Jump to content

satsuma56

Members
  • İçerik sayısı

    12
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

Everything posted by satsuma56

  1. Evet, Mısırlıları ikna etmekte ne kadar başarılı (!) olduğunu görüyoruz: Mısır seçimlerinde İslamî partiler sandalyelerin dörtte üçünü kazandı Mısır'da ikinci aşaması geçtiğimiz hafta tamamlanan Halk Meclisi seçimlerine, sandalyelerin dörtte üçünü kazanan İslamî partiler damgasını vurdu. İkinci aşamada oyların yüzde 36,5'ini kazanan Müslüman Kardeşler'in Hürriyet ve Adalet Partisi (HAP) birinci gelirken, Nur Partisi liderliğindeki Selefiler ise oylarını 4 puan artırarak yüzde 28,7 ile ikinci oldu. Ülkenin en köklü partisi olarak kabul edilen Vafd ise birinci aşamada üçüncü olan liberallerin oluşturduğu Mısır Bloku'nu dördüncülüğe itti. Mısır'ın AK Parti'si olarak adlandırılan Vasat, ikinci aşamada da beşinci oldu. Ahram gazetesinde yayımlanan sonuçlara göre üç aşamalı seçimlerin ilk iki turunda HAP 498 sandalyenin 161'ini elde ederken, Selefiler ise 82 milletvekilliği kazandı. İkinci aşama sonunda Vafd'in sandalye sayısı 27, Mısır Bloku'nun 23, Vasat'ın 7 oldu. Diğer sandalyeler ise küçük partiler arasında paylaştırıldı. İkinci aşama seçimlerde katılım oranı ilk aşamanın çok üzerinde yüzde 65'e çıktı. Önümüzdeki ay başında yapılacak olan üçüncü aşama ile Halk Meclisi seçimlerinin tamamlanacağı Mısır'da daha sonra da yine üç aşamalı Şûra Meclisi seçimleri gerçekleştirilecek. Halk Meclisi'nin 508 üyesinden 10'u devlet başkanlığı yetkilerini elinde bulunduran Askerî Konsey tarafından atanacak. Devrik lider Hüsnü Mübarek döneminde de yapılan benzer uygulamaya göre bu kontenjandan genellikle Hıristiyanlar ve kadınlar parlamentoya alınıyordu. http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1219765
  2. Bir kilo demirle bir kilo altın ağırlık olarak eşittir ama fiyatları çok farklıdır, değil mi?
  3. AKP 12 Haziran seçimlerinde %50 oy aldı. Eğri oturalım doğru konuşalım, kendileri açısından güzel bir sonuç. 2007'de %21 oy alan CHP ise oylarını %26'ya, 112 olan milletvekili sayısını da 135'e çıkardı. Yani her ikisinde de %20'lik bir yükselme var. Bu memlekette sol oy potansiyeli, her dönemde taş çatlasın %30'du. Şimdi aklı başında olan kim "CHP seçimlerde başarısızdır" diyebilir? AKP yardakçıları ve CHP'li maskesi takmış hainler diyor işte. Peki amaç ne? Amaç, bu vesileyle CHP'yi yıpratarak AKP'ye memleketin tümünü teslim almak. Ama bilmiyorlar ki CHP seçmeni bilinçlidir ve böyle yaygaralara pabuç bırakmaz. 2007 Cumhurbaşkanı seçim sürecinde de buna benzer bir kampanya yürütmüştü bu zavallılar. "CHP önümüzdeki seçimlerde ağzının payını alacak" gibilerinden. Hafızaları balıklarınkiyle eşdeğer olanlar unutmuştur diye hatırlatayım dedim. Çırpının bakalım, daha ne kadar çırpınacaksınız? Avucunuzu yalayacaksınız siz, avucunuzu...
  4. O senin hüsnü kuruntun. CHP seçmeni, bereket versin senin gibi tabansızlardan oluşmuyor. Kime oy verdiğini iyi bilir onlar. 'Millet'li üslupla konuşan AKP kuyrukçusu sözde ateist; sen herkesi kör, alemi sersem mi sanıyorsun? CHP, son yıllarda gördüğüm en kişilikli kararını verdi. Başta Kılıçdaroğlu olmak üzere hepsini kutluyor, gözlerinden öpüyorum. ('Kırk katır mı, kırk satır mı' ikilemini tek çare görüp üçüncü seçenek yaratma inisiyatifini unutmuş görünen eski tüfeklere de selam olsun.)
  5. Fatih 1453'de İstanbul'u fethettiğinde, Pontus bölgesi (şimdiki kabaca Rize-Trabzon-Giresun-Ordu-Bayburt-Gümüşhane illeri) hala Hıristiyandı. Alparslan'ın 1070 Malazgirt Savaşı'nı anımsarsanız, bu bölgenin İslamlaşmasında en az 300 yıllık bir gecikme olduğunu görürsünüz. Herhalde bu nedenle, gerek Hrant Dink gerekse Katolik papaz cinayeti faillerinin -eski adıyla- Pontuslu olması, bilinçaltında bu gecikmeyi kapatma çabasından kaynaklıyor olsa gerek.
  6. NTV Tarih dergisinin geçen sayılarından birinde, yanlış anımsamıyorsam Bayburt'ta olacak, bir dağ köyünün yakınlarında bulunan Bizans kilisesi yıkıntısı hakkında, köylülerin 'gavur geçmişlerinden utandıkları için' hiç konuşmak istemedikleri yazılmıştı. İlginç bir psikoloji.
  7. CHP, en azından son dört yıldır devlet partisi değil artık. Ordu, üniversiteler, yargı... derken, güvenilen dağlara tek tek kar yağdıktan sonra sıra şimdi kendisine geldi. Çok zor bir döneme giriyoruz. Derin ve sert hesaplaşmalar yaşanacak gibi görünüyor. Encamımız hayrolsun.
  8. Eskiden beri bilinen bir sahnedir: Mahkemelerde savcılar, sanıklar için daima en yüksek cezayı ister ama yargıçlar buna pek itibar etmez, genellikle suçun tam karşılığı olan cezaya ya da beraate hükmeder. (Sanırsınız ki ceza bir mal, savcı da satıcısı; pazarlığa hep en yüksekten başlamasının anlamı bu olmalı.) Bakıyoruz da, son yıllarda yargıçlar da savcıların davranış kalıplarını benimsemiş görünüyor. Çeşitli 'darbe planları' soruşturmalarında tutuklanan subayların durumu budur: Savcı, soruşturmadan sonra sanıkları bir umut mahkemeye sevk ediyor ama maaşallah, yargıçlar savcıların isteklerini ikiletmeyip yallah cezaevine... İstisnası çok az. Bu ülkede iki hafta önce bir genel seçim yapıldı. Seçimde bazı partiler tarafından aday gösterilen birtakım tutuklular da -hükümlüler değil- milletvekili seçildi. Ama şimdi bakıyoruz; klasik savcı gönülsüzlüğü yanında mahkemeler de aynı paralelde. Daha duruşması bitmemiş, hakkında hüküm verilip cezası kesinleşmemiş mazbatalı milletvekillerini cezaevinden çıkarmamakta kararlı görünüyorlar. (Bu arada 'özel yetkili savcı' denen şahısların hukuk önünde en büyük engeli oluşturdukları da ayrı bir konu.) Şu aşamada, ülkenin huzuru ve halkın tercihlerinin TBMM'de yer alması yargı tarafından engellenmektedir. Hukukun özgürlükçü değil, gerici ve tutucu yorumu başımıza çok iş açacak gibi görünüyor. "Bu memlekette yargıçlar diktatörlüğü var" deniyordu. Gerçekten doğruymuş.
  9. Eğer sen ateist olsaydın, görüşlere görüşle karşı çıkma terbiyesini almış olurdun. Sen ateistlerin yüz karasısın. Eskilerden: "Üslubu beyan - Aynıyla insan." (İfade tarzı insanın karakterini yansıtır.)
  10. GÜNEŞ OLMADAN AKŞAM VE SABAH OLUR MU? TEVRAT – 1.Bölüm: Yaratılış (1/1-19) 'Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu. Tanrı, "Işık olsun" diye buyurdu ve ışık oldu. Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı. Işığa "Gündüz", karanlığa "Gece" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu. Tanrı, "Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın" diye buyurdu. Ve öyle oldu. Tanrı gök kubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı. Kubbeye "Gök" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu. Tanrı, "Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün" diye buyurdu ve öyle oldu. Kuru alana "Kara", toplanan sulara "Deniz" adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. Tanrı, "Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin" diye buyurdu ve öyle oldu. Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar, tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve üçüncü gün oluştu. Tanrı şöyle buyurdu: "Gök kubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin." Ve öyle oldu. Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı. Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gök kubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve dördüncü gün oluştu.' ----------------------------------------------------------------------------- KONU - ‘Akşam olmuş, sabah olmuş ve ilk gün oluşmuş; akşam olmuş, sabah olmuş ve ikinci gün oluşmuş; akşam olmuş, sabah olmuş ve üçüncü gün oluş’muş. Cevap verin: Ortada güneş yok; doğmuyor, batmıyor! Güneş olmayınca gündüz ve gece, akşam ve sabah nasıl oluyor? KONU - İkinci gün ‘Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar, tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştir’miş. Cevap verin: Ortada güneş, güneş ışığı, güneş ısısı ve fotosentez olgusu yokken bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları nasıl yetişiyor? KONU - Güneşin ve ayın görevi ‘Gök kubbede gündüzü geceden ayırmak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olmak ve belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstermek’miş. Cevap verin: Önceki üç gün gündüzü geceden ne ayırıyordu? Yeryüzünü aydınlatan ışık neydi? Günleri gösteren belirti neydi? KONU - Üçüncü gün ’Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarat’mış, ‘Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gök kubbeye yerleştir’miş. Cevap verin: Güneş ve Ay’dan söz ediliyor… Önce Dünya, sonra Güneş, Ay ve yıldızlar yaratılmış olabilir mi? Astronomi Dünya’nın Güneş’ten koptuğunu söylerken acaba hangisi doğru söylüyor?
  11. http://siyaset.milliyet.com.tr/ysk-hatip-dicle-nin-milletvekilligini-oybirlig-ile-dusurdu/siyaset/siyasetdetay/21.06.2011/1405208/default.htm Hatip Dicle'nin milletvekilliği düşürüldü. İşin aslında ne kadar ciddi olduğunu ve 'ileri demokrasimizin' ne menem bir şey olduğunu kavramak isteyenlere güzel bir örnek.
  12. Silivri'deki Ergenekon davaları ile doğuda KCK'dan tutuklu bulunan ve 12 Haziran seçimlerinde milletvekili seçilen sanıkların mazbatalarını almalarına rağmen mahkemelerin salıverme yönünde ayak sürüdükleri anlaşılıyor. Mahkemelerin hüküm giymemiş kişiler hakkında böyle bir tasarruf yetkisi var mı? Hayır, yok. 'Milletvekili seçilme yeterliliği'ni engelleyen hususlar arasında 'tutuklu bulunmak' diye bir madde yok. Sanık hüküm giymedikçe böyle bir engelleme yapılamaz. Nitekim 2007 seçimlerinde İstanbul 1. bölgeden bağımsız seçilen Sabahat Tuncel, Gebze cezaevinde tutukluyken salıverilmiştir. Son dönemde güdümlü hale getirilen yargı hiç boşuna kıvranmasın: Bu süreçte çift-S formülü çalışacaktır. Yoksa uluslararası kamuoyu dünyayı başlarına yıkar.
×
×
  • Create New...