Jump to content

Kollektif bilinaçaltı


hegel

Recommended Posts

Carl Gustav Jung, Paris'te psikanaliz çalışmaları yaparken bir hastayla ilgili yaptığı görüşmede hastanın şöyle bir şeyden bahsettiğini not eder:

- "hasta dışarda dolaşırken gökyüzüne bakıp sürekli güneşin penisini sağa sola salladığını ve bunun rüzgara sebep olduğunu gördüğünü anlatıyordu." Jung bu duruma o sıralar Freud'dan da öğrendiği metodlarla, psikanaliz çalışmalarla anlamlar vermeye çalıştığından ama doğrusu çok ciddi bir olarak üstünde durmadan sanrı olarak ele aldığından bahseder.

Jung yazısında bu hastasıyla olan çalışmalarından yıllar sonra bir arkeolog arkadaşının Irak'ta yaptığı antik dönemler ve mitolojik kayıtlarla araştırmayla ilgili bir okumada bulundu (bu arkeolojik çalışma ve metinler ilk kez o yılda arkeologlar tarafından çözülmüş ve ortaya çıkarılmıştı) hastasının söylediği güneş fallusu sanrısına rastlar. Bu onu çok şaşaırtır çünkü bu mitolojik yazıtta "güneşin fallusunu sağa ve sola sallamasıyla rüzgar oluşturduğu" şeklinde bir mitolojik anlatı geçer. Jung bu arkeolojik kaydın o hasta tarafından okunmasının imkansız olduğunu çünkü hastayla görüşmesinden yıllar sonra bu arkeolojik çalışmaların yapıldığını ve kayıtlanıp ilk kez basılarak hatta arkadaşı tarafından kendisine de bir kopya gönderildiğinden bahseder. Bu olaydan sonra Jung insanlık tarihinin ortak bilinç altı şeklinde hepimizde belli seviyelerde kayıt altında tutulduğuyla ilgili tezler oluşturmaya başlar.

Jung'a göre insanların bilinçaltı uzak geçmişteki yaşantıların ve mitlerin etkisi altındadır. Sadece fiziksel olarak değil, mitler, kültürler ve sosyolojik olarak da aktarmalar devam etmektedir.

  • Thanks 1
Link to comment
Share on other sites

saçma bence.bu muhabbetler çok olur akilli insanlar arasinda bile.insan gördüğü çoğu seyle taşak gecmeyi sever.bazilarinin huyudur.akil fikir cük daşşağdadir.ay a bakipta aynisini diyen veya düşünen bir sürü insan vardır.kebdi arkadaslarindan biliyorum.cocukluk.yağmir yağarken bulutlarin üstümüze işediğini söylerdi.tabi dalgasına.bu hastada sonucta insan ve zihni cocuk edasinda.öğrendiği de işte o kadar, iki kelime; cuk dassağ.bunda gizem aramak mantiksiz.

  • Thanks 1
Link to comment
Share on other sites

On 07.07.2024 at 20:02, Röpteşambırlı Uzaylı yazdı:

saçma bence.bu muhabbetler çok olur akilli insanlar arasinda bile.insan gördüğü çoğu seyle taşak gecmeyi sever.bazilarinin huyudur.akil fikir cük daşşağdadir.ay a bakipta aynisini diyen veya düşünen bir sürü insan vardır.kebdi arkadaslarindan biliyorum.cocukluk.yağmir yağarken bulutlarin üstümüze işediğini söylerdi.tabi dalgasına.bu hastada sonucta insan ve zihni cocuk edasinda.öğrendiği de işte o kadar, iki kelime; cuk dassağ.bunda gizem aramak mantiksiz.

Jung gibi Freud'la beraber tarihe malolmuş bir bilim adamının araştırmalarını böyle küçümseyip kestirip atmak çok yanlış @Röpteşambırlı Uzaylı daha bilimsel elestiriler olsa tamam ama çok yüzeysel oldu bu eleştiri :

Link to comment
Share on other sites

Kişinin "bunu bilmesi veya tarih etmesi imkansızdı" gibi bir tez öne sürülüyorsa ihtimalleri hızlıca değerlendirebiliriz.

a. İnsanda o algıya yol açan başka bir deneyimin yan etkisidir.

b. Hikayede anlatılmayan veya saptırılan detaylar vardır, örneğin bu kişinin o bilgiye erişebileceği başka kaynakların görmezden gelinmesi.

c. Güneş gerçekten de çükünü sallayarak rüzgar oluşturuyordur ama bunu görebilen insanlar çok nadirdir.

d. Güneşle ilgili bu tür bir mitoloji genetik hafızayla aktarılmıştır.

 

d- Mitolojik detayların genetik hafızayla aktarıldığını sanmıyorum. Genler hayatta kalmamızı sağlayan özelliklerimizi aktarır ve bunların arasında ayılardan korkmak varsa genetik olarak aktarılması normaldir ama ayı tanrıçası Artio'nun adının veya onunla ilgili hikayelerin genetik olarak aktarılması kanımca mümkün değildir.

c- Bu şıkkı Occam'ın usturası ile kesip bir kenara atalım hemen. Böyle bir şeyin olası olduğuna dair bile bir işaret sunamaz kimse. Deli saçması.

b- Çoğu zaman bu şık doğru çıkar. Muhammed örneğinde olduğu üzere.

a- Bu ihtimali de göz ardı etmiyorum. Güneşe bakan bir insanın sanrılar görmesi normal bir olgudur.

 

 

 

  • Thanks 2
Link to comment
Share on other sites

1 saat önce, hegel yazdı:

Jung gibi Freud'la beraber tarihe malolmuş bir bilim adamının araştırmalarını böyle küçümseyip kestirip atmak çok yanlış @Röpteşambırlı Uzaylı daha bilimsel elestiriler olsa tamam ama çok yüzeysel oldu bu eleştiri :

yok adama bişe demiyorum.kollektif-ortak bilinç altimiz olabilir.ama böyle: gizemli, mistik,bilinmezlik içeren yazi gördüm mü otomatik; dinsel, tinsel,spiritüel çağrişim yapiyor bende. ve tabi, gençken; beyinsel tecavüze uğradiğim, masallarla yıllarim çalindiği,itaatkar bir köle edildiğim için vs. bu tip muhakemelerden, usa vurmalardan, önermelerden hazzetmiyorum.her şeyin maddesel etkileşim içinde olduğu bir evrende tarzimiz ruhçuluk olmamalı.hasta kim bilir hangi halüsinojenik maddenin etkisi altinda kaldi.veya ilaç aliyorsa bunlarda halüsinojenik etki etmiş olabilir.veya yediği, içtiği, bahçede kokladiği bişe(çiçek) de ki halüsinojenik madde, molekül,kimyasal uyarıcı da  olabilir.muhtemelen hastanın gittiği merkezi yerin bahçesinde veya saksida veya hastanin evinde bu çiçekten vardi.

spacer.png


Datura stramonium (boru çiçeği) (DS) bitkisel ilaç olarak astım ve ağrıların tedavisinde kullanılan bir bitkidir. Kimyasal yapısında, güçlü halusinojen ve deliryant (deliriant: hezeyan yaratıcı) etkilerden sorumlu olan atropin, hiyosiyamin ve skopolamin bulunmaktadır.

Gercekte, hastanin; güneşin malafatini görmesindense böyle olmuş olmasi daha olasi.

  • Thanks 1
Link to comment
Share on other sites

2 saat önce, Mantılı yazdı:

Kişinin "bunu bilmesi veya tarih etmesi imkansızdı" gibi bir tez öne sürülüyorsa ihtimalleri hızlıca değerlendirebiliriz.

a. İnsanda o algıya yol açan başka bir deneyimin yan etkisidir.

b. Hikayede anlatılmayan veya saptırılan detaylar vardır, örneğin bu kişinin o bilgiye erişebileceği başka kaynakların görmezden gelinmesi.

c. Güneş gerçekten de çükünü sallayarak rüzgar oluşturuyordur ama bunu görebilen insanlar çok nadirdir.

d. Güneşle ilgili bu tür bir mitoloji genetik hafızayla aktarılmıştır.

 

d- Mitolojik detayların genetik hafızayla aktarıldığını sanmıyorum. Genler hayatta kalmamızı sağlayan özelliklerimizi aktarır ve bunların arasında ayılardan korkmak varsa genetik olarak aktarılması normaldir ama ayı tanrıçası Artio'nun adının veya onunla ilgili hikayelerin genetik olarak aktarılması kanımca mümkün değildir.

c- Bu şıkkı Occam'ın usturası ile kesip bir kenara atalım hemen. Böyle bir şeyin olası olduğuna dair bile bir işaret sunamaz kimse. Deli saçması.

b- Çoğu zaman bu şık doğru çıkar. Muhammed örneğinde olduğu üzere.

a- Bu ihtimali de göz ardı etmiyorum. Güneşe bakan bir insanın sanrılar görmesi normal bir olgudur.

 

 

 

Yada acaba belli kültürel öğeler yaşanmışlıklar hastalıklar tarih sürecinde etkiledik birikerek beyinde benzer sonuçlara mi sebep oluyor. Mesela mekan olarak birbirinden uzak medeniyetlerde oluşan eserlerde büyük benzerlikler çıkabiliyor. Halbuki o dönemde bu medeniyetlerin bu eserleri birbirlerini etkilemesi için yakın coğrafyalarda iletişim içine girebilmeleri lazım. 

Link to comment
Share on other sites

1 saat önce, Röpteşambırlı Uzaylı yazdı:

yok adama bişe demiyorum.kollektif-ortak bilinç altimiz olabilir.ama böyle: gizemli, mistik,bilinmezlik içeren yazi gördüm mü otomatik; dinsel, tinsel,spiritüel çağrişim yapiyor bende. ve tabi, gençken; beyinsel tecavüze uğradiğim, masallarla yıllarim çalindiği,itaatkar bir köle edildiğim için vs. bu tip muhakemelerden, usa vurmalardan, önermelerden hazzetmiyorum.her şeyin maddesel etkileşim içinde olduğu bir evrende tarzimiz ruhçuluk olmamalı.hasta kim bilir hangi halüsinojenik maddenin etkisi altinda kaldi.veya ilaç aliyorsa bunlarda halüsinojenik etki etmiş olabilir.veya yediği, içtiği, bahçede kokladiği bişe(çiçek) de ki halüsinojenik madde, molekül,kimyasal uyarıcı da  olabilir.muhtemelen hastanın gittiği merkezi yerin bahçesinde veya saksida veya hastanin evinde bu çiçekten vardi.

spacer.png


Datura stramonium (boru çiçeği) (DS) bitkisel ilaç olarak astım ve ağrıların tedavisinde kullanılan bir bitkidir. Kimyasal yapısında, güçlü halusinojen ve deliryant (deliriant: hezeyan yaratıcı) etkilerden sorumlu olan atropin, hiyosiyamin ve skopolamin bulunmaktadır.

Gercekte, hastanin; güneşin malafatini görmesindense böyle olmuş olmasi daha olasi.

Bu adamlar psikoloji alanında bilim adamları, din adamı değiller, bakış açıları zaten bilimsel. Bahsettigin spirituelizmin bilimsel olarak eleştirisi ise kaba materyalizm olmamalı bence, diyalektik materyalizm olabilir. 

Link to comment
Share on other sites

32 dakika önce, hegel yazdı:

Mesela mekan olarak birbirinden uzak medeniyetlerde oluşan eserlerde büyük benzerlikler çıkabiliyor.

Örnek verebilirsen onun üzerinden konuşalım. Merak ettim.

33 dakika önce, hegel yazdı:

yakın coğrafyalarda iletişim içine girebilmeleri lazım. 

Kargo tarikatlarını biliyor musun? Afrika'nın çeşitli yerlerinde birbirleri ile iletişim kurma imkanı olmayan çok sayıda kabilenin inandığı kargo tanrıları var mesela. Hepsinde de düzenlenen ayinler hemen hemen aynı. Emperyalizm ve misyonerliğin eseri. Daha önce o bölgelerde misyon kuran Hollandalı ve İngiliz efendilerinin inşa ettiği telsiz kulelerine çıkıp ayin yapıyorlar. Böylece gökten büyük koliler içinde erzak ve benzeri malzemelerin ineceğine inanıyorlar. Bu sadece bir örnek. Ne inandıkları şeylerin doğru olduğunu ne de iletişim içinde olduklarını gösterir. Farklı kültürlerde görülen benzerlikler, o benzerliklerin ortaya çıkışında benzer olayların yan etkisi olarak doğmuş olabilir. Deprem, güneş tutulması gibi doğa olayları ilkel toplumlarda çoğu zaman benzer inançlar doğurmuştur. Tarihi olayların genlerle aktarılabilen kültürel değişimler yarattığı konusunda ise benim karşılaştığım bir bulgu yok. Bir gün çıkarsa veya varsa ama ben bilmiyorsam, o bulguları inceleyip tahminlerde bulunmak kolaylaşır. O güne kadar böyle bir durum olduğuna inanmıyorum.

Link to comment
Share on other sites

1 saat önce, hegel yazdı:

Bu adamlar psikoloji alanında bilim adamları, din adamı değiller, bakış açıları zaten bilimsel. Bahsettigin spirituelizmin bilimsel olarak eleştirisi ise kaba materyalizm olmamalı bence, diyalektik materyalizm olabilir. 

haklisin.dediğim gibi kolektif bilince karsı deilim.hatta bizim bilincimiz bile bağirsak florasının, bakterilerinin, mayalarin, parazitlerin ortak ürettikleri" kolektif bir bilinç" olabilir.aslinda esas beyin bağirsaktir belki.bu mikroorganizmalar tarihin her döneminde yüzyillarca varlar.ve kişiden kişiye gecebiliyorlar.bu yüzden hiç bir bağlantısı olmayan geçmiş antik  medeniyetlerin kalintilarinda ortak eserler görebiliyoruzdur belki.

ayni resmi düşünüp çizmiş olabilirler, aynı tanrılar, aynı yapılar, aynı yazıtlar filan.

sedece insan değil hayvan ve bitkilerde de durum ayni.hayatında hiç su, ağac, dere görmemiş bir kunduz eşyalarla set yapma davranışı gösterebilir.veya hayatinda çali görmemiş bir dokumaci kuş benzer yuva yapabilir.ya da bir tavuk kafasının kesildiğini, kanının aktığını ve öldüğünü sanabilir.bir tavuğu yere yatırıp, başını düz toprağa bakacak şekilde tutup, gagasından basliyarak parmağimizla toprağa bir çizgi çekersek tavuk bayılır.bu çekilen çizgiye kan yolu derler.tavuklar sürekli kesildiği ve kesilme işlemi kanları toprakta açilan düz bir çukur şeklinde olduğu ve kanları yol gibi bu çukurda akitildiği için çağlar boyu bu durum tavuklarda kolektif bilinç ve travma oluşturmuş olabilir.sonuçta doğumdan ölüme kadar bakterilerin etkisi altındayız.bağirsak florası kollektif bilincin merkezi yeri olabilir.bağirsak florasının değişmesi insan davranişi ve psikolojisini ve düşüncelerini etkiler.kolektif bilinç böyle ortaya çikiyordur belkide kimbilir.

Link to comment
Share on other sites

Benzerlikler vardır ama bunların doğaüstü kaynakları olduğu fikrini kabul etmiyorum. Aynı şekilde bunların genlerle aktarılabilen benzerlikler olduğu konusu da bahsedilen benzerliğe göre değişir diyorum.

Avrupalılarda laktoz intoleransının Afrika kökenli insanlara oranla daha az görünmesi yaşam tarzına adaptasyon ile ilgili mesela. Öte yandan güneşin bazı kültürlerde tanrı gibi görülmesi için toplumlar arasında bir etkileşim olması şart değil. 

Bir de "eser" ile kast edilen şeyin ne olduğuna inelim. Aztek veya Maya uygarlıklarında da çeşitli alet, silah, mimari yapı veya ayinlere yönelik tasarlanmış eserlere rastlarız ama bu onların Mısır medeniyeti ile iletişim halinde olduğunu veya kültürlerinin genlerle aktarıldığını göstermez.

Yorumlarınızı merakla bekliyorum. Bilmediğim bir şey öğrenirim belki. 🤗

Link to comment
Share on other sites

1 dakika önce, Röpteşambırlı Uzaylı yazdı:

hatta bizim bilincimiz bile bağirsak florasının, bakterilerinin, mayalarin, parazitlerin ortak ürettikleri" kolektif bir bilinç" olabilir.aslinda esas beyin bağirsaktir belki.bu mikroorganizmalar tarihin her döneminde yüzyillarca varlar.ve kişiden kişiye gecebiliyorlar.bu yüzden hiç bir bağlantısı olmayan geçmiş antik  medeniyetlerin kalintilarinda ortak eserler görebiliyoruzdur belki.

Nereye gitsem bu bağırsak bakterilerinden bahsedildiğini görüyorum. 70'lı yıllardan kalma bir filmde bir adamın bağırsak bakterileri etçil olma kararı alıp adamı içeriden yiyorlardı. Çok bozuk bir filmdi. 

Bu bakteriler hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalıştım ama sadece yoğurt tavsiye edildiğini gördüm. Daha fazla bilgi edinebileceğim kaynaklar varmıdır? 

 

Link to comment
Share on other sites

3 dakika önce, Maddeci yazdı:

Nereye gitsem bu bağırsak bakterilerinden bahsedildiğini görüyorum. 70'lı yıllardan kalma bir filmde bir adamın bağırsak bakterileri etçil olma kararı alıp adamı içeriden yiyorlardı. Çok bozuk bir filmdi. 

Bu bakteriler hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalıştım ama sadece yoğurt tavsiye edildiğini gördüm. Daha fazla bilgi edinebileceğim kaynaklar varmıdır? 

 

maalesef, haklarında verebileceğim bir kaynak yok.twiterda orda burda okuduklarimdan aklimda kalanlar hariç bağirsak florasi canlilari  hakkinda bir çalişma bilmiyorum.

Link to comment
Share on other sites

@Röpteşambırlı Uzaylı

Sözcü haberine göre bağırsaklarda %20 zararlı bakteri varmış. Sen bu konularda bilgin görünüyorsun. 

Kabızlık ve ishal nasıl önlenir? Galiba bu zararlı olan bakterilerin işi bu. 

https://www.sozcu.com.tr/bagirsaklardaki-zararli-bakteriler-nasil-temizlenir-wp7771226

Alıntı

Bakteri çeşitliliği ise sağlık durumumuzu birebir etkiliyor. ‘‘Bağırsak florasının büyük çoğunluğu (yüzde 80) yararlı bakterilerden, yüzde 20 kadarı potansiyel kötü bakterilerden, maya ve mantarlardan oluşur. Bağırsaklarımız iyi bakteri yönünden ne kadar zenginse bu, o kadar sağlıklı bir bakteri dengesine sahip olduğumuz anlamına gelir. Bu zenginlik bizi birçok hastalıktan korur ve vücudumuzun sağlıklı olmasını sağlar’’ diyen İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Osman Erk,

 

Link to comment
Share on other sites

4 saat önce, Maddeci yazdı:

@Röpteşambırlı Uzaylı

Sözcü haberine göre bağırsaklarda %20 zararlı bakteri varmış. Sen bu konularda bilgin görünüyorsun. 

Kabızlık ve ishal nasıl önlenir? Galiba bu zararlı olan bakterilerin işi bu. 

https://www.sozcu.com.tr/bagirsaklardaki-zararli-bakteriler-nasil-temizlenir-wp7771226

 

Parayla önlenir aga, baska nasıl önlenecek? para varsa huzur var.huzur varsa mutluluk hormonlari salgilarsin.mutluluk hormonlari da vücudu tamir eder.stres hormonlarını parcalar.bu stres hormon molekülleri büyük olduğu için damarları tıkarlar, ayrıca; vücuda olumsuz sinyaller göndererek vücudun sinir sistemini olumsuz etkilerler.nöral yapiyi ve hücresel dokulari bozarlar.

Organizma aşiri stres ve baskı altındaysa kabız olur. Hareketsiz kalmak ve lifli gıdalara ulaşamamakta bağirsak tembelliği yapar, bağirsak kasları düzgün çalişmaz.

o yüzden önlemek için; 

Para, stresten uzak durmak, hareket ve günde 25-30gr lif miktarını besinlerden almak gerek. fazla lif alincada gaz ve şişkinlik gibi mide-bağırsak rahatsızlıkları ishal problemleri çikar.o yüzden dengeli ve sağlıklı beslenmek gerek.

alınan yanliş ilaçlarda hormonal dengeyi ve bağirsaklari bozabileceği için dikkat etmek gerek.aşiri kefir tüketiminde de kişinin vucudu bu kadar çok bakteriyi tolere edememesine neden olabilir.çok kefir tüketimi bağirsağin alişik olduğu florayi bozabilir.dengeyi.zararli yarali bakteriler bir denge içinde olmali.

https://www.medicalpark.com.tr/kabizliga-ne-iyi-gelir/hg-1843#8

sonuçta her şey bu stres hormonlari yüzünden.aşiri stres, bağirsak ve hormonal dengeyi bozan ilaçlar "huzursuz bağirsak sendromuna" bile götürebilir.

https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/huzursuz-bagirsak-sendromunun-nedeni-stres-olabilir#:~:text=Huzursuz bağırsak sendromu%3B spastik kolon,genellikle ömür boyu devam ediyor.

linklerde daha ayrintili bilgiler var.linkleri özet geçtim.anladığım kadarıyla.zararli bakterilerde kabiz ishal şişkinlik yapar ama onlarda lazim.kısaca; stres hormonlari azizim.para.hareketsizlik.yanliş ilaçlar,köti beslenme lifsiz, fakkkfakirlik vs.

Link to comment
Share on other sites

6 saat önce, Mantılı yazdı:

Örnek verebilirsen onun üzerinden konuşalım. Merak ettim.

Mesela antik çağda asya'da afrika'da amerika'da benzer şeklde yapılmış piramitler. Ve yine entik çağlarda birbirinden uzak kıtalarda gamalı haç figürü çok yaygın şekilde mimari eserlerde kullanılmış, bu gibi eserlerin o zamanlarda birbirinden bu kadar uzak hatta amerika daha keşfedilmemiş diğer kıtalarda da böyle birbirine benzer eserler olması ilginç değilmi? 

Link to comment
Share on other sites

6 saat önce, Mantılı yazdı:

Deprem, güneş tutulması gibi doğa olayları ilkel toplumlarda çoğu zaman benzer inançlar doğurmuştur.

Evet bence de öyle, hatta bu ilk olarak sanırım şamanizmde gözlenebilir.

Bu arada antik çağda bütün dünyada şamanizmin birbirine benzer ritüelleri de yukardaki listeye eklenebilir

Link to comment
Share on other sites

6 saat önce, Mantılı yazdı:

Bir de "eser" ile kast edilen şeyin ne olduğuna inelim. Aztek veya Maya uygarlıklarında da çeşitli alet, silah, mimari yapı veya ayinlere yönelik tasarlanmış eserlere rastlarız ama bu onların Mısır medeniyeti ile iletişim halinde olduğunu veya kültürlerinin genlerle aktarıldığını göstermez.

Bahsettiğim tamda buydu, bu eserlerdeki benzerlik neden peki?

Link to comment
Share on other sites

1 saat önce, Röpteşambırlı Uzaylı yazdı:

Parayla önlenir aga, baska nasıl önlenecek? para varsa huzur var.huzur varsa mutluluk hormonlari salgilarsin.mutluluk hormonlari da vücudu tamir eder.stres hormonlarını parcalar.bu stres hormon molekülleri büyük olduğu için damarları tıkarlar, ayrıca; vücuda olumsuz sinyaller göndererek vücudun sinir sistemini olumsuz etkilerler.nöral yapiyi ve hücresel dokulari bozarlar.

Organizma aşiri stres ve baskı altındaysa kabız olur. Hareketsiz kalmak ve lifli gıdalara ulaşamamakta bağirsak tembelliği yapar, bağirsak kasları düzgün çalişmaz.

o yüzden önlemek için; 

Para, stresten uzak durmak, hareket ve günde 25-30gr lif miktarını besinlerden almak gerek. fazla lif alincada gaz ve şişkinlik gibi mide-bağırsak rahatsızlıkları ishal problemleri çikar.o yüzden dengeli ve sağlıklı beslenmek gerek.

alınan yanliş ilaçlarda hormonal dengeyi ve bağirsaklari bozabileceği için dikkat etmek gerek.aşiri kefir tüketiminde de kişinin vucudu bu kadar çok bakteriyi tolere edememesine neden olabilir.çok kefir tüketimi bağirsağin alişik olduğu florayi bozabilir.dengeyi.zararli yarali bakteriler bir denge içinde olmali.

https://www.medicalpark.com.tr/kabizliga-ne-iyi-gelir/hg-1843#8

sonuçta her şey bu stres hormonlari yüzünden.aşiri stres, bağirsak ve hormonal dengeyi bozan ilaçlar "huzursuz bağirsak sendromuna" bile götürebilir.

https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/huzursuz-bagirsak-sendromunun-nedeni-stres-olabilir#:~:text=Huzursuz bağırsak sendromu%3B spastik kolon,genellikle ömür boyu devam ediyor.

linklerde daha ayrintili bilgiler var.linkleri özet geçtim.anladığım kadarıyla.zararli bakterilerde kabiz ishal şişkinlik yapar ama onlarda lazim.kısaca; stres hormonlari azizim.para.hareketsizlik.yanliş ilaçlar,köti beslenme lifsiz, fakkkfakirlik vs.

Katılıyorum, kesinlikle yetersiz beslenme ve stres etkeni yüksek. İnsanı hasta eden sistem. Fakir nasıl sağlıklı olsun? Hamurla beslenen bir nesil nasıl sağlıklı olsun?

Link to comment
Share on other sites

Eserlerdeki benzerliklerden bahsetmişken aklıma ilk bu geldi.

Kabartmalardaki tanrıların el çantası. 

https://www.culturesocietyblog.com/2023/01/the-hand-bags-theory-on-sumerian.html

Aslında benzemediklerini açıkladılar. Mesela birindeki kova diğeri ise başka birşey.

Piramitler de benzemiyor. Fakat amaç aynı. Yanılmıyorsam güneş tanrısına yakın olabilmek için. Yanılıyorsam düzeltin.

Piramitler imkansızlıktan. İnsan gücü var ve birde bolca kaya.Ellerinden gelseydi burj Khalifa dikerlerdi.

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...