Mesele mekanın bükülmesi demiştik. 2 kara deliğin çarpışması/kaynaşması sonucunda oluşan Gravitasyon dalgası ise bilimsel olarak 2015 yılında ölçüldü/gözlemlendi. Internette arayan mevlasını da belasını da bulur. Dipnot: @gün, yukarıdaki ileti için teşekkürler. Beni zahmetten kurtardın.
  17. Gravitasyon dalgası tespit edilebiliyor. https://en.wikipedia.org/wiki/LIGO https://en.wikipedia.org/wiki/Virgo_interferometer https://spaceaustralia.com/index.php/feature/search-continuous-gravitational-waves Farklı yöne gönderilen laser ışığının dalga boylarında meydana gelen değişim ile saptanıyor. Graviton adl teorik parçacık ise hala tespit edilemedi.
  18. Ben ikisi aynıdır demedim ki. Hatta Gravitasyon dalgası ya da gravitasyon alanı diye bir şey de tespit edilemedi henüz bildiğim kadarı ile. Graviton denilen parçacık da tamamen hipotetik diye biliyorum. Tıpkı karanlık madde ve karanlık enerji terimleri gibi. Belki de yanılıyorumdur. Çok da emin değilim. Belki şimdi söyleyeceğim şey felsefeye kayacak biraz ama gravitasyon dalgası neden gravitasyon etkisinden muaftır? Ya da yukarıda dediğim gibi uzay-zaman dokusundan neden muaftır? Zira yapılan münazaralardan şu sonuç çıktı. Işık kütle çekimden direkt etkilenmese de ışığın yol aldığı uzay direkt olarak etkilendiği ve ışık da uzay zamanda yol aldığından dolayı kara deliğin dışına çıkamaz. Zira uzay zaman dokusu kara deliği sarar... Ben de diyorum ki; bu durumda olay ufkunun dışında çekim kuvveti olmaması lazım. Zira var ise gravitonlar da aynı uzay zamanda yol almak zorunda olduklarından onlar da olay ufkunun dışına çıkamaz. Gravitonlar dışarı çıkıyorsa ışık da çıkabilir. Bu çelişkiyi nasıl kaldıracağız?
  19. Müslümanlara göre bu mâlum kitap 23 senede piyasaya sürüldü, ki bu zaman sürecinde değiştirildiği kitabın içinde yazıyor zaten. Anahtar kelime: Nesh ayetleri.
  20. Singularity

    Mutluluk

    26 yaş hem her şeyi yapabilecek fiziki yeterlikte, hem yeterli olgunlukta olmadığın için birçok fırsatı göz göre göre kaçıracağın bir yaştır. Yine de her durumda sosyalleşmek genel anlamda iyidir. Sosyalleşme ve karşı cinsle, sevdiğin, yada birlikte vakit geçirmekten hoşlandığın biriyle-karsı cins olacak- vakit geçirmek her derde devadır. Yalnız anladığım kadarıyla sosyalleşme anlamında ayrı bir sorunun var ve bana göre bu sorunla ilgili psikiyatrik yardım alman yararlı olabilir. Günümüz gençlerinin yarıdan çoğunda psikiyatrik problem var. Ancak müdahale edilen var, edilmeyen var. Sorun varsa çözüm de vardır. Her şeyin ilacı var. 🙋‍♂️ Geciktirme, erteleme. Ailene de söyleyebilirsin. Sosyalleşme anlamında bir sorunum var ve bir arkadaş psikiyatrik destek almam gerektiğini söyledi diyerek ailenin de desteğini al. Öyle daha iyi olur. Onlar istemese bile sen gene de git. Bu senin hayatın. Neden bir sıfır geride kalasın ki. Sorunu görmezden gelme. Sorunu görmezden gelirsen daha da büyür. Büyümeden müdahale et. Her derdin devası, her sorunun çözümü var. Neden çözümü varken çözümsüz kalasın ki. E devlete giriyorsun herşey çok kolay.
  21. Israrla ışıkla gravitasyonu bir tutuyorsun. Gravitasyon dalgaları ne zaman ve nasıl oluşuyor? Durduk yere oluşmadıkları kesin. Ortada bir etki tepki meselesi var. Ayrıca Gravitasyon dalgaları hakkında bir hayli bilgi var internette. Oradan alıntı yapmaya üşendim açıkçası.
  22. Bu da başka bir sorun. Işığın takip edeceği yol uzay-zamanın bükülmesinden dolayı daime kara deliğin merkezine çıkıyor ise gravitasyon dalgaları neden bundan muaf? Gravitasyon dalgaları uzay-zaman ın dışında mı?
  23. Olsun; ben kader olduğuna eminim. Çünkü gezmediğim kıta neredeyse kalmadı gibi.
  24. Zamanla oradaki madde karadelige düşer. Yörünge de bir gezegen olsa düşmeyebilir. Fakat gaz ve tozun belli bir yörünge karakteristiği yok. Satürn'ün halkalarını zamanla kaybetmesi gibi. Karadelik dediğimiz şey zaten kütlesinin neredeyse yarısını kaybetmiş bir yıldız. Olay ufkunun çok daha ötesine kütle çekim uygular. Kütle çekim milyarlarca ışık yılı ötesine etki eder. Mesafe artıkça çekim azalır ama asla kaybolmaz. Milyonlarca ışık yılı ötedeki her cisim güneş sistemine etki eder. Çok daha ötesinde olanlarda etki eder sadece değeri yok denilecek seviyelere kadar inmiş olur. Olay ufku dediğimiz kısım aslında merkezdeki cisim ile birlikte karadeligi oluşturan kısımdır. Olay ufku denilen kısım karadeligin yüzeyi anlamına da gelebilir. Orada değildir yüzey fakat oradaymış gibidir.
  25. Kime ne anlatmaya çalışıyorsun? Sana tavsiyem, dindarları muhatap alma. Onların bildiklerini sen de biliyorsun. Doğrudan sözde tanrıları çağır. Eğer birileri yanıt verecekse, kesinlikle onlardır. Çünkü kopyanın kopyacısına ihtiyacımız yok. Madem birinci el göya bu tanrılar, teget et aradaki laflayanları.
  26. İbn-i Haldun direk "Coğrafya kaderdir!" demiyor Mukaddime'de. Aslında coğrafyadan ziyade iklimin ümranı (ümran = medeniyet? Tam karşılığı değil ama en yakını bu sanırım) direkt etkilediğini söyler. Buna örnek olarak da gelişmiş medeniyetleri örnek verir. Akdeniz çevresi, Hint okyanusu kuzeyindeki Hindistan ve Çin.... Hatta Fars diyarını da örnek verir. Ancak kitabını bunun üzerine inşaa etmiyor. Mukaddime tamamen asabiyet, bedavet, haradet ve ümran ilişkisi üzerine inşaa ediyor. Bu ilişkiden yola çıkarak devletlerin nasıl kurulduğu, nasıl geliştiği ve eninde sonunda nasıl yıkılacaklarını anlatır. Bundan kaçış yoktur kendisine göre. Asabiyet: Bir çeşit bağ. Kendisi daha çok bunu kan bağı olarak kullanıyor. Hatta tek geçerli bağın bu olduğunu söylüyor. Ama burada kendisine ben şahsen katılmıyorum. Din de güçlü bir bağdır. Irk da... Bedavet: Kitapta bildiğiniz çöl bedevilerini kastediyor ama esasında bizden örnek verirsek yörükler de bedavet ehlidir.. Yani konar göçerler. Hadaret: Şehirliler... Tarım ve ticaret ike uğraşıp belli bir refaha ulaşan şehirlileri kasteder. Ümran: Medeniyet. Medeniyet derken topluluk anlamında. Kültür yok bu kapsamda. İbn-i Haldun'a göre bedavetten hadarete gidiş refah arttıkça kaçınılmazdır. Refah arttıkça nezaket artar ama ahlak azalır. Refah artar ama güven azalır. Hayatta kalma endişesi azalır ama lüks yaşam endişesi artar. Sosyal çürüme başlar, liyakat yok olur ve eninde sonunda devletler çöker... Hiç bir devlet sonsuza kadar ayakta kalamaz. Ancak küçük bedavet toplulukları hayatta kalabilir ve varlıklarını böyle kaldıkları sürece sürdürebilir der ve bu görüşünü o günkü örnekler ile inşaa eder... Tabii bu inşaasında temel hem monarşik yönetimlerdir. Demokratik yönetimler için de bu iddiaları geçerli midir çok emin olamadım ama verdiği örneklerden ben demokrasilerde de durumun aynı olduğu kanaatine vardım diyebilirim.
  27. Olay ufku zaten kara deliğin dışıdır. O sınırdaki hiç bir madde zaten kara deliğe düşmez. Işığa özel bir durum değil bu. Işınım da kara deliğe düşmeden yörüngede merkez kaç kuvvetinden faydalanarak kara deliğe düşmeyi engelleyen hızdan doğan enerji... Kütle = Enerji yazamıyorsak ortada kabak gibi bir sorun var. Işığın çekimden etkilenmemesi lazım. "O Newton fiziğine göre öyle, Einstein fiziğine göre değil." İse cevap; Einstein fiziğindeki kütle çekim formülü nedir? Klasik Newton formülüne momentum cinsinden bir şey eklenmiş olması lazım değil mi? Kara delikler uzayı tamamen büküp kapalı bir sistem oluşturuyorlar ise bu da bir cevaptır ama bu sefer o kara deliğin büyümesi durmalı. Artık hiç bir şeye çekim kuvveti uygulayamaması gerekir. Dışarı çıkış olamadığı gibi içeri de giriş olamamalı. Zira etrafındaki uzayı tamamen bükerek kendisini izole etmiş denilene göre.
  1. Load more activity
×
×
  • Create New...