Kovulmuş Üye Konu tarihi: 16 Ocak Report Paylaş Konu tarihi: 16 Ocak https://www.rprealtyplus.com/amp/expert-zone/how-long-does-a-modern-concrete-building-last-4088.html Betonun tek başına kullanıldığı antik çağlarda demir yoktu. Demirsiz bir şekilde yapılmış örnek yapılardan en tipik olanı Pantheon ve Ayasofya tapınağıdır. Buralarda kubbe inşasında demir kullanılmamıştır. Buna rağmen 2000 yıldan beri ayaktalar. Tabiki uzmanlar o dönemde kullanılan özel malzemelerin günümüz inşaat sektörüne yetmeyeceğini söylüyorlar. O yıllarda beton yapımı için yanardağ külleri kullanılmış. Günümüz için aynısı mümkün olmasa da beton kalitesinin yine de standart bir ömrü var. Bu 50 ile 150 yıl arasında değişiyor. Bu değişkenlik binaların yapım şekline ve çimentonun uygun karıştırılıp uygun birşekilde donmasını sağlamakla da ilgilidir. Demek istediğim şu ki , çelik destekli kaliteli çimento ile yapılan binaların ömrü 100 yıla kadar uzamaktadır. Öyle 30 yıl oldu hadi yıkalım. Demekle olmuyor. Madem ki çevre kirliliği ve iklim tehlikesi var, o zaman 100 yıl dayanıklı yapılar niye yapmıyoruz. Şuanki tekniklerle 100 yıl dayanıklı ve depreme dirençli yapılar pekala yapılabilir. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kovulmuş Üye Mesaj tarihi: 3 Mart Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 3 Mart Maraş Adıyaman Hatay daki kaçak yapılara imar affını çıkartan murat kurum 250 bin insanın ölümünden hiç sorumlu değil. Kendilerine gelince kader ama başkalarına hiç de öyle kaderci yaklaşmıyorlar. Bakın Şili de 8.8 büyüklüğünde deprem oldu yıkılan bina yüzünden 500 kadar insan öldü. Japonya'da yılbaşında 7.5 deprem oldu 34 civarı kişi öldü. Türkiye'de 7.7 oldu 250 bin civarı ölüm var. Bunun sorumlusu kim? Yurtdışına kaçan 3 mütayit mi? Yoksa o binalara ruhsat veren AKP iktidarı mı? İhanetin boyutuna bakar mısın? Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kahin Mesaj tarihi: 4 Mart Report Paylaş Mesaj tarihi: 4 Mart @SultanAhmet Dilencisi Betonun tek başına kullanıldığı antik çağlarda demir yoktu. Demirsiz bir şekilde yapılmış örnek yapılardan en tipik olanı Pantheon ve Ayasofya tapınağıdır. Buralarda kubbe inşasında demir kullanılmamıştır. Buna rağmen 2000 yıldan beri ayaktalar. Bayro, güldürme beni. Bizans tarihi ve edebiyatına ilişkin kaynakların tamamı Batı'da "keşfedilmiştir". Bunun nedeni, "Yunanlı bilginlerin" Osmanlı fethinden sonra Doğu edebiyatının kalıntılarını Batı'ya "getirmiş" olmalarıdır. Aslında Bizans bir Fransız ve İtalyan icadıdır. Kurgusal tarihte sık sık olduğu gibi, Ayasofya gibi önemli yapılar katı bir kronolojik şema nedeniyle süresiz olarak ertelenir, ancak aniden ve şaşırtıcı bir şekilde tamamlanır. Büyük Konstantin'in açılışını yaptığı ve kendi adını verdiği görkemli yeni kente dair net bir mimari kanıt olmadığı gibi, bu kentle ilgili herhangi bir iddia da bulunmamaktadır. Bu kubbeli kilisenin inşa tarihi tam bir kâbustur ve bin yıllık Bizans imparatorluğu efsanesini çürütmektedir. Büyük Konstantin büyük bir kilise inşa etmeye başlamış ve bu kilise "360" yılında tamamlanmıştır. Ancak Konstantin kilisesi, kilise papazı John Chrysostomos ile çıkan isyanlar sırasında "404" gibi erken bir tarihte yıkılmıştır. Hemen yeni bir yapı inşa edilmiş ve bu bina da "532" yılında ünlü Nika İsyanı sırasında harabeye dönmüştür. Büyük Justinianus bir sonraki kiliseyi inşa etmeye başladı ve "537" yılında kutsadı. Genç Isidore döneminde yapılan restorasyon çalışmaları "563" yılında yeniden kutsamaya yol açtı. Yapı tarihine göre, Ayasofya bu nedenle Justianianus'un bir eseri değildir veya hiçbiri günümüze ulaşmamıştır. Sonraki 800 yıl boyunca Ayasofya'nın kronikleri sadece talihsizlik bildirir: "989" yılında batı kemeri çökmüş ve "1346" yılında, yaklaşık 450 (!) yıl sonra, doğu kemeri bir tür hasar simetrisi içinde çökmüştür. Bizans İmparatorluğu'nun son dönemlerindeki mali durum, Ayasofya'da yalnızca en gerekli onarımların yapılmasına izin vermiştir. Bilindiği üzere Osmanlılar şehri fethettikten hemen sonra kubbeli kiliseyi camiye çevirmişlerdir. Ayasofya'nın saçma inşa tarihi, kilisenin Yunan İmparatorluğu'nun son günlerinde sadece bir harabe olduğunu veya ancak bu zamanlarda inşa edildiğini göstermektedir. Ancak bugünkü bina korunmuş gibi görünmektedir. Hatta 1930'larda ortaya çıkarılan Hıristiyan resim programının bazı kısımları bile günümüze ulaşmıştır. Pantheon gibi Ayasofya da geç Romanesk döneme ait bir eserdir. Yunan kubbeli kilisesi ise Osmanlı camisinin modeliydi. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman'ın büyük camisi olan Süleymaniye Camii, açıkça Ayasofya'nın yapısal özelliklerinin daha da geliştirilmiş halidir. Şehrin yeni efendileri bin yıllık modelle geri mi döneceklerdi? Absürd zaman pozisyonları burada zaten çürütülmüştür. Konstantinopolis'teki en önemli camiler bir bütün olarak ele alınmalıdır. Osmanlı camileri üslup, düzen ve özellikler bakımından homojen görünmektedir. Bu nedenle aradaki zaman farkı çok azdır. Ve Konstantinopolis camileri açıkça Ayasofya'dan etkilenmiştir. Özellikle en büyüğü olan ve yukarıda bahsi geçen Süleymaniye Camii, Hıristiyan modelinin parametrelerini benimsemekle birlikte, tasarım ve yapısal detaylarında bu parametreleri açıkça aşmaktadır. Ancak Ayasofya sadece Süleymaniye ve diğer camilere ilham verebilirdi çünkü bu binalar neredeyse aynı zamanda inşa edilmişti. Ayasofya, Yunan Romanesk sanatının bir eseri olarak kabul edilebilir ve 18. yüzyılın başlarında inşa edildiği düşünülmektedir. Antik tarih, sadece kitaplarımızda ve fikirlerimizde var olan hikayeler koleksiyonudur. Ve belli bir fikrin bulaşıcı olduğu bilinir. Sadece bazı insanlar bir şeye ikna olmuşsa, herkes onu benimser. Ve hepsinden önemlisi, kimse karşı çıkmaya cesaret edemez. Antik tarih için de aynı şey geçerli. Hepimiz eski Yunanlılara ve Romalılara öykünürüz. Ne de olsa okulda bunları duymuşsuzdur. Ve tüm kitaplar ve tüm akademisyenler bundan bahseder. Bu yüzden çoğu insan bunun doğru olması gerektiğini düşünür. Antik tarih grotesk bir konstrüksiyondur ancak böyle algılanmaz. Mantıksız olan uydurulmuş hikayenin kendisi değil, doğru olduğuna inanılmasıdır! Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kovulmuş Üye Mesaj tarihi: 5 Mart Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 5 Mart Bizans ismi sonradan verildi zaten asıl adı doğu romandır. Farzet ki Ayasofyayı baştan sona Osmanlı yaptı diyek he mi. O yıllardan bu güne 600 yıl geçmiş hala ayakta üstelik demirsiz. Demek ki sağlam yapıldığında ayakta durabiliyor hem de o kadar deprem geçirmiş olmasına rağmen. Kubbeli yapı Roma dönemi mimarisidir. Osmanlı kubbe yapısını Romalılardan görerek yapmıştır. İslam'a mal etmiştir. Aslında kubbe panteist bir dinin sembolüdür. Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kahin Mesaj tarihi: 5 Mart Report Paylaş Mesaj tarihi: 5 Mart @somebody Farzet ki Ayasofyayı baştan sona Osmanlı yaptı diyek he mi. Kurgusal tarihte sıklıkla olduğu gibi, isim benzerliği çok belirgindir: Justinianos ve Süleyman'ın neredeyse aynı lakaba sahip olduğunu belirtmek gerekir. "Justinianos" isminin kendisi ADALETLİ anlamına gelmektedir. Sultan Süleyman ise KANUNİ Süleyman olarak adlandırılmıştır. Justiz = Almanca ADALET iūstitia = Latince ADALET Kurgusal tarihte Justinianos = ADALET ve = KANUNİ Süleyman ayni kişidir! Osmanlılar da başlangıçta dindar Vezüv Hıristiyanlarıydı ve ancak yavaş yavaş eski dinden uzaklaştılar. Osmanlılar Küçük Asya'dan değil, Balkanlar'dan, Trakya'dan gelmişlerdir. O yıllardan bu güne 600 yıl geçmiş hala ayakta üstelik demirsiz. Bayro, bir şey daha yazarsam, 300 yıla indirecek misin? Link to comment Share on other sites More sharing options...
Kovulmuş Üye Mesaj tarihi: 5 Mart Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: 5 Mart 1 saat önce, Kahin yazdı: @somebody Farzet ki Ayasofyayı baştan sona Osmanlı yaptı diyek he mi. Kurgusal tarihte sıklıkla olduğu gibi, isim benzerliği çok belirgindir: Justinianos ve Süleyman'ın neredeyse aynı lakaba sahip olduğunu belirtmek gerekir. "Justinianos" isminin kendisi ADALETLİ anlamına gelmektedir. Sultan Süleyman ise KANUNİ Süleyman olarak adlandırılmıştır. Justiz = Almanca ADALET iūstitia = Latince ADALET Kurgusal tarihte Justinianos = ADALET ve = KANUNİ Süleyman ayni kişidir! Osmanlılar da başlangıçta dindar Vezüv Hıristiyanlarıydı ve ancak yavaş yavaş eski dinden uzaklaştılar. Osmanlılar Küçük Asya'dan değil, Balkanlar'dan, Trakya'dan gelmişlerdir. O yıllardan bu güne 600 yıl geçmiş hala ayakta üstelik demirsiz. Bayro, bir şey daha yazarsam, 300 yıla indirecek misin? Senin masallarını gerçek varsayamam 1 Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Create an account or sign in to comment
You need to be a member in order to leave a comment
Create an account
Sign up for a new account in our community. It's easy!
Register a new accountGiriş yap
Already have an account? Sign in here.
Sign In Now