panteidar Konu tarihi: Haziran 3, 2011 Report Paylaş Konu tarihi: Haziran 3, 2011 Bugün 3 Haziran. Büyük şair Nazım Hikmet'in ölümünün 48. yıldönümü. Yaşam hikayesini kendi ağzından dinleyelim: OTOBİYOGRAFİ1902'de doğdumdoğduğum şehre dönmedim bir dahageriye dönmeyi sevmem üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettimon dokuzumda Moskova Komünist Üniversite öğrenciliğikırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğuve on dördümden beri şairlik ederim kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir ben ayrılıklarınkimi insan ezbere sayar yıldızların adını ben hasretlerin hapislerde de yattım büyük otellerde deaçlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir otuzumda asılmamı istedilerkırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini verdiler de otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonuelli dokuzumda on sekiz saatte uçtum Prag'dan Havana'ya Lenin'i görmedim nöbetini tuttum tabutunun başında 924'te961'de ziyaret ettim anıtkabri kitaplarıdır partimden koparmağa yeltendiler beni sökmediyıkılan putların altında da ezilmedim 951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü sevdiğim kadınları deli gibi kıskandımşu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bilealdattım kadınlarımıkonuşmadım arkasından dostlarımın içtim ama akşamcı olmadımhep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana başkasının hesabına utandım yalan söyledimyalan söyledim başkasını üzmemek içinama durup dururken de yalan söylemedim bindim tirene uçağa otomobileçoğunluk binemiyoroperaya gittim çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanınçoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüyeama kahve falına baktırdığım oldu yazılarım otuz kırk dilde basılırTürkiye'mde Türkçemle yasak kansere yakalanmadım dahayakalanmam da şart değil başbakan falan olacağım yokmeraklısı da değilim bu işin bir de harbe girmedimsığınaklara da inmedim gece yarılarıyollara da düşmedim pike yapan uçakların altındaama sevdalandım altmışıma yakın sözün kısası yoldaşlarbugün Berlin'de kederden gebermekte olsam dainsanca yaşadım diyebilirimve daha ne kadar yaşarımbaşımdan neler geçer dahakim bilir... NAZIM HİKMET11 Eylül 1961 - Doğu Berlin Link to comment Share on other sites More sharing options...
panteidar Mesaj tarihi: Haziran 3, 2011 Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 3, 2011 YAŞAMAYA DAİR 1 Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak. Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani o derecede, öylesine ki, mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde. Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığından. 1947 2 Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, yani, beyaz masadan, bir daha kalkmamak ihtimali de var. Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz en son ajans haberlerini. Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için, diyelim ki, cephedeyiz. Daha orda ilk hücumda, daha o gün yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu. Diyelim ki hapisteyiz, yaşımız da elliye yakın, daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız, insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla yani, duvarın ardındaki dışarıyla. Yani, nasıl ve nerede olursak olalım hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak... 1948 3 Bu dünya soğuyacak, yıldızların arasında bir yıldız, hem de en ufacıklarından, mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, yani bu koskocaman dünyamız. Bu dünya soğuyacak günün birinde, hatta bir buz yığını yahut ölü bir bulut gibi de değil, boş bir ceviz gibi yuvarlanacak zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. Şimdiden çekilecek acısı bunun, duyulacak mahzunluğu şimdiden. Böylesine sevilecek bu dünya "Yaşadım" diyebilmen için... NAZIM HİKMET Link to comment Share on other sites More sharing options...
panteidar Mesaj tarihi: Haziran 3, 2011 Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 3, 2011 SALKIMSÖĞÜT Akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına! Ah ne yazık! Ne yazık ki ona dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak, beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak! Nal sesleri sönüyor perde perde, atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde! Atlılar atlılar kızıl atlılar, atları rüzgâr kanatlılar! Atları rüzgâr kanat... Atları rüzgâr... Atları... At... Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat! Akar suyun sesi dindi. Gölgeler gölgelendi renkler silindi. Siyah örtüler indi mavi gözlerine, sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine! Ağlama salkımsöğüt, ağlama, Kara suyun aynasında el bağlama! el bağlama! ağlama! Nâzım HİKMET Link to comment Share on other sites More sharing options...
panteidar Mesaj tarihi: Haziran 5, 2011 Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 5, 2011 VEDA Hoşça kalın dostlarım benim hoşça kalın! Sizi canımda canımın içinde, kavgamı kafamda götürüyorum. Hoşça kalın dostlarım benim hoşça kalın... Resimlerdeki kuşlar gibi dizilip üstüne kumsalın, mendil sallamayın bana. İstemez... Ben dostların gözünde kendimi boylu boyumca görüyorum... A dostlar a kavga dostu iş kardeşi a yoldaşlar a..!!. Tek hecesiz elveda.. Geceler sürecek kapımın sürgüsünü, pencerelerde yıllar örecek örgüsünü. Ve ben bir kavga şarkısı gibi haykıracağım mapusane türküsünü. Yine görüşürüz dostlarım benim yine görüşürüz... Beraber güneşe güler, beraber dövüşürüz... A dostlar a kavga dostu iş kardeşi a yoldaşlar a..!!. ELVEDA..!!....... NAZIM HİKMET Link to comment Share on other sites More sharing options...
Lux e Tenebris Mesaj tarihi: Haziran 6, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 6, 2011 "affetmedi bu ermeni vatandaşkürt dağlarında babasınınkesilmesini.fakat seviyor seni,çünkü sen de affetmedinbu karayı sürenleri Türk halkınınalnına" Yaşlı panter çok kızacak bu yazıya, bu yazıdan sonra nazım sevgiside bitecek ayrı. http://www.turksolu.org/323/kahramanoglu2323.htm Link to comment Share on other sites More sharing options...
panteidar Mesaj tarihi: Haziran 6, 2011 Yazar Report Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 6, 2011 "affetmedi bu ermeni vatandaşkürt dağlarında babasınınkesilmesini.fakat seviyor seni,çünkü sen de affetmedinbu karayı sürenleri Türk halkınınalnına" Yaşlı panter çok kızacak bu yazıya, bu yazıdan sonra nazım sevgiside bitecek ayrı. http://www.turksolu.org/323/kahramanoglu2323.htm Yoo, niye kızayım.Ben de geçmişte yazdım o şiiri, hem de tamamını.Yine yazalım: AKŞAM GEZİNTİSİ Hapisten çıkmışınÇıkar çıkmaz daGebe koymuşun karınıTakmışın kolunaGeziyorsun akşamüstü mahalledeKarnı burnunda hatununNazlı nazlı taşıyor mukaddes yükünüSen saygılı ve kibirlisinHava serinÜşümüş bebek elleri gibi bir serinlikAvuçlarına alıp onu ısıtasın gelirMahallenin kedileri kasabın kapısındaVe üst katta kıvırcık karısıYerleştirmiş pencerenin pervazına memeleriniAkşamı seyrediyorAlaca aydınlık tertemiz gökyüzüDuruyor ortada ÇobanyıldızıBir bardak su gibi pırıl pırılBu yıl uzunca sürdü pastırma yazıDut ağaçları sarardıysa daİncirler hâlâ yeşilMürettip Refik’le Sütçü Yorgi’ninOrtanca kızı çıkmışlar akşam piyasasınaParmakları birbirine dolanmışBakkal Karabet’in ışıkları yanmışAffetmedi bu Ermeni vatandaşKürt dağlarında babasının kesilmesiniFakat seviyor seni çünkü sen deAffetmedinBu karayı sürenleri Türk halkının alnınaMahallenin veremlileriYataklara düşenlerBakıyor camların arkasındanÇamaşırcı Huriye’nin işsiz oğluOmuzlarında keder kahveye gidiyorAjans haberlerini okuyorRadyosu Rahmi BeylerinUzak Asya’da bir memleketSarı ay yüzlü insanlarBeyaz bir ejderha ile dövüşmektelerOraya gönderildi seninkilerdenDört bin beş yüz tane MemetKardeşlerini katletmeyeKızarıyor yüzün öfkeden ve utançtanVe umumiyetle filan değil sırf sana aitVe eli kolu bağlı bir hüzünKarını arkadan itip yereYuvarlamışlar daDüşürmüş gibi çocuğunuYahut gene hapisteymişin de karakoldaGene dövülüyormuş gibiKöylü jandarmalara köylülerAnsızın bastırdı geceBitti akşam gezintisiBir polis jipi saptı sizin sokağaKarın fısıldadıBizim eve mi? NAZIM HİKMET Link to comment Share on other sites More sharing options...
denizbahar Mesaj tarihi: Haziran 24, 2011 Report Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 24, 2011 Vicdanla birlikte.. "şeref" ararım ben sevdiklerimde;Her zaman doğru değildir ...elbet seçimlerim..Zaman gelir "şerefsizleri" de severim.. Her yerde gözüm kulağım vardır benim."Eksik söylemek yalan söylemek değildir !" mantığındakiBeni değil kendini kandırır yalnızca...Bilmezden gelişlerim aptala yatışlarımKaybetme korkumdan değil, karşımdakilerin yalan söyleme potansiyellerine olan merakımdandır..."inkar" olmaz benim hayatımda..Yaşananı "yaşanmamış" saymamSayanları da saymam...Kelimelere sığmaz sayfalar sürer beni anlatmakAma ne kadar anlatılırsa anlatılsın;Yaşayan bilir beni..Yaşamayan anlamaz... "Ağırdır sevmelerim, Her yürek taşıyamaz..Büyüktür umutlarım, Her omuz kaldıramaz.." nazım hikmet/Ran Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Create an account or sign in to comment
You need to be a member in order to leave a comment
Create an account
Sign up for a new account in our community. It's easy!
Register a new accountGiriş yap
Already have an account? Sign in here.
Sign In Now