alpinçayırı Konu tarihi: 10 Temmuz Report Paylaş Konu tarihi: 10 Temmuz Yadsınamaz acı bir gerçektir. Peygamberler; hiç de öyle kılı kırk yaran, adaletin timsali, masum, gariban/çulsuz, hoşgörülü Allah elçisi insanlar değillerdi aksine onlarda her türlü sahtekarlık vardı ve sanılanın aksine maddi olarak çok zenginlerdi. Peygamberler hiçbir zaman hoşgörülü olmamışlardır, sadece duruma göre takiye yapmışlardır. Gücü ele geçirince de kendine karşı çıkanları kesip biçmişlerdir. Peygamberlerin dava dediklerinin onda dokuzu siyasi kavgalardır, kişisel rantlardır, kendi soyunu ön pilana çıkarmadır. Peygamberlerden yalnızca İsa, gariban bir çulsuzun tekiydi ki o da sağlığında on iki kişiyi zor inandırabilmişti. Bu peygamberlerin hepsi aynı Kemal Sunal'ın Korkusuz Korkak filmindeki Bombacı Mülayim'i gibi. İlgili link: https://www.dinvemitoloji.com/2019/05/peygamberler-neden-ortadogudan.html?m=1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
Mantılı Mesaj tarihi: 10 Temmuz Report Paylaş Mesaj tarihi: 10 Temmuz Musa diye biri gerçekten yoktu. Hayatı ve başından geçenler farklı mitolojilerden alıntılarla dolu. İsa büyük ihtimalle yoktu ama kesinlikle yoktu diyemiyoruz henüz. Bazı kişilik özellikleri gerçekte olabilecek bir insanı andırıyor. Vardıysa bile başından geçenlerin doğru olduğu anlamına gelmez. Muhammed ise çok büyük ihtimalle gerçek bir karakterdi. O dönemde salgın hastalıklar yoğundu ve annelerin doğum yaptıktan sonra bebeklerini sütannelere vermeleri normal bir uygulamaydı. Muhammet de çocukluğunu bedevi olan süt annesinin yanında geçirdi, yanlış hatırlamıyorsam 5 veya 7 yaşına kadar. Bedeviler yolculara çölde rehberlik ederek yaşıyorlardı ve yolculuğun bir parçası olarak mola verdiklerinde çeşitli hikayelerle yolcularını eğlendirirlermiş. Bu hikayeler içinde ibrani dinleri, hint, roma, grek mitolojileri ve çeşitli masallar da bulunudu doğal olarak. O yüzden Muhammet bu hikayelerle büyüdü. Cebrail'den gelen ilk emir, "oku" aslında bildiğimiz manada okumak değil, bu hep yanlış bilinir. Oradaki "oku" bir şarkıcının şu şarkıyı okudum demesi gibi. İngilizce'ye Arapçadan "recite" diye çevrilir. Bu da yeri geldiğinde "anlat, konuş, tekrarla, ezberden oku" gibi anlamlara denk gelir. Kısacası bedevilerin yaptığı şey de tamamen buydu. Hikayeleri anlatmak. Muhammet 40 yaşlarına gelene kadar pek çok insanla tanıştı ve hayat hikayelerini, nelere inandıklarını öğrendi. Tüccardı, insanları ikna etmeyi biliyordu. Kimlerin nelere inanabileceğini çözmüş bir tür köylü kurnazıydı. Belki de yıllarca planladı yapacaklarını. Orasını bilemeyiz. Ama peygamber olduğunu (başkaları yoluyla) ilan ettikten sonra çevre köylerdeki bazı "ermişler" her ne hikmetse bunu duyup onun gerçek bir peygamber olduğunu doğruladı. Bugün de çeşitli müslüman ülkelerinde bir imama yeterli ölçüde para verirseniz Muhammet'in soyundan olduğunuzu ispat edebilir. Neyse, konudan fazla sapmayayım. Muhammed'in okuma yazma dahi bilmemesine rağmen bütün bunları nereden bildiğinin, nasıl ezbere okuyabildiğinin çok mantıklı ve makul açıklamaları var. Tek yapmanız gereken gerçekten de "okumak". Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Create an account or sign in to comment
You need to be a member in order to leave a comment
Create an account
Sign up for a new account in our community. It's easy!
Register a new accountGiriş yap
Already have an account? Sign in here.
Sign In Now