Jump to content

Evrensel-İnsan'a sorular.


ilgi

Recommended Posts

Bu başlıkta, bana göre daha bilinçli gördüğüm evrensel-insan'a, gerek kendi savunduğu fikirlere ait, gerekse de diğer çözemediğim felsefi fikirleri soracağım.

 

Vereceği cevaplar için şimdiden kendisine teşekkür ediyorum.

 

İlk sorum:

 

Bir başka forumda "bilgi" konusundaki tartışmamızda, "inançlar bilgi değildir" görüşüme, "her soyut fikir bilgidir" şeklinde karşı çıkmıştın. Aklımda böyle kalmış.

 

Şimdi yine aynı yerde bir şiirine rastladım. Bu şiirdeki bilgi tanımın ne anlama geliyor?

 

 

İnanç bilgi değildir.
Aklın bir eseridir.
İnancına sarılan,
Bilgiden habersizdir.
  • Like 4
Link to comment
Share on other sites

Bu başlıkta, bana göre daha bilinçli gördüğüm evrensel-insan'a, gerek kendi savunduğu fikirlere ait, gerekse de diğer çözemediğim felsefi fikirleri soracağım.

 

Vereceği cevaplar için şimdiden kendisine teşekkür ediyorum.

 

İlk sorum:

 

Bir başka forumda "bilgi" konusundaki tartışmamızda, "inançlar bilgi değildir" görüşüme, "her soyut fikir bilgidir" şeklinde karşı çıkmıştın. Aklımda böyle kalmış.

 

Şimdi yine aynı yerde bir şiirine rastladım. Bu şiirdeki bilgi tanımın ne anlama geliyor?

Birincisi boyle bir soru icin tesekkur ederim.

 

Bilginin ne oldugu epistemolojide, GERCEGIN NE OLDUGUNUN INANCA GORE DOGRULANMASIDIR. Olarak gecer.

 

Bu genel bilginin ne oldugu anlamidir. Bu bilgi cesitlidir. Sosyal fiziksel ve matematiksel mantiksal.  

 

Bir de bilginin nitelenmesi ve sifatlari vardir. Bunlar da bilgiyi sifatlayanlardir.

 

Benim buradaki bakis acim bilimsel bilgidir.

 

DOLAYISIU ILE BILGI INANCSAL SIFATA SAHIP OLABILIR, AMA INANCIN KENDISI BILGI DEGILDIR.

 

Yukaridaki siir bilimsel bilissel bilgi YE GORE YAZILMISTIR.

 

Dolayisiyle herkes her cesitte ve her sifatta builgilenebilir. Yalniz bunlardan gecerli olan bilimsel ve bilissel bilgidir.

 

Ayrica yukaridaki siirde bir seyi bilmek ve inanmak" farkina atif vardir.

 

Bir seye inanmak, sadece yuzeyseldir. Bir seyi bilmek ise, bilgi olarak bilinenin ne oldugunu aciklayabilecek bilgiye sahip olmaktir.

 

Dolayisi ile inanc=bilgi degildir. Yani INANC BILGI ILE OZDES DEGILDIR.

 

Yalniz bilginin sifati niteligi INANCSAL OLABILIR. Inancsal bilgi de sosyal bilgidir, BILIMSEL DEGILDIR.

 

Her tur bilginin de yani fiziksel sosyal matematiksel mantiksal, sifat olarak BILIMSEL VE BILISSEL BILGI OLANI FARKLIDIR. BILIMSEL/BILISSEL BILGI INANCSAL OLAMAZ. Yani niteligi temeli inanca dayanmaz.

 

Mesela tanri kavrami bir inanctir ve her turlu tanri ile ilgili bilginin sifati inancsaldir ve bilgi olarak ta sosyal bilgidir.

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

O halde bilgiyi, yanlış bilgi, doğru bilgi diye ayırmak gerekiyor.

 

Sosyal bilginin de bilimsel olarak ayrılması yani doğru/yanlış şekilde ayrılması mı gerekiyor? Öyle ya sosyal bilimlerin bilgileri de gözleme, belge ve bulguya dayanmıyor mu? Yoksa etiksel bilgileri sosyal bilgilerden ayırmak mı gerekiyor? Etiksel bilgiler sosyal bilgiler midir?

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

O halde bilgiyi, yanlış bilgi, doğru bilgi diye ayırmak gerekiyor.

 

Sosyal bilginin de bilimsel olarak ayrılması yani doğru/yanlış şekilde ayrılması mı gerekiyor? Öyle ya sosyal bilimlerin bilgileri de gözleme, belge ve bulguya dayanmıyor mu? Yoksa etiksel bilgileri sosyal bilgilerden ayırmak mı gerekiyor? Etiksel bilgiler sosyal bilgiler midir?

Dogru/yanlis sadece zihinsel temeldeki bir indirgemeci ve determinist bir ayrimdir. Buradfa yapilmasi gereken, bilimsel/bilissel farkini ortaya koymaktir. Yani dogrulama temelli bir taraflilik sergilemek yerine, qua felsefesi ile farkinin farkinda olarak farkini ortaya koymaktir.

 

Bu da ...e gore olarak bilimsel/bilissel temeldedir. Sosyal bilgi olarak ta insanogluna getirdigi sosyo-psikolojik sorunlarin gozlemini ortaya koymak gerekir.

 

Yani senin "yanlis" diye ifade ettiginin, sosyo-psikolojik ve gozlem veren sorunlarini.

 

Sosyal bilgi, insanoglunun kendi turu bunyesindeki kendi adina ve kendi icin yasam ve iliski duzen ve sistem kurma adina yonlendirimli ve yaptirimli nesilden nesile aktarilan core faithlerdir. Temeli inancsal ideolojik metafizik ve etiktir.

 

Bilimsel ve bilissel olarak etik te dogru yanlis yoktur. Sadece insanoglu dusunce ve davranisinin aayrimci zihniyet temelindeki yasam ve iliskiye tasinmis gozlem veren sosyo-psikolojik sorunlari vardir.

 

Iste bu sorunlari gozlem vetren olarak ortaya koymak bilimseldir.

 

Evet etik bilgiler sosyal bilgilerdir. Yani insanoglunun sosyal yapilanmasina islevine iliskisine ve yasamina yon vermesine aittir. 

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Dogru/yanlis sadece zihinsel temeldeki bir indirgemeci ve determinist bir ayrimdir. Buradfa yapilmasi gereken, bilimsel/bilissel farkini ortaya koymaktir. Yani dogrulama temelli bir taraflilik sergilemek yerine, qua felsefesi ile farkinin farkinda olarak farkini ortaya koymaktir.

 

Bilimsel sonuç alma ilkelerinden birisi de yanlışlama metodu değil midir? Yanlışlama metodu ile sonuçta doğru/yanlış sonuçlara ulaşılmıyormu? Zihinsel olarak farkın fakına varmak için böyle bir bilimsel sonuçlandırmaya ihtiyaç var. Öyle değil mi?

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Bilimsel sonuç alma ilkelerinden birisi de yanlışlama metodu değil midir? Yanlışlama metodu ile sonuçta doğru/yanlış sonuçlara ulaşılmıyormu? Zihinsel olarak farkın fakına varmak için böyle bir bilimsel sonuçlandırmaya ihtiyaç var. Öyle değil mi?

Yanlislanabilirlik, ancak bir olgunun gozlemsel farki ile ortaya konur.

 

Sosyal bilgi de, gozlem ile olgu paralelligi FENOMENAL OLMADIGINDAN YOKTUR.

 

Dolayisi ile bir beyin kendi ideolojik inancsali ile bir dogrulama yaptiginda, bu sadece ona aittir ve oyuzden de yanlislanamaz.

 

Sosyal bilgide FENOMENALLIK DIREK DEGIL, DOLAYLIDIR.

 

Zihinsel olarak GOZLEMSEL FARKIN TEMELININ ZIHINSEL AYRIMCILIKTAN KAYNAKLANDIGINI algilamaya ihtiyac var.

 

Evrensel-insan zihniyeti basliginin son mesajini okuyabilirsin.

 

Sosyal bilginin "dogru/yanlis" olarak degil de, gnostik/agnostik olarak ve bilimsel bilissel olarak farkini ortaya koyabilirsin.

 

Mesela etikteki dogru yanlis ile, estetikteki guzel cirkin tartismasi; sonucsuzdur. Cunku INSANOGLU DUSUNCE VE DAVRANISI OLARAK GOZLEM FARKI VERENIN TEMELI ZIHINSEL AYRIMCILIKTADIR. 

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

 

Yanlislanabilirlik, ancak bir olgunun gozlemsel farki ile ortaya konur.

 

Sosyal bilgi de, gozlem ile olgu paralelligi FENOMENAL OLMADIGINDAN YOKTUR.

 

Sosyal bilimler dünyanın ve yaşamın insanî ve toplumsal yönlerini inceleyen bir akademik disiplinler grubuna verilen addır.Türkiye'de zaman zaman sözel bilimler olarak da anılırlar. Sosyal bilimler sanat ve beşeri bilimlerden insanlığı incelerken, nitel ve nicel metotlar dahil olmak üzere daha ziyade bilimsel metotların kullanımını içermesidir. Disiplinler arası dalların çoğalmasıyla ve sosyal bilimler ile sosyal bilimler dışındaki bilimler arasındaki sınırlar büyük oranda muğlaklaşmıştır; nöropsikoloji dalı buna örnek teşkil edebilir.

 

Yukardaki tanım vikipedi'den. "Sosyal bilimler dünyanın ve yaşamın insanî ve toplumsal yönlerini inceleyen bir akademik disiplinler grubuna verilen addır." derken insan ve toplum fenomen değil mi?

 

Ayrıca bilimsel metodların kullanıldığını da belirtiyor.

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Yukardaki tanım vikipedi'den. "Sosyal bilimler dünyanın ve yaşamın insanî ve toplumsal yönlerini inceleyen bir akademik disiplinler grubuna verilen addır." derken insan ve toplum fenomen değil mi?

 

Ayrıca bilimsel metodların kullanıldığını da belirtiyor.

Sosyal bilginin temeli iliski ve dialogdur. Iste o yuzden dolayli fenomen dedim. Yani sosyal iliski de insanoglu fenomenin DUSUNCE VE DAVRANISI goz onune alinir. Bu dusunce ve davranis ta onu sunan insanoglu biri ile ozdeslestirilir.

 

Tabiki psikoloji de terapi vardir.

 

Sosyasl bilgi de, onemli olan GECMIS TECRUBELER VE GOZLEMLER TEMELINDEKI BILIMSEL MUKAYESEDIR. Yalniz burada bilissellik cok onemlidir. 

 

Bugunku emperyalist zihniyetin hakim oldugu dunyadaki sorun, sosyal temelli psikolojik sorunlarin ne oldugunu, SORUNU YASAYANIN DEGIL; ONDA SORUN OLDUGUNU SOYLEYENIN YONLENDIRMESIDIR. Yani dogal/fenomenal zihniyetin, insanoglunu nicelik yerin e koyma hastaligi burada da hukum surer. Boylece kisi sorununun bilincine ve hatta farkina varmadan yetkili tarafindan ONUN ALGISI V.S. TEMELINDE yonlendirilir.

 

Sosyal bilginin gozlemi INSANOGLU TEMELLI DUSUNCE VE DAVRANISIN YANSISIDIR. Burada bunu degerlendiren, yansitan degil; yansiyi gozlemleyendir. Bu da yansitanin bir nicelik yerine konmasini getirir.

 

Ayrica emperyalist zihniyet toplumu "iyilestirmek" adina INSANLIGI DEGIL CIKARINI DUSUNUR.

 

Su basliklara bir goz at.

 

http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/1069-sosyallesmek/

 

http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/977-sosyal-gerceklik-sosyal-dogru-ve-sosyal-bilgi/

Link to comment
Share on other sites

Dostum, henüz sosyal bilimlerin ne ile ilgilendiğini net olarak tespit edip aşamadık ki, verdiğin başlıkları okuyayım. Tek taraflı bilgilenmek istemiyorum. Bilgileri mantıklı görmem gerek.

 

"Sosyal bilginin temeli ilşki ve diyalogtur" diyorsun. Tamam bunu kabul ediyorum. İlişki ve diyalog gözlem veren olgular. Burası tamam.

 

Ama hemen arkasına da ekliyorsun; "DUSUNCE VE DAVRANISI goz onune alinir" davranışa da tamam. Ama insanoğlu fenomeninin düşüncesini BİLİM nasıl ve ne şekilde inceleyip sonuçlandırıyor? Düşüncenin içerisine binlerce her türlü etik ve ahlak giriyor. Mesela hümanizm bir insan düşüncesi. Sosyal bilimeler hümanizmi nasıl ve ne şekilde inceleyip bir sonuca varıyor? Veya hümanizm sosyal bilimlerin ilgi alanında mı?  Burasını anlayamıyorum.

Link to comment
Share on other sites

Dostum, henüz sosyal bilimlerin ne ile ilgilendiğini net olarak tespit edip aşamadık ki, verdiğin başlıkları okuyayım. Tek taraflı bilgilenmek istemiyorum. Bilgileri mantıklı görmem gerek.

 

"Sosyal bilginin temeli ilşki ve diyalogtur" diyorsun. Tamam bunu kabul ediyorum. İlişki ve diyalog gözlem veren olgular. Burası tamam.

 

Ama hemen arkasına da ekliyorsun; "DUSUNCE VE DAVRANISI goz onune alinir" davranışa da tamam. Ama insanoğlu fenomeninin düşüncesini BİLİM nasıl ve ne şekilde inceleyip sonuçlandırıyor? Düşüncenin içerisine binlerce her türlü etik ve ahlak giriyor. Mesela hümanizm bir insan düşüncesi. Sosyal bilimeler hümanizmi nasıl ve ne şekilde inceleyip bir sonuca varıyor? Veya hümanizm sosyal bilimlerin ilgi alanında mı?  Burasını anlayamıyorum.

Insanoglunun davranisi, dusuncesi ile paraleldir. Tabi burada bu dusuncenin bilincli ya da bilincsiz oldugu farki vardir. Sonucta her bir davranis bir dusuncenin belirtilmesi icindir. Burada da belirtenin ortaya koydugu davranisi ile dusuncesini vermek istedigi gibi ozdeslestirebilmesi soz konusudur.

 

Mesela bazan sorarsin "neden boyle davrandin?" diye kisi sana bunu aciklayamaz, ya da sana sorarlar sen aciklayamazsin.

 

Cunku davranis otomatikman bilincalti davranisi da olabilir.

 

Insanoglu genelde DUSUNCESINE GORE DEGIL, DAVRANISINA GORE DEGERLENDIRILIR. Buradaki sorun, hem bu davranisiun arkasindaki dusunceyi davrananin oretaya koyamamasidir, hem de davranisi degerlendiren sadece kendi dusuncesi ile degerlendirmektedir.

 

"Ifade bir iliski midir/celiski midir?" basligini hatirla.

 

Buradaki diger bir sorun da, hem sosyal bilgi de gecen kavramlara verilen farkli algi ve bilinclerin verdigi farkli anlam ve iceriklerdir. Hem de bu kavrami davranisa tasiyanin, kendi verdigi anlam ve iceriktir.

 

Iste o yuzden humanizmden herkesin algiladigi anlam ve icerik farklidir ve bu farkli dusuncenin dav ranis olarak yansimasi da farklidir.

 

Aslinda bu yazilanlar daha cok sosyolojiye girer.

 

Psikolojide ise DAVRANIS BOZUKLUGU algisi vardir. Terapi de zaten bu davranis bozuklugu ardindaki dusunceyi bulup ortaya cikarmak icindir. Bilincli ya da bilincsiz DUSUNCE ICERMEYEN DAVRANIS YOKTUR. Kisaca davranis, dusuncenin yansisidir. 

 

Mesela bu yazilanlar bir dusunce urunudur ve NE BU YAZIYI YAZAN NE DE BU YAZIYI OKUYAN BU YAZILARIN ARDINDAKI DUSUNCEYI ORTAYA KOYMAZ. Cunku kulak ve ses algisi, NOKTASALDIR.

 

Bu gordugun yazi bir davranistir, ama ve maalesef bu davranisi ortaya koyan yazar ayni anda ona bu yaziyi yazdiran dusuncesini ortaya koyamamaktadir. Bu yaziyi yani davranisi (arkasinda ne gibi bir dusunce oldugunu bilmeden) okuyan da, KENDI DAVRANISINI ORTAYA KOYMADAN ONCE DUSUNCESI ILE BU ORTAYA KONAN DAVRANISI ALIR. O da maalesef yazisini davranis olarak ortaya koyarken, ardindaki dusunceyi ortaya koyamaz.

 

Iste bu celiski, davranis/dusunce/davranis/dusunce celiskisidir. Yani DAVRANISLAR VE DUSUNCELER AYNI KISIYE AIT DEGILDIR. Biri dusuncesini davrasnis olarak yansitir, digeri onu dusunce olarak alir kendinbinkini davranis olarak yansitir, o da dusunce olarak alinir.

 

Ayni anda ayni kisinin DUSUNCE VE DAVRANISI ORTADA YOKTUR.

 

Tum ideolojik inancsal izmler sosyal bilgidir. Etik ve metafizik/varliksal temelli. Cunku duzen ve sistem olarak toplumu yonlendirmek ve yapilandirmak temellidir.

 

Kisaca fenomenal ve fiziksel bilgi olmayan bir bilgi cesidinin, BILIMSELLIGINDEN ZIYADE, BILISSELLIGI VE ...E GORESI ONEMLIDIR. Cunku ortada bir yonlenim/yonlendirim ve yaptirim vardir. Iste bunlarin dogmatik olarak sabitlenmesi zaten cagdisiligi, tutuculugu, gericiligi v.s. getirir.

Link to comment
Share on other sites

Dostum hem yazılarını anlamak zor oluyor, hem de sorduğum soruma cevap alamıyorum. Geçmişte söylediğim gibi, algı yetersizliği ve/veya hatası olabilir.

 

Neyse bu konuyu halletmem gerek. Zira konuların aydınlanması benim için çok önemli. Çelişkiler içinde kalmak istemiyorum. Bu benim yapım.

 

Önce bu başlıktaki yazılarından anladıklarımı yazayım.

 

Davranışlar mutlaka düşüncenin fiziksel ifadeye yansımasıdır. Bu bilinçli veya bilinçsiz olabilir. Farklı kişilerin farklı bilinçleri, buna bağlı olarak ta farklı ifadeleri veya farklı algıları olabilir. Sanırım burası da doğru.

 

Şimdi benim anlamak istediğimi sorayım;

 

Bireyler düşüncelerini fikir olarak ortaya koyarlar. Bu fikirler gözlem, deney, belge ve bulgu ile doğrulanmışsa bilimseldir. Doğa  bilimleri gözlemsel düşünceleri teste tabi tutarak doğrularlar. Bilimsel bilgi oluşur. Bu da doğru mu?

 

Gelelim sosyal bilimlerin bilgilerine.

 

Sosyal bilimler de bilim olduğu için bu bilgilerin de çelişkisiz olması gerekmez mi? Nitekim sosyal bilimler, insan davranışlarını(hadi düşünce de olsun) belge ve bulguya dayanarak ortaya koyan bilim dallarıdır. Olgularla örtüşen düşüncelere zaten bilimsel dedik. Burası da doğru mu?

 

Ben, bilimsel olan sosyal bilgilerle, senin sosyal bilgi olarak gördüğün toplumsal bilgileri ayırıyorum. Bunu doğru mu yapıyorum bilemiyorum. Bu konuda aydınlanmam gerek.

 

Mesela toplumların kültürlerinin(din, dil, etik sanat vs) nasıl ve ne şekilde geliştiğini, bu güne kadar ne şekilde geldiğini, nasıl evrildiğini belge ve bulgu ile objektif ortaya konulması sosyal bilimlerin işidir diyorum.

 

Ancak, bu kültürlerin inasan yararına olup olmadığını sosyal bilimler orataya koymaz. Koymaması gerek. Zira bu fikirler(düşünceler) bireylere ait toplumsallaşmış fikirler/düşüncelerdir. Bilim birey veya toplum değer, düşünce ve fikrine taraf olamaz. Bu da doğru mu?

 

Humanizmin veya başka bir izm'lerin insan yararına olup olmadığına sosyal bilimler karar vermeyecekse eğer(Bu benim kararım. Doğru mu bilemiyorum.), ne olacak?

 

Davranışlarımızı belirleyen düşüncelerimizin(sen buna sosyal bilgi diyorsun) insan yararına olup olmadığını nasıl belirleyeceğiz? Eğer insan yararına olup olmadığını belirleyen bir disiplin yoksa, o halde bireysel/toplumsal fikirler, düşünceler, değerler, bilimle değerlendirilemiyor ve hiç bir önemi kalmıyor.

 

Yani sosyal bilimlerle, birey ve toplumsal sosyal bilgilerin bağı/ilişkisi nedir, nasıldır, nasıl olmalıdır? Sosyal bilimler, insan yararına sosyal bilgi üretir mi?

 

Çelişkimi ancak bu kadar açıklayıp, sorabildim. Umarım anlatabilmişimdir.  

Link to comment
Share on other sites

Dostum hem yazılarını anlamak zor oluyor, hem de sorduğum soruma cevap alamıyorum. Geçmişte söylediğim gibi, algı yetersizliği ve/veya hatası olabilir.

 

Neyse bu konuyu halletmem gerek. Zira konuların aydınlanması benim için çok önemli. Çelişkiler içinde kalmak istemiyorum. Bu benim yapım.

 

Önce bu başlıktaki yazılarından anladıklarımı yazayım.

 

Davranışlar mutlaka düşüncenin fiziksel ifadeye yansımasıdır. Bu bilinçli veya bilinçsiz olabilir. Farklı kişilerin farklı bilinçleri, buna bağlı olarak ta farklı ifadeleri veya farklı algıları olabilir. Sanırım burası da doğru.

 

Şimdi benim anlamak istediğimi sorayım;

 

Bireyler düşüncelerini fikir olarak ortaya koyarlar. Bu fikirler gözlem, deney, belge ve bulgu ile doğrulanmışsa bilimseldir. Doğa  bilimleri gözlemsel düşünceleri teste tabi tutarak doğrularlar. Bilimsel bilgi oluşur. Bu da doğru mu?

Kilit nokta burda, diyelim bir demokrasi algisi kime ve neye gore gozlem, belge, deney ve bulgu ile dogrulanabilir? Sen boyle bir dogrulamanin, tum insanoglunu tartismasiz kapsamasi nasil mumkun olabilir? Yani sosyal bilgi kime/neye gore olgu olur ve gozlem verir, ya da gozlem ile olgusu yanlislanabilir?

 

Gelelim sosyal bilimlerin bilgilerine.

 

Sosyal bilimler de bilim olduğu için bu bilgilerin de çelişkisiz olması gerekmez mi? Nitekim sosyal bilimler, insan davranışlarını(hadi düşünce de olsun) belge ve bulguya dayanarak ortaya koyan bilim dallarıdır. Olgularla örtüşen düşüncelere zaten bilimsel dedik. Burası da doğru mu?

Bir seyin kavramsal olarak ortaya konmasi bilgidir. Bunun goruntusu davranis ve bu davranisin dusunsel yorumudur. Yalniz burada davranisi gozleme sunanin bu davranisi kendi dusuncesinin urunudur. Yani bilgi, DUSUNCENIN DAVRANIS OLARAK DUSUNCENIN ALGISINA VE GOZLEMINE SUNULMASINDAN TURETILIR.

 

Ben, bilimsel olan sosyal bilgilerle, senin sosyal bilgi olarak gördüğün toplumsal bilgileri ayırıyorum. Bunu doğru mu yapıyorum bilemiyorum. Bu konuda aydınlanmam gerek.

 

Mesela toplumların kültürlerinin(din, dil, etik sanat vs) nasıl ve ne şekilde geliştiğini, bu güne kadar ne şekilde geldiğini, nasıl evrildiğini belge ve bulgu ile objektif ortaya konulması sosyal bilimlerin işidir diyorum.

Hangi temelde ve hangi ...e goreye gore bunu ortaya koyacaksin? Bu temel sadece bir izm ve ideolojik inancsal bakis acisidir, mesela marxizm, tarihi ve "bilimsel" marxizm gibi.

 

Daha dogrusu, hangi temeli ve ...e goreyi bilimsel veri olarak ele alacaksin ve neye dayanarak? SINIFSAL BAKIS BILIMSEL DEGILDIR.Ayrimcidir.

 

Ancak, bu kültürlerin inasan yararına olup olmadığını sosyal bilimler orataya koymaz. Koymaması gerek. Zira bu fikirler(düşünceler) bireylere ait toplumsallaşmış fikirler/düşüncelerdir. Bilim birey veya toplum değer, düşünce ve fikrine taraf olamaz. Bu da doğru mu?

 

Humanizmin veya başka bir izm'lerin insan yararına olup olmadığına sosyal bilimler karar vermeyecekse eğer(Bu benim kararım. Doğru mu bilemiyorum.), ne olacak?

Benim humanizm uzerine basligimi nasil degerlendiriyorsun? Bilimsel mi, bilissel mi ...e gorsi ve temeli neye dayaniyor?

Davranışlarımızı belirleyen düşüncelerimizin(sen buna sosyal bilgi diyorsun) insan yararına olup olmadığını nasıl belirleyeceğiz? Eğer insan yararına olup olmadığını belirleyen bir disiplin yoksa, o halde bireysel/toplumsal fikirler, düşünceler, değerler, bilimle değerlendirilemiyor ve hiç bir önemi kalmıyor.

 

Yani sosyal bilimlerle, birey ve toplumsal sosyal bilgilerin bağı/ilişkisi nedir, nasıldır, nasıl olmalıdır? Sosyal bilimler, insan yararına sosyal bilgi üretir mi?

 

Çelişkimi ancak bu kadar açıklayıp, sorabildim. Umarım anlatabilmişimdir.  

Ben dusunceye sosyal bilgi demiyorum. DUSUNCEYI DAVRANIS OLARAK YANSITAN VE ALGIYA GOZLEM VERENE DIYORUM.

 

Iste evrensel-insan zihniyeti bunun icin var. Yani BIREYIN BILISSEL OLARAK TURSEL FARKINDALIGA VE BILINCE ERISMESI.

 

Dusuncenin bilginin temelini veren ve arka planda yonlendirici olmasi vasfi ile iste onemi burda. Sorun olan her turlu insanoglu davranisinin temelinin dogal/fenomenal zihniyet olmasinin sorunu iste burda.

 

Insansal ve numenal zihniyeti olmayan insanoglunun insanlasma olarak davranis sunamamasinin nedeni iste burda.

 

Kisaca SORUN GOZLEM E GELEN DAVRANISTA DEGIL; ONUN GERI PLANINDAKI DUSUNCE VE ONUN YAPILANDIRILMIS YAPI VE ISLEYISINDE (kisaca x ve y)

 

Zaten dusunce insanlasirsa dolayisiyle davranis ta insanlasir.

Link to comment
Share on other sites

Kilit nokta burda, diyelim bir demokrasi algisi kime ve neye gore gozlem, belge, deney ve bulgu ile dogrulanabilir? Sen boyle bir dogrulamanin, tum insanoglunu tartismasiz kapsamasi nasil mumkun olabilir? Yani sosyal bilgi kime/neye gore olgu olur ve gozlem verir, ya da gozlem ile olgusu yanlislanabilir?

 

Ben demokrasi gözlem, deney, belge ve bulgu ile yanlışlanabilir demiyorum.  Bu doğa bilimlerinin özelliği.

 

Sosyal bilimler ise kişi veya toplumların yaşam ve davranış şekillerini inceler. Mesela "şu toplumlar şu tarihler arası dikta rejimlerle yönetilmiştir. Şunlar ise, demokrasiyle yönetilmiştir. Bu rejimlerin topluma sosyal, kültürel ve ekonomik olarak etkileri şöyle şöyle olmuştur." gibi belge ve bulgu temelli tarafsız objektif açıklamalar, bilgiler kor. Benim bildiğim sosyal bilimler budur.

 

Sosyal bilimler de doğa bilimleri gibi belgeye, bulguya, gözleme dayalıdır. Sadece deney yok tabiki. Bu tür bilgiler ..e göreye değil biliyorsun. Eğer sosyal bilimler böyle olmasa,  ..e göreye(insana) göre olacak ve bilim olmayacaktı.

 

Benim ise anlamak istediğim şu; İnsan düşüncesine ait doğrularla(etik, ideoloji vs.) sosyal bilimlerin ilişkisi nedir? İnsan düşüncesine ait sosyal bilgiler, sosyal bilimlerden nasıl etkilenir? Demokrasi denilen insan düşüncesi, sosyal bilimlerin(tarih, sosyoloji vs.) tespitleri ile mi düşünülmüş? Mesela şöyle; insanlar demokrsiyi, demokratik yaşamın daha mutlu bir yaşam olduğunu sosyal bilimlerin tespitlerinden anlayarak mı üretmişler?

 

Lütfen burası yanlış anlşılmasın. Yani sosyal bilimler insan yaşamını tarafsız olarak aktarıyor, insanlar da sosyal blimlerin bu tarafsız bakışından(belge, bulgu, gözlem) istifade ederek yeni bilgiler üretiyor.

 

Tıpkı doğa bilimleri gibi. Mesela doğa bilimlerinde de, teker icadının taşıma kolaylığı gözlemleniyor, daha az sürtünmeli tekerler üzerinde düşünülüyor gibi.

 

Benim anlatmak ve sormak istediğim bu. Bir türlü anlatamıyorum(bu bendendir mutlaka :) ).

Link to comment
Share on other sites

Ben demokrasi gözlem, deney, belge ve bulgu ile yanlışlanabilir demiyorum.  Bu doğa bilimlerinin özelliği.

 

Sosyal bilimler ise kişi veya toplumların yaşam ve davranış şekillerini inceler. Mesela "şu toplumlar şu tarihler arası dikta rejimlerle yönetilmiştir. Şunlar ise, demokrasiyle yönetilmiştir. Bu rejimlerin topluma sosyal, kültürel ve ekonomik olarak etkileri şöyle şöyle olmuştur." gibi belge ve bulgu temelli tarafsız objektif açıklamalar, bilgiler kor. Benim bildiğim sosyal bilimler budur.

Hangi ...e temeline gore bunu soyleyeceksin ve bu bilimsel olacak? Ya da bu aciklamalari hangi bilimsel sosyal bilgi ile degerlendireceksin? Kisaca tarih nedir ve tarihi anlatim, insan subjektivizmini katmadan mumkun mudur?  Senin simdiye kadar bilimsel oldugunu dusundugun boyle bir bilgi ortaya koyumu var mi? 

Sosyal bilimler de doğa bilimleri gibi belgeye, bulguya, gözleme dayalıdır. Sadece deney yok tabiki. Bu tür bilgiler ..e göreye değil biliyorsun. Eğer sosyal bilimler böyle olmasa,  ..e göreye(insana) göre olacak ve bilim olmayacaktı.

 

Benim ise anlamak istediğim şu; İnsan düşüncesine ait doğrularla(etik, ideoloji vs.) sosyal bilimlerin ilişkisi nedir? İnsan düşüncesine ait sosyal bilgiler, sosyal bilimlerden nasıl etkilenir? Demokrasi denilen insan düşüncesi, sosyal bilimlerin(tarih, sosyoloji vs.) tespitleri ile mi düşünülmüş? Mesela şöyle; insanlar demokrsiyi, demokratik yaşamın daha mutlu bir yaşam olduğunu sosyal bilimlerin tespitlerinden anlayarak mı üretmişler?

Iliskisi sosyo-psikolojik sorundur. Sosyal bilimler bu sorunu ortaya koymaya calisir. Demokrasi sosyo-psikolojik bir rejimdir. Hayir, once dusunup sonra uygulamaya koymuslar. Dolayisi ile uygulamadakmi gozlem demokrasi olarak kimine algi vermis, kimine vermemis. Cunku demokrasi dahil toplumu yonlendiren ve yaptirimlayan hic bir ideolojik inancsal izm dogrulari TURSEL BUTUNLUK ICERMEZ. Parcasaldir, yani ya kisisel, ya zumresel, ya sinifsal, ya ulkesel, ya vatansal v.s. O yuzden de bu yonlendirimi kabul edenler ile etmeyenler arasi savaslardir.

Lütfen burası yanlış anlşılmasın. Yani sosyal bilimler insan yaşamını tarafsız olarak aktarıyor, insanlar da sosyal blimlerin bu tarafsız bakışından(belge, bulgu, gözlem) istifade ederek yeni bilgiler üretiyor.

 

Tıpkı doğa bilimleri gibi. Mesela doğa bilimlerinde de, teker icadının taşıma kolaylığı gözlemleniyor, daha az sürtünmeli tekerler üzerinde düşünülüyor gibi.

 

Benim anlatmak ve sormak istediğim bu. Bir türlü anlatamıyorum(bu bendendir mutlaka :) ).

Burada onemli olan "tarafsiz aktarim" dan ziyade, sosyal bilginin getirdigi sosyo-psikolojik sorunun aktarimidir. Bu da caga teknige bilissellige ve bilime uygun olabilir.

 

Iste farkta burda, tekerlek gozlem veriyor, ama sosyal bilginin sadece davranisi gozlem veriyor. Bu davranisa bir dusunce oturtmak ise, o dusunceyi oturtanin algisi bilgisi bilinci ve ...e gore temelli ideolojik inancsal dogrusal izmi temelinde. Ayni dusunce temelinde olmayan baska birisi bu davranisa ayni dusunceyi oturtmuyor. Boylece KAVRAMSAL BIRLIK SAGLANAMIYOR.

Link to comment
Share on other sites

Hangi ...e temeline gore bunu soyleyeceksin ve bu bilimsel olacak?

 

Belge ve bulgu ..e göre temelli değil mi?  ..e göre diyince sadece insan mı anlaşılacak? Mesela köleciliği anlatan tarihin, kölecilikle ilgili yaşamı, köle isyanlarını anlatan belgele ve bulgular yok mu? Tarihi sadece insanlar mı anlatıyor? İnsanlar anlatıyorsa zaten adı bilim olamaz.

 

Tarih bilimi savaşları anlatıyorsa şu taraf veya bu taraf haklı demiyor ki. Savaşların tarihini, coğrafyasını ve kayıp sayısını vs. anlatıyor. İnsanoğlu ise bu bilimsel bilgilerden savaşın insan yararına olmadığı bilgisini üretiyor. Keza köleciliğin, dikta rejimin vs. insan yararına olmadığı bilgisi de böylelikle çıkıyor. 

 

 

Ya da bu aciklamalari hangi bilimsel sosyal bilgi ile degerlendireceksin? Kisaca tarih nedir ve tarihi anlatim, insan

subjektivizmini katmadan mumkun mudur?  Senin simdiye kadar bilimsel oldugunu dusundugun boyle bir bilgi ortaya koyumu var mi?

 

İnsan subjektivizmi(yorumu) katılan bilgi bilimsel bilgi değildir. Belge ve bulguya dayanmadığı sürece dikkate alınmaz. Eğer belge ve bulguya da insan subjektizmi diyorsan, bilimde bir kaç belge ve bulguların örtüştürülmesi de söz konusu. Bilim yöntemleri böyle..

 

Neyse bu konudaki anlattıkların bana mantıklı gelmiyor. Sosyal bilimleri bana subjektif olarak göstermeye çalışıyorsun. Bunu kabul edemem.

Link to comment
Share on other sites

Hayir, once dusunup sonra uygulamaya koymuslar.

 

Benim bildiğim tüm tarih boyunca insanlık, tüm teorilerini, doğayı, olgu ve olayları gözlemleyerek üretir. Olgu ve olaylardan üretilmeyen bilgi zaten kaale alınmaz. Bilimsel olmaz. Demokrasi de doğadaki insan yaşamının ihtiyaçlarından üretilmiştir. Nihai değildir. Bilimsel olarak evrilerek başka şekle dönüşebilir.

Link to comment
Share on other sites

Belge ve bulgu ..e göre temelli değil mi?  ..e göre diyince sadece insan mı anlaşılacak? Mesela köleciliği anlatan tarihin, kölecilikle ilgili yaşamı, köle isyanlarını anlatan belgele ve bulgular yok mu? Tarihi sadece insanlar mı anlatıyor? İnsanlar anlatıyorsa zaten adı bilim olamaz.

 

Tarih bilimi savaşları anlatıyorsa şu taraf veya bu taraf haklı demiyor ki. Savaşların tarihini, coğrafyasını ve kayıp sayısını vs. anlatıyor. İnsanoğlu ise bu bilimsel bilgilerden savaşın insan yararına olmadığı bilgisini üretiyor. Keza köleciliğin, dikta rejimin vs. insan yararına olmadığı bilgisi de böylelikle çıkıyor. 

 

 

İnsan subjektivizmi(yorumu) katılan bilgi bilimsel bilgi değildir. Belge ve bulguya dayanmadığı sürece dikkate alınmaz. Eğer belge ve bulguya da insan subjektizmi diyorsan, bilimde bir kaç belge ve bulguların örtüştürülmesi de söz konusu. Bilim yöntemleri böyle..

 

Neyse bu konudaki anlattıkların bana mantıklı gelmiyor. Sosyal bilimleri bana subjektif olarak göstermeye çalışıyorsun. Bunu kabul edemem.

Sen basna insanoglu anlatimi icermeyen bir tarihi olay soyle.

 

Tum bilgi ve cesidi insanoglu turetimidir. Burada onemli olan bilginin neyden turedigi ve dolayli mi direk mi turedigidir.

 

Bir bilginin objektifligi sence nasil mumkun?

 

Zaten objektif ya da nesnel diye bir bilgi cesidi yok.

 

Bilgi yoneldigi konu ve kavrama gore cesitlenir bilginin niteligi/sifati da bilginin anlam ve icerigidir.

Link to comment
Share on other sites

Benim bildiğim tüm tarih boyunca insanlık, tüm teorilerini, doğayı, olgu ve olayları gözlemleyerek üretir. Olgu ve olaylardan üretilmeyen bilgi zaten kaale alınmaz. Bilimsel olmaz. Demokrasi de doğadaki insan yaşamının ihtiyaçlarından üretilmiştir. Nihai değildir. Bilimsel olarak evrilerek başka şekle dönüşebilir.

Bu senin dedigin sadece agnostik bilgidir. Bunun disinda kalan bilgi de gnostik bilgidir. Sosyal bilgi her ikisini de icerir.

 

Mesela kurtulus savasi ile ilgili bir bilgi, nasil bir bilgidir?

 

Ureten acisindan zaten bir temeli vardir. Yalniz mesela marxizmi uretenin urettigini yasama geciren farkli kasrakterler olmustur. Hepsi de kendine marxist demistir. Marx'in temeli siniflara gore dir.

 

Bilgi bilimsekl olarak evrilmez,  ancak insanoglu eliyle degistirilebilir.

Link to comment
Share on other sites

Dostum şu yukardaki iki son iletinde de, tarih bilgisi olsun, gündelik bilgi olsun, sanki tamamen bilgiyi doğadan soyut olarak bir numenal olgu olarak göstermeye çalışıyorsun. Buna evet demem mümkün değil.

 

Bana varlık dışı tek bir bilgi bile söyleyemezsin. İçinde mutlaka varlıkla ilgili bir öge olacaktır. Varlığın dinamik yapısı da bilginin evrilmesine yol açacaktır.

 

Varlık hakkındaki bilgi ne olursa olsun bilimsel bilgidir. Zira zamansal olarak ilkel de olsa, gözlemle oluşmaktadır. Teknoloji geliştikçe yanlışlanarak doğru bilgi elde edilir.

 

Bu konuda beni ikna edemiyorsun. İnandırıcı olamıyorsun.

 

 

Bilgi bilimsel olarak evrilmez,  ancak insanoglu eliyle degistirilebilir.

 

Hiç böyle bir şey olamaz. Bilgi gökten insanoğluna vahiy olarak inmiyor ki. İnsanoğlunun yaşamı ve varlık gözleminden üretiliyor. Varlık olmadan numen olmaz. Ama numen olmadan varlık olur. İnsan ve onun nemenal yetisi(bilgisi, tanımı) olmazsa evren yoktur diyebilir miyiz?

 

Fenomenal değişiklik olmadan bilgi nasıl değişir?

Link to comment
Share on other sites

Dostum şu yukardaki iki son iletinde de, tarih bilgisi olsun, gündelik bilgi olsun, sanki tamamen bilgiyi doğadan soyut olarak bir numenal olgu olarak göstermeye çalışıyorsun. Buna evet demem mümkün değil.

Iste o yuzden basta bilgi kavraminin ne oldugunu algilamak ve bu kavrama verilen anlam ve icerigin bilincinde olmak gerekiyor. Ben bu konu ve kavramin onemini ve cagdasligini algiladigimdan kavram ile ilgili ve de diger kavramlar ile mukayeseli cok yazilmis baslik var. 

 

Birincisi, INSANOGLU DISINDA HIC BIR FENOMENDE BILGI YOKTUR. BILGIYI SADECE INSANOGLU FENOMENI KENDI ALGISI VE KAVRAMI ILE TURETIR. Bu acidan, insanoglunun kendisi dahil; insanogluna gozlem veren tum fenomenal kaynaklar, bilginin insanoglunca turetilebilmesi icin bir taban gorevi gorurler. Kisaca DOGADA, EVRENDE v.s. bilgi yoktur. 

 

Bu yazilanlar bir olgudur ve gozlem verir.

Bana varlık dışı tek bir bilgi bile söyleyemezsin. İçinde mutlaka varlıkla ilgili bir öge olacaktır. Varlığın dinamik yapısı da bilginin evrilmesine yol açacaktır.

 

Varlık hakkındaki bilgi ne olursa olsun bilimsel bilgidir. Zira zamansal olarak ilkel de olsa, gözlemle oluşmaktadır. Teknoloji geliştikçe yanlışlanarak doğru bilgi elde edilir.

 

Bu konuda beni ikna edemiyorsun. İnandırıcı olamıyorsun.

 

 

Hiç böyle bir şey olamaz. Bilgi gökten insanoğluna vahiy olarak inmiyor ki. İnsanoğlunun yaşamı ve varlık gözleminden üretiliyor. Varlık olmadan numen olmaz. Ama numen olmadan varlık olur. İnsan ve onun nemenal yetisi(bilgisi, tanımı) olmazsa evren yoktur diyebilir miyiz?

Yukarida acikladim, Bilginin tureticisinin/yaraticisinin insanoglu oldugunu ve insanoglunun kendisi dahil, ona gozlem veren her turlu fenomenal tabanin sadece bir algi tabani oldugunu. Dedigim gibi varliktan yola cikarsan, bilgi temelli yanasimi algilamak zorlasir. Varligin da bir bilgi oldugunu hatirla.

Fenomenal değişiklik olmadan bilgi nasıl değişir?

Bilginin degisimi, FENOMEN DE DEGIL; O FENOMENDEN GOZLEM TEMELLI ALGI ALAN INSANOGLUNUN BILIMSEL VE TEKNIK GELISIMINDE VE FENOMENI ISLEYISINDEDIR.

 

Fenomen gozlem veren olarak sinirsizdir. Bu temelde algi da bilgi de kavram da sinirsizdir.

 

Goruldugu gibi bilgi cesidini yazisirken bilginin ne oldugunu yazismaya basladik. Zaten bilginin ne oldugu algilanmazsa, cesitlerinin farki ya da genel anlamda epistemoloji bilgisel ya da bilimsel/bilissel temelde algilanmaz.

 

Yine bir gozlem olarak, senin hala varliksal yanasim ve bakis acisindan "kurtulamadigini" belirtmek isterim.

 

Yani bilgiye varliksalolarak bakmak, halbuki bilgi ye bilgisel olarak bakmak gerekir.

 

Zaten bilginin turetici ve yaratici varligi/fenomeni bellidir, insanoglu.

 

Turetildigi yer de bellidir; beynin fonksiyonu

 

Turetimi veren taban da bellidir, insanoglu dahil gozlem veren her turlu fenomen.

 

Tureticisi de bellidir, kavram. Yani kavram olmadan bilgi olmaz. Tum bilgiler, kavramsaldir; varliksal degil.

Link to comment
Share on other sites

Goruldugu gibi bilgi cesidini yazisirken bilginin ne oldugunu yazismaya basladik. Zaten bilginin ne oldugu algilanmazsa, cesitlerinin farki ya da genel anlamda epistemoloji bilgisel ya da bilimsel/bilissel temelde algilanmaz.

 

Evet maalesef öyle. Daha bilginin net tanımını yapamazsak her şey karman çorman oluyor. Aşağıdaki bilgi tanımı bana çok somut geliyor.

 

Bilgi varlığa ilişkindir. Bu nedenle bilgi, ait olduğu alan, elde edilişi, özne nesne ilişkisi ve bilgi aktı açısından çeşitli türlere ayrılır. -Wiki-

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Evet maalesef öyle. Daha bilginin net tanımını yapamazsak her şey karman çorman oluyor. Aşağıdaki bilgi tanımı bana çok somut geliyor.

 

Bilgi varlığa ilişkindir. Bu nedenle bilgi, ait olduğu alan, elde edilişi, özne nesne ilişkisi ve bilgi aktı açısından çeşitli türlere ayrılır. -Wiki-

Bilgi basta gozlem verenin var olarak isaretlenmesinin var ile ozdeslesen kavramindan beynin turettigidir.

 

Kisaca

 

Gozlem (yansi-duyusal/duyumsal) +!?+var algisi+kavram+yansitma

 

Iste bilgi bu yansitilan uzerinden turetimdir.

 

Epistemolkoji de bilginin tanimi, gercegin ne oldugunun (truth realite degil) inanc ile dogrulanmasidir. 

 

Bilginin tureteni insanoglu oldugundan, bilgi uclu yapidadir. Nesnel+oznel+kavramsal.

 

Buradaki oznellik ve kavramsallik tamamen insanoglu urunudur. Nesnel olan ise gozlem ve yansi veren her seydir. Buna insanoglunun kendiside fenomen de, numenal her turlu deger de dahildir. 

 

Bu kisa aciklama temelinden gidelim.

 

Once bu aciklamalar temelinde algilanmayan ya da sorulmak istenen bir sey var mi?

 

Ondan sonra bilgi cesitleri olan fiziksel, sosyal ve matematiksel/mantiksal ve de bilgiyi niteleme olarak; ideolojik inancsal metafizik, varliksal, teolojik, fizik otesi, bilimsel, bilissel ya da sinifsal temelde, felsefi mantiki dilsel v.s. bilgi olarak konuyu ve kavrami detaylandirabiliriz.

 

Burada en cok yapilan hata, bilginin cesit ya da nitelik olarak indirgemeciligi ve determinizmi ve de monizmidir. 

 

Halbuki bilgi, gozlem, algi (duyusal/duyumsal) kavram olmadan mumkun degildir.  

 

Gozlem-insanoglu da dahil her bir fenomendir.

 

Algi insanogluda dahil her tur algidir, yalniz buradaki algi sadece tursel olarak bizim algimizdir.

 

Algi ya direk fenomenden gelen gozlem ile, ya da beynin duyum olarak yarattigi iledir.

 

Kavram da sadece insanoglu turune aittir.

 

Dolayisi ile bilgiyi olusturan ogeler ve bilginin kendisi de tamamen insanogluna aittir. Tabi ki bilgi sadece insanoglu hakkinda degil, her turlu fenomen ya da aklin yarattigi duyumsallik olarak herseyi kapsar.

 

Bir yerde bilgi insanoglunun kendine yonelik bildirim, belirtim, iletim, iletisim aracidir. Yalniz KAVRAM OLMADAN BILGI OLMAZ. Demekki once algilanan her ne ise onun hakkinda bilgi turetebilmek icin, once o algilananin kavram ile ozdeslesmis olmasi ve bilgi turetilecek KAVRAMSAL TABAN BELIRLENMIS OLMALIDIR. 

 

http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/949-bilgi-felsefesi/

Link to comment
Share on other sites

Bilgi basta gozlem verenin var olarak isaretlenmesinin var ile ozdeslesen kavramindan beynin turettigidir.

 

Kisaca

 

Gozlem (yansi-duyusal/duyumsal) +!?+var algisi+kavram+yansitma

 

Iste bilgi bu yansitilan uzerinden turetimdir.

 

Epistemolkoji de bilginin tanimi, gercegin ne oldugunun (truth realite degil) inanc ile dogrulanmasidir. 

 

Bilginin tureteni insanoglu oldugundan, bilgi uclu yapidadir. Nesnel+oznel+kavramsal.

 

Buradaki oznellik ve kavramsallik tamamen insanoglu urunudur. Nesnel olan ise gozlem ve yansi veren her seydir. Buna insanoglunun kendiside fenomen de, numenal her turlu deger de dahildir. 

 

Bu kisa aciklama temelinden gidelim.

 

Once bu aciklamalar temelinde algilanmayan ya da sorulmak istenen bir sey var mi?

 

Buraya kadar her şey tamam zaten anlaşılmayacak bir tarafı da yok. Bilgi nesnel, öznel ve kavramsal olarak türüyor. Benim/ bizim söylediklerimiz de böyle değil mi? Wiki'den bir alıntı yapıyorum, sen okeylemiyorsun. Aslında örtüşüyor. Ama bilgiye yeni bir tanım getirme çabasındasın. Neden? Benim yada bizim tanımlarımızın yanlış olanlarını direk belirtmiyorsun. Her şey karışıyor. Yukardaki wiki'nin tanımıyla senin tanımının örtüşmeyen yeri neresi?

 

"Bilgi varlığa ilişkindir. Bu nedenle bilgi, ait olduğu alan, elde edilişi, özne nesne ilişkisi ve bilgi aktı açısından çeşitli türlere ayrılır. -Wiki-"

 

Burada da özne, nesne, ve bilgi(kavramsal) olarak tanımlanmış. Yanlış olan neresi? Nesneyi varlık olarak tanımlamış Bilgiyi de ön kavram olarak. Daha sonra çeşitli türlere ayrıldığını söylüyor.

 

 

Ondan sonra bilgi cesitleri olan fiziksel, sosyal ve matematiksel/mantiksal ve de bilgiyi niteleme olarak; ideolojik inancsal metafizik, varliksal,

teolojik, fizik otesi, bilimsel, bilissel ya da sinifsal temelde, felsefi mantiki dilsel v.s. bilgi olarak konuyu ve kavrami detaylandirabiliriz.

 

Eve bu da örtüşüyor.

 

Benim itirazım, senin "bilgi bilimsel olarak evrilmez" ve "varlık bilginin belirleyicisi değil" anlamındaki sözlerine. Bu üçlü (özne, nesne, kavram) içerisindeki varlıkı(fenomen) çıkarırsak bilgi olabilir mi? Varlığın dinamik değişimi bilginin değişimine yol açmaz mı?

 

Bu kadar basite indirgedik artık. İtirazın, yanlış olan hangisi? Wikinin veya klasik bilgi tanımın üzerinden gidelim. Zira kabullerim henüz böyle. Seni haklı görürsem devam ederiz. Bu basit çelişkiyi aşamad(ım)ık ki diğer yazılarına geçelim.

Link to comment
Share on other sites

Buraya kadar her şey tamam zaten anlaşılmayacak bir tarafı da yok. Bilgi nesnel, öznel ve kavramsal olarak türüyor. Benim/ bizim söylediklerimiz de böyle değil mi? Wiki'den bir alıntı yapıyorum, sen okeylemiyorsun. Aslında örtüşüyor. Ama bilgiye yeni bir tanım getirme çabasındasın. Neden? Benim yada bizim tanımlarımızın yanlış olanlarını direk belirtmiyorsun. Her şey karışıyor. Yukardaki wiki'nin tanımıyla senin tanımının örtüşmeyen yeri neresi?

 

"Bilgi varlığa ilişkindir. Bu nedenle bilgi, ait olduğu alan, elde edilişi, özne nesne ilişkisi ve bilgi aktı açısından çeşitli türlere ayrılır. -Wiki-"

Benim bu tanima notr olarak bakmamin nedeni, VARLIKSAL TEMELDE BIR TANIMDIR.Yani bilgisel temelde degil.

 

Yalniz burada varlik metafizik temelde (ontolojik-materyalizm/idealizm/pozitivizm yani uc tabanin da varligi) teolojik (tanrisal temelde) ve fizik otesidir (Aklin yaratimi temelinde) Eger bir beyin indirgemeci ve determinist olarak bu izm temellerinden sadece birini kabulleniyor ve diger ikisini red ediyorsa, iste sorun oradadir. Yani metafizigin tabensal ontolojik temelin hangi indirgenen ve determinize edilen taban oldugu, yani madde dusunce ve kavramdan her hangi birisi.

 

Eger yukaridaki varlik, anlam ve icerik olarak metafizigin her turlu uc tabanini da yani ontolojik, teolojik ve fizik otesi ve her bir tabanin uclu izmini de kapsiyorsa, zaten geriye disaridakalan bir sey kalmiyor. Burada tek sorun kavrami icermemesi ve bilginin kavramsal temeline deginmemesi.

Burada da özne, nesne, ve bilgi(kavramsal) olarak tanımlanmış. Yanlış olan neresi? Nesneyi varlık olarak tanımlamış Bilgiyi de ön kavram olarak. Daha sonra çeşitli türlere ayrıldığını söylüyor.

 

 

Eve bu da örtüşüyor.

Yukaridaki tanimda algi olarak neyinm noksan oldugunu acikladim. Sana bir soru, bilgi mi varliktir, varlik mi bilgidir. Hangisi hangisinden turer? Bu soru indirgemeci ve determinist temelde "tuzak sorusu" :rolleyes:

Benim itirazım, senin "bilgi bilimsel olarak evrilmez" ve "varlık bilginin belirleyicisi değil" anlamındaki sözlerine. Bu üçlü (özne, nesne, kavram) içerisindeki varlıkı(fenomen) çıkarırsak bilgi olabilir mi? Varlığın dinamik değişimi bilginin değişimine yol açmaz mı?

Ilk tirnak icindeki cumlenin tam aynisini kullandigimi hatirlamiyorum. Yalniz cumle algiu olarak, Bilginin gelisimi degisimi yenilenimi temelindedir. Cunku bunu INSANOGLUNUN NUMENAL YETISI YAPAR VE BILISSELLIK VE DE FARKINDALIK GEREKTIRIR. Iste nasil zihinsel devrim evrimsel degil se, buradakji anlam da budur. Yani bilgi insanoglu numenal yetisi olmadan, kendi kendine evrilmez.  

Ikinci cumlen de ise, varlik fenomen algisi olarak sadece gozlem ve yansi veren tabandir. Bilginin belirleyicisi ise INSANOGLU ALGISI VE KAVRAMIDIR. Buradaki algi ve kavramin temeli gozlem de olsa; baglasmaz. Zaten baglasa, her bir ayni gozlemin algi ve kavramsal bilgisi de ayni olurdu, yani olgu olurdu. Halbuki birak olguyu fizik otesi kavramin turetimi de bilgidir. Dedigim gibi varligi uclu ve her birin kendi icindeki uclusu olarak algilarsan, ZATEN VARLIKSAL INDIRGEMECI VE DETERMINIST DEGIL, BILGISEL ALGILAMIS OLURSUN. Yalniz buradaki fark ve sorun bilimsel bilgidir. Cunku varlik taban olarak aklin yarattigi da olabilirken, FENOMEN SADECE GOZLEM VEREBILENDIR. Varligi yani bilgi temelindeki adi fenomeni "degistiren" tamamen insanoglu temelli gozlem algi ve kavramsal bilgidir. Mesela ayni fenomene 100 yil once gozlem temelinde algisinin kavramsal bilgisi bugun ayni degildir. Iste zaten bilginin degisilebilirligi de zaten budur.

 

 

Bu kadar basite indirgedik artık. İtirazın, yanlış olan hangisi? Wikinin veya klasik bilgi tanımın üzerinden gidelim. Zira kabullerim henüz böyle. Seni haklı görürsem devam ederiz. Bu basit çelişkiyi aşamad(ım)ık ki diğer yazılarına geçelim.

 

Konu yanlislik dogruluktan ziyade, tum resmi alabilmek ve verebilmektir.

 

Eger hala "bu basit celiskiyi asamadigimizi" dusunursen, o zaman tam sence bu "basit celiskiye" odaklaniriz.

 

Ben aramizdaki bilgi ve dusunce hukuku ve gozlemine dayanarak "astigimizi" dusunuyorum.

Link to comment
Share on other sites

Benim bu tanima notr olarak bakmamin nedeni, VARLIKSAL TEMELDE BIR TANIMDIR.Yani bilgisel temelde degil.

 

Yalniz burada varlik metafizik temelde (ontolojik-materyalizm/idealizm/pozitivizm yani uc tabanin da varligi) teolojik (tanrisal temelde) ve fizik otesidir (Aklin yaratimi temelinde) Eger bir beyin indirgemeci ve determinist olarak bu izm temellerinden sadece birini kabulleniyor ve diger ikisini red ediyorsa, iste sorun oradadir. Yani metafizigin tabensal ontolojik temelin hangi indirgenen ve determinize edilen taban oldugu, yani madde dusunce ve kavramdan her hangi birisi.

 

Eger yukaridaki varlik, anlam ve icerik olarak metafizigin her turlu uc tabanini da yani ontolojik, teolojik ve fizik otesi ve her bir tabanin uclu izmini de kapsiyorsa, zaten geriye disaridakalan bir sey kalmiyor. Burada tek sorun kavrami icermemesi ve bilginin kavramsal temeline deginmemesi.

 

Önce bana söylermisin lutfen şu "madde, düşünce ve kavram" üçlüsünden her hangi birisini çıkarttığımızda bilgi oluşur mu?

(Yalnız maddeyi varlık, feneomen olarak nitelediğimi göz ardı etmeden.)

 

 

Yukaridaki tanimda algi olarak neyim noksan oldugunu acikladim. Sana bir soru, bilgi mi varliktir, varlik mi bilgidir. Hangisi hangisinden turer? Bu soru indirgemeci ve determinist temelde "tuzak sorusu" :rolleyes:

 

Bilgi varlık değil, varlık ta bilgi değildir. Ancak, "bilgi nasıl türer" diye bir soruya şöyle cevap verebilirim; Bilgi insan beyni özelliğini almış VARLIKTAN, yine varlığı temel alarak türer/ürer.

 

 

Ilk tirnak icindeki cumlenin tam aynisini kullandigimi hatirlamiyorum.

 

Bilgi bilimsekl olarak evrilmez,  ancak insanoglu eliyle degistirilebilir.

 

 

Yalniz cumle algi olarak, Bilginin gelisimi degisimi yenilenimi temelindedir. Cunku bunu INSANOGLUNUN NUMENAL YETISI YAPAR VE BILISSELLIK VE DE FARKINDALIK GEREKTIRIR. Iste nasil zihinsel devrim evrimsel degilse, buradakji anlam da budur. Yani bilgi insanoglu numenal yetisi olmadan, kendi kendine evrilmez.

 

Buna katılmam mümkün değil. İnsanın numenal yetisi tek başına (varlık olmadan, varlıktaki evriliş olmadan) evrilmeyi gözlemleyebilemez. Evrilen bilgi için, varlık olan madde ve yine bir varlık olan insanın dinamik yapısını gözlemlemesi gerek.

 

 

 

Ikinci cumlen de ise, varlik fenomen algisi olarak sadece gozlem ve yansi veren tabandir. Bilginin belirleyicisi ise INSANOGLU ALGISI VE KAVRAMIDIR.

 

 

İşte asıl bana mantıklı GelMEyen kısım bu. İkisi bir bütün. Birinci paragrafta bunu sordum; varlığı, yani fenomeni çıkar bakalım bilgi oluşur mu? Ha! uydurulur diyorsan, bu zaten bilimsel bilgi olmaz. Kaale de alınmaz.

 

 

 

Buradaki algi ve kavramin temeli gozlem de olsa; baglasmaz. Zaten baglasa, her bir ayni gozlemin algi ve kavramsal bilgisi de ayni olurdu, yani olgu olurdu. Halbuki birak olguyu fizik otesi kavramin turetimi de bilgidir. Dedigim gibi varligi uclu ve her birin kendi icindeki uclusu olarak algilarsan, ZATEN VARLIKSAL INDIRGEMECI VE DETERMINIST DEGIL, BILGISEL ALGILAMIS OLURSUN. Yalniz buradaki fark ve sorun bilimsel bilgidir. Cunku varlik taban olarak aklin yarattigi da olabilirken, FENOMEN SADECE GOZLEM VEREBILENDIR. Varligi yani bilgi temelindeki adi fenomeni "degistiren" tamamen insanoglu temelli gozlem algi ve kavramsal bilgidir. Mesela ayni fenomene 100 yil once gozlem temelinde algisinin kavramsal bilgisi bugun ayni degildir. Iste zaten bilginin degisilebilirligi de zaten budur.

 

Evet somuta indirgenememiş soyut bilgi de olabilir. Buna da eğer bilgi de olsa fenomen diyorsak, evet bu da gözlem verebilir. Ama ne önemi var, bilimsel değil. Misal; cinler gibi.. Bilim cin fenomeni ile ilgilenir mi? Sadece felsefi olarak tartışılabilir.

 

 

Konu yanlislik dogruluktan ziyade, tum resmi alabilmek ve verebilmektir. Eger hala "bu basit celiskiyi asamadigimizi" dusunursen, o zaman tam sence bu "basit celiskiye" odaklaniriz. Ben aramizdaki bilgi ve dusunce hukuku ve gozlemine dayanarak "astigimizi" dusunuyorum.

 

Bu çelişkiyi aşamadan diğer "başlıklara" geçmek istemiyorum. O zaman her şey karman çorman oluyor. Zaten zor kavrıyorum. Özellikle senin yazıların.

 

Diğer insanların felsefi yazılarını çok daha kolay anlayabiliyorum. Belki yanlışta olabilirler ama anlatım dilleri daha anlaşılır.

 

Benle uğraşın için ne kadar teşekkür etsem az. Takdire değer gerçekten.  :)

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...