Jump to content

FİZİK KANUNLARI VAR MI?


haci

Recommended Posts

Fizik kanunları nedir?

Fizik kanunlarının ne olduğuna, önce ne olmadıklarının tanımı ile başlamanın gerekli olduğunu düşünüyorum.  Fizik kanunları madde ve enerjiye hükmeden ve onları manüple eden kuvvetler değillerdir. Fizik kanunları madde ve enerjinin davranış şekilleridir.

Evrende madde ve enerjinin davranışları deterministik olmayıp, rastlantısaldır. Evrende mükemmel bir düzen yoktur. Evrene giderek artan bir düzensizlik hükmeder. Madde ve enerjinin davranış şekilleri olarak fizik kanunları evrende gözlemlenen düzenden (veya düzensizlikten) sorumludur. Madde ve enerjinin davranışları kaotiktir.

Maddenin rafine davranış şekillerini laboratuvar koşullarında incelerseniz, onlarda müthiş ve kesin bir düzenin olduğunu görürsünüz. O düzen evrende yoktur. Mükemmel fizik kanunları yalnız laboratuvar koşullarında vardır. Yani madde yalnız laboratuvar koşullarında mükemmel davranışlar sergiler.

O koşullarda madde ve enerjinin davranışları son derece dar sınırlar içinde tutularak araştırılmaktadır. Evrende laboratuvar koşullarında tasarımlanan dar sınırlar yoktur. Evren bir bütün olarak davranır. Madde ve enerjinin davranışlarının (fizik kanunlarının) evrenin her yerinde aynı olduğu söylenir ama, gözlemlenen davranış mükemmel değildir. Evrenle ilgili olarak yapılan her gözlem onun düzensizliğinin gösterisidir. Evren genişlemekte ve güneş sisteminde gezegenler ve güneş arasındaki mesafeler zamanla değişmektedir. Evrende değişmeyen ve hep aynı olan hiçbir şey yoktur. Madde ve enerji sürekl bir değişim ve devinim içindedir.

Evrende mükemmel düzeni sağlayacak fizik kanunları yoktur. Evrende maddenin bütün davranışları rastgele ve düzensizdir.
Madde ve enerjiyi evrenden alıp laboratuvar koşullarına taşıdığımız zaman karşılaştığımız müthiş düzeni biz fizik kanunları ile açıklarız. Aslında bütün yaptığımız bizim madde ve enerjiyi manüple etmek, onların sınırlı koşullardaki davranışlarını öğrenip,  onları istediğimiz davranışı yapmaya zorlamaktır. Doğada onlar hiçbir zaman düzenli davranmayacaklardır.

Canlı veya cansız varlıklarla ilgili doğal olguları incelersek, onlarda karşılaştığımız düzenin aslında bir uzlaşma olduğunu görürüz. Evren madde ve enerjinin davranışlarının düzenli olmadığı bir ortamdır. Canlılığı incelerken onda da müthiş bir düzenin olduğu izlenimi alırız. Ama bu bir yanılsamadır. Canlılarda genetik yapının etkinliği stokastiktir. Yani hangi genlerin ne zaman ve ne kadar etkin olacakları tümüyle rastlantısaldır. Canlı vücudunu oluşturan doku ve organların varlığından ve düzenli organizasyonundan sorumlu santral bir otorite yoktur. Canlılık bir uzlaşmadır.  Evren madde ve enerjinin uzlaşmak üzere bir araya geldiği çok ilginç bir mekandır.

Evrende fizik kanunları yoktur belki ama, madde ve enerjinin toplu davranış şekillerinden sorumlu bir takım kurallar vardır. Biz maddeyi  evrenden laboratuvara taşırsak müthiş bir düzenin varlığı ile karşılaşırız. Aslında evrende madde ve enerji laboratuvarda davrandığı gibi davranmaz. Diğer madde ve enerjilerle birlikte karmaşık ve doğası iyi anlaşılmayan davranışlar sergiler. Örneğin laboratuvar koşullarında davranışları çok iyi bilinmesine ve anlaşlılmasına rağmen, fırtınalarda karşılaştığımız yıldırım ve şimşeklerden sorumlu elektronların davranışı şekilleri hala yeterince iyi bilinmemektedir.
Doğada lazer yoktur. Radyo dalgaları informasyon iletmez. Buna rağmen doğada fotonlar ve radyo dalgaları vardır. Ve onlar ve diğerleri bize evren hakkında bilgi verirler. Ama bu kaba bir bilgidir. Rafine edildikten sonra bize iletilen bilgilerden çok daha fazla anlamlar çıkarılabilir.
 
 Madde ve enerji evrende mevcut olan yerel koşullara bağlı olarak rastgele hareket etmektedir. Laboratuvar koşullarında biz onlardan rastgeleliği alınca geride ilginç bir düzen kalıyor. Başka bir deyişle biz onların evrendeki davranışlarını kısıtlayarak değiştiriyoruz. Onlar başka türlü hareket edemeyince ortaya bir düzen çıkıyor.  Ve biz o düzene fizik kanunu diyoruz.Aslında bütün yaptığımız madde ve enerjinin davranışlarını kısıtlayarak fizik kanunlarını yaratmaktır. Madde ve enerjinin bazı spesifik düzenli davranışlarına biz fizik kanunları diyoruz. Mühendislerin bütün yaptığı elektromanyetik kuvveti manüple etmektir. Aslında bulunan kanunlar maddenin değişik koşullarda daha önce farkedilmeyen davranışlarından başka birşey değildir. Maddenin evrende o şekilde davrandığı bir ortam ve koşullar yoktur. Onların sadece o şekilde davranma potansiyeli vardır. Evrende mevcut fizik yasaları maddenin kaba, brüt, şekilsiz ve belirsiz davranışlarından başka birşey değildir. Laboratuvar koşullarında onlar canlanmakta, hassas, ince, zarif, estetik ve belirli fizik kanunlarına dönüşmektedirler.  
Evrendeki düzen mükemmel değildir. Buna rağmen orada düzen arıyoruz. Düzensizlikte  mükemmel düzenler aramamızın nedeni insan olarak başka türlü düşünmemizin imkansızlığı. Düzensizlik bize hiç bir şey ifade etmiyor. Düzensizliği anlamak için onu düzenli parçalarına ayırıyoruz. Fizik düzensizliklerle uğraşmıyor. Düzensizliklerdeki düzenlerle uğraşıyor.

Evrende mevcut düzen mükemmel değildir. Mükemmel düzenin olmadığı bir yerde mükemmellik arıyor ve buluyoruz. Önce düzensizlikte düzen arıyoruz. Bulamayınca düzensizliği laboratuvara taşıyor ve o ortamda düzensizlikte düzen arıyoruz.
Madde ve enerjiyi öğelerine ayırınca, onların davranışlarında bir takım düzenlerin olduğunu görüyoruz. Örneğin elektronları yakından inceleyince onlarda müthiş bir düzenin varlığı dikkatimizi çekiyor. Elektronlar doğada düzenli davranmıyorlar.  
Aynı şekilde fotonları inceliyor ve bir takım kanunlara uyduklarını buluyoruz ama bulunan kanunların hemen hepsi yalnız laboratuvar koşullarında var. Doğada lazer yok örneğin. Doğada ışığı durduramıyoruz. Ama laboratuvar koşullarında fotonları yavaşlatabiliyor, hatta durdurabiliyoruz.

21'nci yüzyılda bilimin yeni teorilerle kendini tazelemesi mümkün olmayabilir ama, mevcut verileri yeniden yorumlayarak farklı sonuçlara ulaşmamız mümkün. Bu özellikle canlılık için önemli. Canlı nedir?, neden vardır? gibi soruların cevabını bize biyoloji sağlayamıyor. Bu soruların bilimsel yanıtları için fiziğe baş vurmaktan başka çaremiz yok. Fizik tek bir bilim olarak bütün bilimlerin üstünde. Ama onu bile bir takım fantezilerle açıklıyoruz. Onu bile doğru yorumlayamıyoruz. İnsanlığımız araya giriyor. Egomuza yeniliyoruz. Onlardan kurtulup tam anlamı ile nesnel olamıyoruz.

Ama olmalıyız ve bu süreç başlamıştır. 21'nci yüzyıl bilimin şimdiye kadar bulduklarını yeniden yorumlayarak farklı sonuçlara ulaşacağı bir zaman dilimi olacaktır. Bu bir zorunluktur.

Bizim bildiğimiz fizik kanunları ancak laboratuvar koşullarında vardır. Evrende onlar karmaşık bir yumak oluştururlar ve bir düzeni yansıtmazlar. Çünkü evrende mükemmel bir düzen yoktur. Evrende fizik kanunları yoktur. Oysa laboratuvar koşullarında fizik kanunları mükemmeldirler. Her zaman aynıdırlar. Evrenin her yerinde laboratuvar koşullarında fizik kanunları aynıdır.
 
Şurasını da ihmal etmemeliyiz:
Evrende madde ve enerji fizik kanunlarına uymak üzere davranmıyor. Evrende madde ve enerjinin davranışları fizik kanunlarını yaratıyor. Evrende madde ve enerji mevcut dört doğal kuvvet tarafından manüple ediliyor. Fizik kanunları bu manüplasyon sonucu ortaya çıkıyor. Başka bir deyişle fizik kanunları evrenin davranışlarının nedeni olarak değil, sonucu olarak ortaya çıkıyor. Örneğin ışık suda kırılmasından su ve ışıkla ilgili bazı özellikler sorumlu.. Ve ışığın suda hep aynı şekilde kırılmasını biz bir yasa ilan ediyoruz. Çünkü aynı koşullar altında su ve ışığın davranışları her zaman aynı oluyor. Değişmiyor. Buna biz kanun diyoruz. Aslında bir kanuna uyanlar su ve ışık değil. Su ve ışık davranışları ile o kanunu yaratıyorlar. Uçak neden uçuyor? Bernoulli ilkesinden dolayı mı uçuyor.? Evrende öyle bir ilke olduğu için mi uçuyor?

http://en.wikipedia.org/wiki/Bernoulli%27s_principle

Yoksa uçak özel bir şekilde dizayn edilip şekil verildiği için mi uçuyor? Havada uçan uçak evrende mevcut Bernoulli ilkesine mi uyuyor, yoksa şekli ve şemayili ile o ilkeyi mi yaratıyor?

Bu ilke ayrıca denizaltıların denizlerin derinliklerinde nasıl  hareket edebildiklerini de açıklıyor. Uçakların uçmaları, denizaltıların denizlerin derinliklerinde dolaşabilmeleri için bir kanun yok. Onların bazı fiziksel şekle sahip olmaları yetiyor.
Bernoulli ilkesi laboratuvar koşullarında bulunan bir ilkedir. Daha önce doğada gözlemlenmemiştir. İnsanlık bu ilkeyi uçak ve denizaltı yapmak için kullanmıştır. Uçakların uçmasından, denizaltıların denizin derinliklerinde dolaşmasından sorumlu bazı fizik kanunları yoktur. Var olan maddenin davranış şekilleridir.

Hiç kuşkusuz evrenin gerçek doğasının öğrenmek için fizik kanunlarına ihtiyacımız vardır. Onlarsız evrenin işleyiş mekanizmasını öğrenemeyiz. Evrene düzensizlik hakimdir. Fizik düzensizliklerle uğraşmaz. Fizik düzensizliklerde mevcut düzenleri bulup çıkarır ve onları kendine konu edinir. Her düzensizlikte düzen vardır. Bu konuda bilge bir fizikçi bakın neler diyor:

Eugene Wigner:
"Physics doesn't deal with processes. Physics deals with regularities, and only with regularities among processes."
"Fizik süreçlerle uğraşmaz. Fizik düzenlerle ve yalnız süreçler arasındaki düzenlerle uğraşır"

Fizik bilimini evrenin doğasını öğrenmek için kullanırsak, yalnız evrende madde ve enerjinin düzenli olan davranışlarını öğreniriz.
Düzensiz davranışlarını öğrenemeyiz. Buna rağmen madde ve enerjinin  laboratuvardaki davranışlarını araştırmaya devam ediyoruz ve bu arada yeni davranış örnekleri buluyoruz.
Tabiri caizse yeni fizik kanunları buluyoruz ve onları evrene uyguluyoruz. O kanunlar sayesinde evrendeki düzensizliklerden bir kısmının gizemini çözüyoruz. Evrendeki düzensizlikler aslında çok sayıda bir küme oluşturan düzenlerden ibarettir. Laboratuvar çalışmaları sonunda o düzensizliklerde mevcut düzenleri bulabiliyoruz.

 Aslında içinde fizik kelimesinin geçmesine rağmen fizik kanunları bilimin değil, felsefenin konusudur. Çünkü fizik kanunlarının doğası hakkında hiçbir şey bilinmemektedir. Maddeden soyut fizik kanunları var mıdır? Yoksa fizik kanunları yalnız madde ve enerjinin davranış biçimleri midir? Eğer fizik kanunlarını maddenin davranış biçimleri olarak kabul edersek, bağımsız var olmadıklarını da kabul etmiş oluyoruz.

Zamanla fizik kanunları arasında ilginç bir benzerlik olduğunu söyleyebiliriz.

Madde ve enerjiden bağımsız soyut bir zaman kavramı var mıdır?
Yoksa zaman, madde ve enerjinin davranış biçimlerinin ürünü mü?
Zamanı madde ve enerjinin davranış biçimlerinin ürünü olarak kabul edersek, onlardan bağımsız olmadığını ve dolaysıyla var olmadığını da kabul etmiş olmuyor muyuz?

Şu ana kadar fizik kanunlarının olmadığını iddia etmedik. Sadece onların yalnız laboratuvar koşullarında var olduklarını savunduk. Onlar için hiç yoktur diyebilir miyiz?

Eğer fizik kanunları madde ve enerjinin davranış biçimlerinin ürünü iseler, yokturlar. Yani madde ve enerjinin davranışlarına anlam veren, onların boyun eğdiği fizik yasaları yoktur. Madde kendi doğası gereği belli bir şekilde davranmaktadır. Bu durumda fizik yasaları maddenin yapısındadır. O nedenen madde her zaman aynı şekilde davranmaktadır. Fizik yasaları maddenin kendinden menkuldür...Maddenin içsel nitelikleridir.

Böyle bir sonucu kabul edebilir misiniz?

Nasıl keserseniz kesiniz, fizik kanunları konusu felsefenin ilgi alanına giriyor. Fizik kanunları bilimin açıklamakta zorluk çektiği bir konu. Fizik kanunları zamanda olduğu gibi, üstün insan aklını zorluyor. Maddeden bağımsız bir zaman olmadığını biliyoruz. Ama zamanın olduğunu da biliyoruz. Maddeden bağımsız bir fizik yasasının olmadığını biliyoruz. Buna rağmen, fizik yasalarının var olduklarını biliyoruz. Her ikisi de hem var, hem de yok.
 

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Fizigin ne kendi ne de kanunlari, kendi Adina; yoktur.

 

Fizik bilimini de fizik kanunlarini da ortaya koyan insanogludur.

 

Kanunlarin tek ortaya koyucusu, beyninin yetisinin  fonksiyonunu kullanan insanogludur.

 

Ne fizigin ne de herhanigibir, bilim dalinin, ya da insanoglu algisina gozlem veren herhangibir fenomenin; kanun ortaya koyabilecek, zihinsel yeti ve fonksiyonu yoktur.

 

Ustelik her bir insanoglunun hewr bir konuda ortaya koydugu kanun, gozlemi ile de yanlislanabilir.

 

Bu da kanunlarin mutlak olmadigi anlamina gelir.

Link to comment
Share on other sites

Bu dört doğal kuvvetin tek bir kuvvetten çıktığı ileri sürülüyor.

Daha doğrusu bu dört doğal kuvvet tek bir kuvvetin farklı manifestasyonlarıdır diyorlar.

Bu tam anlamı ile bilimsel bir konu..

Sen fizigi ya da kanunlarini ve de tum fenomenal bakis acisindaki evren, doga, dunya ve maddeyi; sanki kendi oznelligi varmis gibi algiliyorsun, bunun adi metafizik naturalism dir.

 

Ben ise yontemsel naturalism olarak; tum oznelligin nesneye insanoglu tarafindan verildigini soyluyorum.

 

Dolayisi ile, dogalliga bakis acimiz; farki ve biribirine zit.

 

Ustelik bilimin bilimselligini saglayan, yontemsel naturalism; metafizik naturalizmn degil.

 

Ayrica bilimin felsefi tabani da bilgi, varlik degil.

 

 

Cunku bilim fenomenden degil; ya da fenomenin varliksal ne oldugundan degil, fenomenin gozleminden baslar.

 

Natüralizm iki farklı felsefî görüşte incelenir:

  • Yöntemsel natüralizm (veya bilimsel natüralizm) ki bu epistemoloji üzerine yoğunlaşır: "Dünya üzerinde güvenilir bilgiyi edinmenin yöntemleri nelerdir?". Metafizik ve dini inançtan bağımsız, özellikle "bilgi" edinmenin pratik yöntemleriyle ilgili epistemolojik bir bakış açısıdır. Buna göre varsayımların doğal neden ve olaylara göre açıklanıp test edilmesi gerekir.[2] Gözlemlenebilir eylemlerin açıklamaları yalnızca doğal nedenlerle ilişkilendirildikleri sürece pratik ve faydalı olur (mesela "kesin işleyişler" buna örnektir, ama "şüpheli mucizeler" değil). Yöntemsel natüralizm modern bilimin temel prensibidir. Bazı filozoflar bu düşünceyi daha da genişleterek yöntemsel natüralizmin felsefenin de temel prensibi olduğunu söylemişlerdir. Bu bakış açısına göre bilim ve felsefe bir bütündür. W.V. Quine, George Santayana ve diğer bazı filozoflar da bu düşünceyi desteklemişlerdir.
  • Metafizik natüralizm, (veya ontolojik natüralizm veya felsefik natüralizm) ontoloji üzerine yoğunlaşır: Bu bakış açısı daha çok varoluş ile alakalıdır: var olan nedir ve var olmayan nedir? Natüralizm "tabiat vardır ve bütün temel doğrular tabiatın doğrularıdır."[3] metafiziki pozisyonuna sahiptir.

« 17. yüzyıldan beri doğal bilimleri karakterize etmiş, sistemik gözlem, ölçüm, ve deney, ve formülasyon, test etme, ve hipotezlerin değiştirilmesini içeren yargılama metodudur

 

Gordugun gibi, bilim yontem olarak varliktan, ontolojiden yani fenomenden degil; onun gozleminden baslar.

 

Iste fizik te bunu yapar. Insanoglu gozleminin, olcumunun, ve deney, formulasyon, test etme hepsi insanoglunun fonksiyonlaridir. Buradan cikacak her turlu kanun da insanoglunun kanunudur. Sadece bu kanunu neyi gozlemliyor, olcuyor, formule ediyor, deneye tabi tutuyor ve test ediyorsa; ona uygular. Bunlarda bilimin, fizik dahil; cesitli dallaridir.

Link to comment
Share on other sites

Bu dört doğal kuvvetin tek bir kuvvetten çıktığı ileri sürülüyor.

Daha doğrusu bu dört doğal kuvvet tek bir kuvvetin farklı manifestasyonlarıdır diyorlar.

Bu tam anlamı ile bilimsel bir konu..

Ben bilimsel bir konu olduguna zaten itiraz etmiyorum, ben sadece kanunlarin insanoglu eliyle verildigini soyluyorum.

 

Yani doga da kanun yoktur, dogaya kanunu onu gozlemleyen deneye tabi tutan v.s. insanoglu verir.

 

Sonucta buraya bunlari yazan da sensin ve yaniti veren de benim.

 

Yani fizigi de her turlu material objeyi de konusturan, dile getiren insanogludur.

 

Baslik sorusunu sen neyi ima ederek sordun?

 

Cunku fizigin kanun lari yoktur, fizige kanunlari insanoglu verir.

Link to comment
Share on other sites

Şu ana kadar fizik kanunlarının olmadığını iddia etmedik. Sadece onların yalnız laboratuvar koşullarında var olduklarını savunduk. Onlar için hiç yoktur diyebilir miyiz?

 

Algi her zaman pozitiftir. Buradaki "var/yok" bu pozitif alginin, pozizitif ya da negatif olarak ifadesidir. Bunu diyebilmek icin de; var olarak algilananin olgu olup olmadigina bakmak gerekir. Yani gozlemi var mi? Test edilebiliyor mu?

 

 

Eğer fizik kanunları madde ve enerjinin davranış biçimlerinin ürünü iseler, yokturlar. Yani madde ve enerjinin davranışlarına anlam veren, onların boyun eğdiği fizik yasaları yoktur. Madde kendi doğası gereği belli bir şekilde davranmaktadır. Bu durumda fizik yasaları maddenin yapısındadır. O nedenen madde her zaman aynı şekilde davranmaktadır. Fizik yasaları maddenin kendinden menkuldür...Maddenin içsel nitelikleridir.

 

Burada bir akilci "atomism" algisi var. Maddenin "davranisi" neden belli bir sekilde olsun, oyle olsa bunca cesit fenomen olabilir miydi? Fizik yasalari maddenin yapisinda degil; insanoglunun aldigi gozlemdedir. Burada farkli alinan gozlemler farkli yasalari belirler. Fizik yasalari, insanoglunun algiladigi gozleminden menkuldur.

 

 

Böyle bir sonucu kabul edebilir misiniz?

 

 

Nasıl keserseniz kesiniz, fizik kanunları konusu felsefenin ilgi alanına giriyor. Fizik kanunları bilimin açıklamakta zorluk çektiği bir konu. Fizik kanunları zamanda olduğu gibi, üstün insan aklını zorluyor. Maddeden bağımsız bir zaman olmadığını biliyoruz. Ama zamanın olduğunu da biliyoruz. Maddeden bağımsız bir fizik yasasının olmadığını biliyoruz. Buna rağmen, fizik yasalarının var olduklarını biliyoruz. Her ikisi de hem var, hem de yok.

 

Tabi ki, tum bilimselligin temeli "bilimsel felsefedir" yani bilimsel olanin felsefesinin ne oldugudur. Fizik kanunlarini insanoglu ortaya koymadi mi? "Aciklamakta zorluk cekmek" ne demek? Zamanin oldugunu degil; zamani yaratanin ve zamansiz olcum yapamayanin biz oldugunu biliyoruz. Evren zamana ihtiyac duymaz, zamandan bagimsizdir. Bu evren bunyesindeki her bir paca icin de gecerlidir. Hic bir sey zamana gore hareket etmez, insanoglu onun hareketini zamana gore olcer ve belirler. Burada olan "her ikisi" nedir? Zaman ve madde mi, fizik ve madde mi?, fizik ve zaman mi? madde ve zaman mi?

 

Fizik yasalari insanoglunun fenomeni yani maddeyi gozlemi ile algilamasi ile ortaya cikmistir. Iste burada bu ortaya cikani olcum ve belirleme de insanoglunun yarattigi zaman ile olculur.

 

Insanoglu zamani bir seyi olcmek ve belirlemek icin yaratmistir. Maddenin zamanaihtiyaci yoktur, her turlu hareketini de zamandan bagimsiz yapar.

 

Fizik yasalarinin ise hem maddeye hem de zamana ihtiyaci vardir. Cunku algiladigi gozleminin olcum ve belirlenmesini zaman ile birlikte yapar.  

 

Fizik, maddeyi nasil algilar ve tanimlar?

 

Madde, felsefenin metafizik/varliksal/ontolojik algisinda "mustakil var olan (substantial) varliktir.

 

 

Peki mustakillik nedir? Bunun alt ve de ust siniri nedir, ebati nedir? nerede biter, nerede baslar?

 

Materyalizmin, metafizigin (felsefenin varlik dali) ontolojik taban olarak aldigi, maddenin; hem felsefi ortak bir tanimi yoktur, hem de mustakilliginin (substantial) varlik olarak ebati ortaya konamaz.

 

Bu konudaki tartismalar; herseyin ondan meydana geldigi "tek cesit bir madde mi vardir (hyle), ya da madde cesitleri mi vardir? madde surekli/daimi mustakilligini koruyanve cogulcu formlari ifade edebilen midir? (hylomorphism), ya da sayisal ozel degismeyen icerikler midir? (atomism), kalitimsal ozellikleri var midir? (substance/mustakillik teorisi),ya da bunlardan yoksun mudur? prima material-on material)

 

En onemlisi," materyalizm, oznenin kendisini hesaba katmayi unutan felsefesi" dir.

Link to comment
Share on other sites

Aslinda zamanin insanoglu tarafindan neden yaratildigini, neden alginin; zamansiz ortaya konamayacagini neden zamansiz olgunun oretaya konamayacagini ve matematik bilimin zamansal olmasini ve zamanin sadece matematik ile olculmesini "hayvanlar bile zamansiz yasiyabiliyorken, neden insanoglunun zamansiz yasayamadigini neden negatif bir zaman ifadesi olmadigini v.s. ayri bir baslikta tartisalim.

 

Cunku insanoglu pozitifsiz ve zamansiz bir seyi ortaya koyamaz.

 

Ayrica dogan bir bebekte zaman algisi ne zaman ve nasil basliyor?

 

Eger katilacaksan, ben bir baslik acabilirim.

Link to comment
Share on other sites

Bebekte zaman algısı doğuştan vardır.

Her canlıda (bitkiler, bakteriler dahil) zaman algısı vardır.

Bu konuya değineceksen, onlardan da bahsetmelisin.

İnsanda zaman algısı beyne kazınmıştır. Beyinde zamanla ilgilenen yöreler vardır. Pineal bez örneğin...

 

Ama bu ayrı bir konu.. Fizik kanunları ile ilgli değil.

Doğal kuvvetler konusu hakkında bir açıklama yapmamışsınız.

Bence o konu çok daha önemli.

Link to comment
Share on other sites

Sen fizigi ya da kanunlarini ve de tum fenomenal bakis acisindaki evren, doga, dunya ve maddeyi; sanki kendi oznelligi varmis gibi algiliyorsun, bunun adi metafizik naturalism dir.

 

Benim birşey algıladığım yok. Hem ben algılasam bile o yalnız beni ilgilendiriyor.

Ben fizikçilerin bu konudaki görüşlerini yansıtıyorum.

Link to comment
Share on other sites

Bebekte zaman algısı doğuştan vardır.

Her canlıda (bitkiler, bakteriler dahil) zaman algısı vardır.

Bu konuya değineceksen, onlardan da bahsetmelisin.

İnsanda zaman algısı beyne kazınmıştır. Beyinde zamanla ilgilenen yöreler vardır. Pineal bez örneğin...

 

Ama bu ayrı bir konu.. Fizik kanunları ile ilgli değil.

Doğal kuvvetler konusu hakkında bir açıklama yapmamışsınız.

Bence o konu çok daha önemli.

Bebekte ve her canli da zaman algisi oldugunu, orneklerle yani gozlem ile aciklayabilir misin?

 

Peneal bez evrimsel bir evrilme mi, yoksa insanoglu homo sapiens sapiens oldugundan beri mi var?

 

Dogal kuvvetler derken, eger insanoglu algisina bu kuvvetler gozlem veriyor ve birer olgu ise, bir sorun yok.

Link to comment
Share on other sites

Peki sence fizikciler, metafizik naturalist mi, yoksa yontemsel naturalist mi?

Benim felsefe ile ilgilenmediğimi biliyorsun. Fizikçilerin de felsefe ile işleri yok.

Aslında senin benim ve fizikçiler konusundaki tutumun, fizikçilerin fizik kanunları konusundaki tutumuna benziyor biraz.

Yani olmayan bir şeyle uğraşıyorsun.

 

Pineal gland evrimsel olarak kazanılmış bir organ. Hayvanlarda var. Beynin ortalarında ve arkaya bakan bir yerde olmasına rağmen üçüncü göz olarak da bilinir.

Zaman kavranımın genlere işlenmesinin nedeni gece ve gündüz arasındaki farkların farkedilme zorunluğudur.

Tabii mevsimler de canlılar tarafından yine zaman algısından dolayı bilinirler.

Bebeklerde zaman algısının varlığının delili, bebeklerin geceleri daha uzun zaman uyumasıdır. Bu önceleri pek belirli değildir ama birkaç ay içinde iyice belirli hale gelir.

Nedeni de karanlıkta melatonin hormonunun daha çok salgılanmasıdır. Pineal bez bu hormonu salgılar.

Beynin başka yerleri de uyku-uyanıklık ritminden sorumludur..

 

İnsanda ve canlılarda circadian rhytm vardır.

 

http://en.wikipedia.org/wiki/Circadian_rhythm

Link to comment
Share on other sites

Benim felsefe ile ilgilenmediğimi biliyorsun. Fizikçilerin de felsefe ile işleri yok.

Aslında senin benim ve fizikçiler konusundaki tutumun, fizikçilerin fizik kanunları konusundaki tutumuna benziyor biraz.

Yani olmayan bir şeyle uğraşıyorsun.

 

Pineal gland evrimsel olarak kazanılmış bir organ. Hayvanlarda var. Beynin ortalarında ve arkaya bakan bir yerde olmasına rağmen üçüncü göz olarak da bilinir.

Zaman kavranımın genlere işlenmesinin nedeni gece ve gündüz arasındaki farkların farkedilme zorunluğudur.

Tabii mevsimler de canlılar tarafından yine zaman algısından dolayı bilinirler.

Bebeklerde zaman algısının varlığının delili, bebeklerin geceleri daha uzun zaman uyumasıdır. Bu önceleri pek belirli değildir ama birkaç ay içinde iyice belirli hale gelir.

Nedeni de karanlıkta melatonin hormonunun daha çok salgılanmasıdır. Pineal bez bu hormonu salgılar.

Beynin başka yerleri de uyku-uyanıklık ritminden sorumludur..

 

İnsanda ve canlılarda circadian rhytm vardır.

 

http://en.wikipedia.org/wiki/Circadian_rhythm

Yahu, nasil olmayan bir sey. Bir fizikci fenomeni (varligi/maddeyi/nesneyi v.s.) gozlemleyip, arastirip, elindeki formul ve teori ile test edip, elindeki olguyu kanitlayip mi hareket ediyor?, yoksa; "Bu fenomende (varlikta, maddede, nesnede v.s.) sunlar sunlar su ozelllikler v.s. vardir" mi diyor.

 

Bir hayvanin, gece ve gunduzu farketmesi;, ya da mevsimleri fark etmesi onun bunu zamana tercume etmesi anlamina gelmiyor. Sadece algisina gore ve gozlemine gore davraniyor. Yoksa, saniye, dakika, saat, gun, hafta, ay, yil v.s. gibi bir algisi yok.

 

Ya da "ben 4 saat sonra acikirim" demiyor. 

 

Bunun da zamanla ilgisi yok, ortamin durumun sartin degisimine gore metabolizma ona ayak uydurur. Bu zaman algisi oldugu anlamina gelmez.

 

Yani algisal gorsel bir farklilik algisi, zaman algisi degildir.

 

O yuzden o dedigin beyinin pineal bezinin, zaman algisi degil;degisen ortam durum v.s. algisinin getirdigidir.

 

Bak kisaca; insanoglu algisina gozlem veren her bir fenomende ortak yan; hepsinin yeri ve hareketi olmasidir. Yani evrenden baslayarak evren bunyesindeki en buyugunden en kucugune her bir fenomenin, yeri ve hareketi vardir.

 

Bu hayvanlara kadar boyledir.

 

Hayvanlarin evrimsel gelismislik temelinde de yer ve harekete once numen, yani beynin soyutlamasi ve soyutlama yetileri eklenir, Bu da fenomenin dili yani kavramsal bilgisidir. (Her turlu hayvan sesi ve ayni hayvandaki farkli seslerin herbirinin farkli anlam tasimasi bilgisi)

 

Insanoglu bunlarin yaninda ve ek olarak, hic bir fenomende olmayan zamana, pozitiviteye, fonksiyona ve sayiya sahiptir. Bu da insanogluna farkindalik ve bilinc temelinde bir (individual) algisini verir. Bunun bilisselligi ise serbest ve ozgur dusunceye ve ozgur (serbest) iradeye acilir.

 

Iyi de o verdigin link, hayvanin/bitkinin degil; onu gozlemleyen insanoglunun verdigi zamansal bilgi.

 

Daha once izah ettim, insanoglu zamani yaratmis ve onsuz yasayamasz ve iliski kuramaz, olcemez, belirtemez hale gelmistir.

Link to comment
Share on other sites

Bak sana bir ornek vereyim.

 

Zaman algisi oldugunu dusundugun bir bitkiyi ya da hayvani, gunduzun tabi ortamindan, gecenin yapay ortamina ya da gecenin tabi ortamindan gunduzun yapay ortamina tasi. Bak bakalim tabi gunduz/gecedeki gibi mi davraniyor,  yoksa bulundugu yapay gunduz/gecedeki gibi mi davraniyor?

 

Bazi kisiler isikta uyuyamaz, neden? Cunku isik gecenin tabiligini bozar. Dolayisiyle en belirgin fark olan aydinlik ve karanlik ortam farki soz konusudur, yoksa zaman degil. 

 

Derrida binary opposition algisini deconstruct ederken, binary oppositionlardan birinin digerine "ustun" geldigini soyluyor.

 

Yani aydinlik karanliga

 

Savas barisa

 

Sevgi nefrete v.s. 

Link to comment
Share on other sites

Yahu, nasil olmayan bir sey. Bir fizikci fenomeni (varligi/maddeyi/nesneyi v.s.) gozlemleyip, arastirip, elindeki formul ve teori ile test edip, elindeki olguyu kanitlayip mi hareket ediyor?, yoksa; "Bu fenomende (varlikta, maddede, nesnede v.s.) sunlar sunlar su ozelllikler v.s. vardir" mi diyor.

 

Fizikçi hem fenomeni gözlemliyor, araştırıyor ve elindeki formul ve teori ile test ediyor, hem de fenomende olan özellikleri ortaya koyuyor.

Fizikçi daha da ileri gidiyor ve maddenin çeşitili spesifik davranışlarını laboratuvar koşullarında ve dar sınırlar içinde araştırıyor.

 

İnsanda zaman kavramının evrimsel başlangıcı circadian rhytym'dir.

İnsan diğer her olguda olduğu gibi zamanı üstün aklı ile manüple ederek kendine adapte etmiş ve yaşamının vazgeçilmez bir öğesi yapmıştır.

Yani insanda zaman kavramının evrimsel bir kökeni vardır. İnsanın genetik yapısına kazınan zaman kavramı, oradan bilince yansımış ve bugünkü şeklini almıştır.

Hayvanların birçoğunda bilinçli bir zaman kavramımın olduğunu tahmin ediyorum. Bu sadece bir tahmin ama.

Link to comment
Share on other sites

Bazi kisiler isikta uyuyamaz, neden? Cunku isik gecenin tabiligini bozar. Dolayisiyle en belirgin fark olan aydinlik ve karanlik ortam farki soz konusudur, yoksa zaman degil.

 

Yanlış bir açıklama..

Bazı insanlar ışıkta uyuyamaz. Çünkü ışıkta pineal bez melatonin salgılamaz. Uykuyu başlatan melatonindir.

Retina ile pineal bez arasında anatomik ilişkiler vardır. Retinadan pineal beze gönderilen sinyaller ortamın ışıklı olduğu haberini iletir ve pineal bez melatonin salgılamaz.

En azından teorisi böyle..

Link to comment
Share on other sites

Yanlış bir açıklama..

Bazı insanlar ışıkta uyuyamaz. Çünkü ışıkta pineal bez melatonin salgılamaz. Uykuyu başlatan melatonindir.

Retina ile pineal bez arasında anatomik ilişkiler vardır. Retinadan pineal beze gönderilen sinyaller ortamın ışıklı olduğu haberini iletir ve pineal bez melatonin salgılamaz.

En azından teorisi böyle..

Tamam iste ben de bunu soyluyorum, cunku isik gecenin karanligina terstir. Yani gece algisi vermez. Demekki bundan dolayi, melatolin salgilamiyor.

Teori gecerli.

 

Yalniz isikta uyuyabilmek te demekki gece algisini bozmuyor ki, uyuyan uyuyabiliyor, yani melatolin salgiliyor.

 

Bu da beynin yapisinin degisen sartlara zamanla uyum saglamasinin bir delili. Ayni aliskanliklar, ve her turlu degisen, etik degerler. Ya da vucudun kisinin getirdigi sarta uyum saglamasi gibi.

 

Sonucta beyin adapte olabiliyor.

Link to comment
Share on other sites

Fizikçi hem fenomeni gözlemliyor, araştırıyor ve elindeki formul ve teori ile test ediyor, hem de fenomende olan özellikleri ortaya koyuyor.

Fizikçi daha da ileri gidiyor ve maddenin çeşitili spesifik davranışlarını laboratuvar koşullarında ve dar sınırlar içinde araştırıyor.

 

İnsanda zaman kavramının evrimsel başlangıcı circadian rhytym'dir.

İnsan diğer her olguda olduğu gibi zamanı üstün aklı ile manüple ederek kendine adapte etmiş ve yaşamının vazgeçilmez bir öğesi yapmıştır.

Yani insanda zaman kavramının evrimsel bir kökeni vardır. İnsanın genetik yapısına kazınan zaman kavramı, oradan bilince yansımış ve bugünkü şeklini almıştır.

Hayvanların birçoğunda bilinçli bir zaman kavramımın olduğunu tahmin ediyorum. Bu sadece bir tahmin ama.

Tamamda "bunun kendi algi ve bilgisi tarafuindan verildiginin farkinda ve bilincinde mi, yoksa bunlari maddede var mi saniyor.

 

Yani her turlu kanun, yasa, kural v.s. nin kendi tarafindan verildiginin farkinda ve bilincinde mi, yoksa bunlarin kendi algisina gozlem veren fenomende mi oldugunu zannediyor?

 

Mesela sen fizikci isen, senin icin hangisi.

 

Yada bir bilim kisisi olarak sence hangisi?

 

Iste o tahminin, zamani yaratanmin insanoglu oldugunun farkindasizligindan geliyor.

 

Hayvanlarda olan algi sadece ortam farki ve bunun getirdigi tabi duruma metabolizmas olarak uyum saglamaktir.

 

Yoksa bir zaman algisi ya da zamana bagimli bir yasam ve iliski yok.

 

Zaten zaman algisinin insanoglunun yaratiminda farkindaliginda v e bilincinde olmasi, olecegini bilmesindendir.

 

Cunku insanoglu kendi yarattigi zaman ile yarisir ve zamani dogum ile olum arasindaki yasam yani omurdur.

 

Hayvanda ne zaman bu algi gelisir, o zaman evrimsel olarak zaman, pozitivite, fonksiyon ve sayi algisi ve bilgisi de gelisir.

Link to comment
Share on other sites

Tamam iste ben de bunu soyluyorum, cunku isik gecenin karanligina terstir. Yani gece algisi vermez. Demekki bundan dolayi, melatolin salgilamiyor.

Teori gecerli.

 

Yalniz isikta uyuyabilmek te demekki gece algisini bozmuyor ki, uyuyan uyuyabiliyor, yani melatolin salgiliyor.

 

Bu da beynin yapisinin degisen sartlara zamanla uyum saglamasinin bir delili. Ayni aliskanliklar, ve her turlu degisen, etik degerler. Ya da vucudun kisinin getirdigi sarta uyum saglamasi gibi.

 

Sonucta beyin adapte olabiliyor.

Önemli bir gereksinimi basit bir öneri ile açıklayamazsınız. Uyku olgusunu  basite indirgeyemezsiniz.

Uyku bir gereksinimdir belki ama, aynı zamanda karmaşık bir olgudur.

Çeşitli etmenlerin etkisi alında uyunur veya uyunamaz. Melatonin onlardan yalnız biridir.

Uykusuzluğa beyin adapte olamaz. Sorun çok karışık...

Link to comment
Share on other sites

Önemli bir gereksinimi basit bir öneri ile açıklayamazsınız. Uyku olgusunu  basite indirgeyemezsiniz.

Uyku bir gereksinimdir belki ama, aynı zamanda karmaşık bir olgudur.

Çeşitli etmenlerin etkisi alında uyunur veya uyunamaz. Melatonin onlardan yalnız biridir.

Uykusuzluğa beyin adapte olamaz. Sorun çok karışık...

Ben bir seyi ne basite indirgiyorum, ne de bir seyi sadece bir oneri ile acikliyorum.

 

Tabi ki uykunun kendi kavramsal bilgisi bunyesinde farkli ozellikleri v.s. vardir ve oyledir.

 

Benim burada verdigim ornek; karanlikta uyuyamamanin, ya da isikta uyuyamamanin senin verdigin fiziki bilgiler temelindeki bir gozlemi.

 

Niye olmasin, ben zamaninda bir hafta uyumadigimi zamaninda sadece 4 saat uyudugum gunleri bilirim.

 

Uyku vucudun bir ihtiyaci ve normali belki 8 saat olabilir. Yalniz bu 8 saatin sagladigini bazi kisi 4 saatte saglar.

 

O yuzden hic bir sey "bu budur/degildir" degildir.

 

Zaten bilimin guzelligi de burda olgular yanlislanir bilgiler eskir yenilenir ve daimi bir cagdaslik teknik gelisim ve de degisim soz konusuddur. Bu degisim hem fiziksel hem de zihinsel/davranissaldir.

 

Iste o yuzden bilim, ideoloji inancsal ve izmlerin  etigin v.s. "mutlak, kesin, degismez, sabit, hersey, hepsi, ilk, tek v.s." temelli akilci dogmalarindan farklilasir.

Link to comment
Share on other sites

Fizik  kanunlarına dönecek olursak diyebiliriz ki: fizik kanunlarının var oldukları argümanı, olmadıkları argümanı kadar sağlam temellere dayanıyor.

Çünkü bu gözlemlenen bir fenomendir.

Laboratuvar koşullarında fizik kanunları vardır. Ama onlar doğada yoktur.

Doğada fizik kanunları maddenin rafine davranışlarının bir araya gelmesinden oluşmuş bir kümedir.

Bu nedenden doğada ve laboratuvarda gözlemlenen fizik kanunları aynı şeyler değildir.

Link to comment
Share on other sites

Fizik  kanunlarına dönecek olursak diyebiliriz ki: fizik kanunlarının var oldukları argümanı, olmadıkları argümanı kadar sağlam temellere dayanıyor.

Çünkü bu gözlemlenen bir fenomendir.

Laboratuvar koşullarında fizik kanunları vardır. Ama onlar doğada yoktur.

Doğada fizik kanunları maddenin rafine davranışlarının bir araya gelmesinden oluşmuş bir kümedir.

Bu nedenden doğada ve laboratuvarda gözlemlenen fizik kanunları aynı şeyler değildir.

Gozlemlenen fenomen sadece fizik kanunlarinin insanoglu algisina gozlem veren bir tabani olabilir. Kanunlar ise olgu olabilir.

 

O yuzden fizik kanunlarinin varligi ile yoklugu tartismali ise, ortada olgu da yoktur. Kanunlar sadece teori halindedir, test edilmemistir, gozleme tasinamamistir.

 

Ayrica farkin yaninda onemli olan; bu kanunlarin teorisinin/formuluinun test edilebilmesi gozlem vermesi ve burdan elde edilen olgudur.

 

Mesela bir fizik kanunu oyle gozlemi olmasin ve sadece teori/varsayim olsun.

 

Bir fizik kanunu soyle, teorisi test edilmis, gozlemi alinmis ve olgu olsun.

 

Laburatuar ile doga farki teoriden mi gozlemden mi ileri geliyor?

 

Dolayisi ile fizik kanunlarinin oldugu ya da olmadiginin olcutu nedir?

 

Neye gore vardir, neye gore yoktur? 

Link to comment
Share on other sites

Gozlemlenen fenomen sadece fizik kanunlarinin insanoglu algisina gozlem veren bir tabani olabilir. Kanunlar ise olgu olabilir.

 

O yuzden fizik kanunlarinin varligi ile yoklugu tartismali ise, ortada olgu da yoktur. Kanunlar sadece teori halindedir, test edilmemistir, gozleme tasinamamistir.

 

Ayrica farkin yaninda onemli olan; bu kanunlarin teorisinin/formuluinun test edilebilmesi gozlem vermesi ve burdan elde edilen olgudur.

 

Mesela bir fizik kanunu oyle gozlemi olmasin ve sadece teori/varsayim olsun.

 

Bir fizik kanunu soyle, teorisi test edilmis, gozlemi alinmis ve olgu olsun.

 

Laburatuar ile doga farki teoriden mi gozlemden mi ileri geliyor?

 

Dolayisi ile fizik kanunlarinin oldugu ya da olmadiginin olcutu nedir?

 

Neye gore vardir, neye gore yoktur? 

 

Fizik kanunları maddenin davranışları ise vardırlar.

Doğada onlar bir arada ve iç içedirler. Evren bir bütün olarak davrandığı için onları teker teker inceleyemezsin.

Laboratuvar koşullarında onları birbirlerinden ayırabilrsin ve ayrı ayrı inceleyebilirsin.

Doğada olmayan özelliklerini ortaya koyabilirsin. Madde laboratuvarda doğadaki davranışlarından çok daha farklı ve rafine davranışlar sergiler.

Doğada o davranışlar yoktur.

Link to comment
Share on other sites

Fizik kanunlarının olduğunun ölçütü onların gözlemlenmesidir.

Laboratuvarla doğanın farkı yapılan gözlemlerden çıkarılıyor.

Gözlemi olmayan bir fizik kanunu olamaz.

Gözlemi olan çok sayıda fizik kanunu var. Elektronların fiks orbitellerde yer alması örneğin. Her orbital yalnız belli sayıda elektrona yer veriyor.

Protonlar elektronun birbirlerini çekmelerine rağmen birleşmemeleri, örneğin.

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...