Bir fikre aksi delillere bakmaksızın aynı şekilde inanmaya devam eden kişi dogmatiktir. Sosyalistlerin getirdiği pek çok ifadenin aksini gösteren göstergeler, ve yaşanmış gözlemlerden sosyalist fikirleri haksız çıkaran örnekler verilmesine rağmen, hala fikirler sanki hiçbirşey olmamış gibi aynı şekilde savunuluyorsa, bunu savunanlar dogmatik davranıyor demektir.
Marks geri dönüşsüz bir biçimde sosyalizme geçileceğini söyledi ama geri dönüş oldu. Birkaç sosyalist ülke hariç hepsi geri döndü.
Marks ileri kapitalist ülkelerde sosyalizmin kurulacağını söyledi ama tam tersi yeni sanayileşmeye başlayan ülkelerde kuruldu.
Marks kapitalizmde ücretlerin gittikçe azalacağını iddia etti ama ücretler gittikçe arttı.
Marksizme göre kapitalizmin krizi üretilenin tüketilememesinden olacaktı, çalışanlar gittikçe daha az kazandığı için tüketemeyecek, onlar tüketemeyince kapitalistler ürünlerini satamayacak ve zarar edecekti. Bu kapitalizmin temel çelişkisi idi ve kapitalizm bundan dolayı yıkılacaktı. Kapitalist sistem ile yönetilen ülkeler pek çok kriz yaşadılar ama çok azı bu şablona uyan bir kriz oldu. Pek çok krizde sebepler ve mekanizmalar farklıydı. Hatta krizlerin önemli bölümü, aşırı tüketim eğiliminden, elde olan reel değerlerin fazlasının tüketilmeye çalışılmasından kaynaklandı.
Modern ekonomi bilimi, 'değer'i açıklarken Marks'ın emek bazlı değer anlayışını kullanmamaktadır, çünkü bu anlayışın değer'i doğru şekilde açıklayamadığı ve analiz edemediği açıktır. (Gerçek hayatta daha az emek verilerek yapılan bazı şeyler bazen daha değerli olabilmekte, ya da tam tersi çok fazla emek harcanarak yapılan şeyler çok değersiz olabilmektedir).
Bununla bağlantılı olarak, artı değer sömürüsü denen kavramın, sermaye birikimini açıklayamayacağı da açıktır. Eğer sermaye birikimine artı değer sebep oluyor olsaydı, patronların hiçbir zaman zarar etmemeleri, hep kar etmeleri gerekirdi. Sömürecek işçileri olduğu sürece servetlerinin artması gerekirdi. Ama pek çok patron ve işyeri zarar etmekte, zamanla iflas edebilmektedir.
İleri kapitalist ülkelerin ileri oluşunun geri ülkeleri sömürmesiyle açıklanıp açıklanamayacağı da şüpheli, çünkü buralarda üretilen değerin önemli bölümü ülke içinde üretilmekte, yurt dışından transfer edilmemektedir. Zaten sömürmeden önce, baştan ileri olmalıdırlar. Emperyalizm daha çok bir sonuca benziyor, sebebe değil. Ama bu konudan tam emin değilim. Başka ülkelerin sömürülmesinin sağladığı katkıların varlığı da açık. Sadece ülkeler arasındaki gelişmişlik farkını tek başına bu prensibin açıklayıp açıklayamayacağı şüpheli.
Diyalektik materyalizm denen felsefede pek çok sorun var bir kısmını daha önce dile getirdik. Diyalektik kelimesi zaten çok anlamlı olarak kullanılmakta. Tek bir anlamı alınsa bile bu kavramın her değişimi açıklayamayacağı (yani değişimin ana ilkesi olmadığını), farklı tür örnekler de olduğu açıktır.
Nicel değişimin nitel değişime sebep olması denen prensipte de sorunlar olduğunu dile getirdik daha önce. Hatta diyalektik materyalizmin evrenin sonsuz olduğunu iddia ettiğini, bunun yanlış olması bir yana, böyle bir ifadenin bir felsefede bulunmaması gerektiğini, çünkü bunun ampirik bilgi gerektiren bir yargı olduğunu söyledik.
Alt yapı mı üst yapıyı belirler, yoksa üst yapı mı alt yapıyı şeklindeki tavuk yumurta probleminin marksizmde çözümsüz olduğunu söyledik.
Toprak ağaları ile serflerin üst ve alt sınıfı oluşturduğu bir düzende savaşı serfler kazanamadıysa, burjuvazi ve proleteryadan oluşan bir düzende neden proleteryanın kazanması gerektiğini sorduk.
Serfler ve toprak ağaları uzlaşmaz çelişkiyi temsil eden iki uç olması gerekirken, burjuvazi nasıl olup da diyalektik süreçteki toprak ağalarının zıttı olan kutup olarak gösterilmektedir diye sorduk.
Burjuvazinin her nasılsa ortaya çıkan üçüncü bir sınıf olarak sınıf savaşının asıl galibi olduğu kabul edilse bile, buradan nasıl şu anki savaşı proleterlerin kazanacağı sonucunun çıkacağını sorduk. (Bu mantığa göre, bu durumda da üçüncü bir sınıf çıkmalı ve yeni düzende onlar başta olmalı ki aslında reel sosyalizmde bir bakıma bu oldu. Ama durum buysa o zaman bu devrim nasıl proleterya devrimi olur, ortaya çıkacak yeni düzene nasıl proleterya diktatörlüğü denebilir?).
Sınıf savaşımı denen şeyin insanlık tarihinin gelişimini açıklamada yetersiz kalacağını söyledik. Çünkü sınıf savaşları hiçbir zaman alt sınıfları üste, üstleri alta geçirmedi. Alttakiler altta, üsttekiler üstte olmaya devam ettiler. Arada bir, üst sınıfın elinde bulunan gücün alt sınıfın desteği alınarak el değiştirmesine, yani gücün A grubundan B grubuna geçişine tanık olunduğunu, fakat bunun sınıfsal bir değişikliğe sebep olmadığını söyledik ki bu marksizmde tarihsel materyalizmden anlaşılan şey değildir. (Toplumlardaki kutuplu yapının hep devam ettiğini, değişen şeyin insan teknolojisi ve yaşam tarzından başka birşey olmadığını söyledik. Dolayısıyla, sınıf savaşımı denen şeyin toplumların gelişimini açıklayamayacağını savladık ama sosyalistlerden somut bir cevap alamadık).
Toplumların değişimini sınıf savaşımı bazında açıklamayan tüm teorileri idealist bir tarih anlayışı olmakla itham etti bazı sosyalist arkadaşlarımız. Materyalizmi de tekellerine almak istediler. Halbuki, kendisi materyalist olan bilimde, toplumların gelişimi sosyoloji ve antropoloji gibi alanlarda marksizmin o 'sınıf savaşımı' kavramı kullanılmadan açıklanır ve bilimin materyalist olduğuna kimsenin itiraz edeceğini zannetmiyorum. Tek materyalist açıklamayı kendi bakış açıları kabul eden, başka tür bir materyalist düşünceyi mümkün görmeyen arkadaşların bakış açılarını elbette dogmatik olarak nitelendireceğiz.
Daha pek çok örnek verilebilir. Ama bu kadarı ne kastettiğimi anlatmak için yeterlidir bana göre.
Recommended Comments
Create an account or sign in to comment
You need to be a member in order to leave a comment
Create an account
Sign up for a new account in our community. It's easy!
Register a new accountGiriş yap
Already have an account? Sign in here.
Sign In Now